Güncelleme Tarihi:
Enerjinizi emen, size kendinizi rahatsız hissettiren birileri var ama tam da tanımlayamıyorsunuz. Biz tanımladık. Elbette dahası da var, ama “Onlar da kendileriyle yaşıyor, ne yapsınlar?” diyerek bu haftalık listeye almıyoruz.
HAKLI OLMAK İÇİN YAŞAYANLAR
Aslında bunlar kurtulması en kolayıyken, insana en büyük zaman kaybı yaratan tipler oluyor. “He” deyip geçmek istiyorsunuz ama haklı olmak için önce tartışmaya ve karşıt fikre ihtiyaçları olduğu için sizi adeta bir hortum gibi içlerine çekiyorlar. Kurtulmak için, kendinizi sıkıcı hale getirin. Sizinle tartışmanın bir eğlencesi olmasın. “He” deyip geçin. Ama bunu ustaca yapın. Hemen ikna olun. İki güne başkasına saracaklar, bakın buraya yazıyorum.
KAOS OLMADAN YAŞAYAMAYANLAR
İşte en zevklisi bu. Samimiyet derecenize göre her güne ya da her haftaya yepyeni bir felaketle başlarlar. Her zaman çok yoğundurlar ve çözmeleri gereken korkunç bir problem vardır. Sizi de bu sarmalın içine yavaşça çekmeye çalışırlar.
İşte tam o anda durup ayılmanız lazım. Aslında kurtulmanın sırrı, tanımında gizli. Kaos olmadan yaşayamıyorlar. Anlattıkları sorunları küçümseyin, her seferinde başına daha fazlası gelmiş bir arkadaşınıza ait benzer hikâyeyi anlatın. Üç, bilemedin dördüncü seferden sonra size bir şey anlatmaktan nefret edecekler ve günlük yaşamınızdan usulca çıkacaklar.
PARLATICISI BOZULMASIN DİYE GÜLMEYENLER
Elbette kozmetikten bahsedebiliriz ama nereye kadar? Her ders arasında makyaj temizleyen, sabahın köründe kuaföre gidip fön çektiren, vize dönemi, sınava Fashion Week’e gider gibi gelenler, bana sorarsanız öğrencilikten men edilmeli. Ama maalesef bu kadarı imkânımız dahilinde değil. O nedenle sizi sıkmaya başladıkları anda, “Rimelin bulaşmış tatlım, bi’ gidip baksan iyi olur” ya da “Dişinde bir şey var” falan diyerek gitmesini sağlayın.
HER CÜMLEYE “BEN” DİYE BAŞLAYANLAR
Etrafınızda “Ben de az manyak değilim” gibi bir cümle duyduğunuz anda oradan koşarak uzaklaşın. Sürekli kendilerinden bahsederler ve kendileriyle ilgili hiç kimsenin merak dahi etmediği saçma sapan detayları, NASA yeni bir gezegen bulmuş edasıyla anlatırlar. “Ben mesela pırasaya bayılırım, yani anaokulunda kimse sevmezdi, ‘verin ben yerim’ derdim” gibi hikayelere gün boyu sizi maruz bırakırlar. En önemli ikinci özellikleri, her siparişi “istiyorum” yüklemiyle bitirmeleridir. “Ben ızgara tavuk istiyorum ama az yağlı, mümkünse yağsız olsun istiyorum. Yanına da soda istiyorum.” Bildiniz mi? Şimdi kaçın oradan, kurtulmanın başka yolu yok.
ŞİKÂYET ETMEYİ BİR YAŞAM TARZI HALİNE GETİRENLER
Hiçbir zaman memnun olmamaları bir yana, her ortamda herkesin keyfini kaçıracak bir şey bulurlar. Sürekli diken üzerinde, “Acaba bu sefer neye takacak,” diye düşünürsünüz. Oturduğunuz mekânda müziği asla beğenmemeleri bir yana, bir de hayatta istedikleri gibi olmayan her şey için bir bahaneleri vardır. Ona denk gelen konu gereksizdir, asistan destek olmamıştır, sevgilisi anlayışsızdır. Sanki Pandora’nın kutusu açılmış ve tüm kötülükler sırayla başına gelmek için onu bekliyor gibidir. Sürekli savunma mekanizmasında yaşayan bu insanlara “Yaa canım sen de çok şanssızsın, hep seni buluyor. Resmen çekiyorsun,” gibi kendilerini haklı ama bir yandan da kötü hissettirecek şeyler söyleyin. Silkinip günü kurtarmaya yetecek kadar düzeleceklerdir. Unutmayın, şikâyet etme nedenleri, aslında bundan beslenip enerji topluyor olmaları.
Ben kaçın, koşarak uzaklaşın falan diyorum da, proje ya da vize/final döneminde yapmayın tabii. Not kimdeyse onun yanında durun, kıps. İdare edilir canım, ne olacak…
Yazan: Yeşer Sarıyıldız