Güncelleme Tarihi:
Aile üyelerinizden oluşan bir grubunuz var. Nasıl bir şey aileniz ile müzik yapmak, çalışmak?
Ben, eşim (Biriz Falay Göksu) ve kardeşim (Göktay) aynı aileye mensup gibi görünsek de grup elemanlarının hepsi kardeş yakınlığında. Eşlerin hem evde hem işte 24 saat birlikte olmaları zor gibi görünse de, birbirlerini seven eşler için öyle bir durum söz konusu değil. Tam tersine pek çok avantajları var.
Sizi sahnede izleyen insanlar çok sesli, zengin, dolu dolu bir müzik dinliyor hissi alıyor. Grupta bu paylaşım nasıl yapılıyor ve gruptaki görev paylaşımı nasıl?
Çok uzun yıllardır birlikte olduğumuz için (26 yıl, grup kurulduktan sonrası, öncesi de cabası) duygularımız tamamen iç içe geçmiş durumda, dolayısıyla müziğimizde armoni uyumu sorunsuz işliyor, doğaçlama anlarında dahi provalı hissiyatı verebiliyoruz. 26 yılda yaptığımız prova sayısı iki elin parmaklarını geçmez. Aramızda bir görev dağılımı yok fakat sürekli bir fikir paylaşımı söz konusu. Birbirimizi ağır şekilde eleştirebiliyoruz, bir şekilde birbirimize ışık tutuyoruz.
Sizin ilham aldığınız, sizi etkilen müzisyenler kimler oldu bu noktaya gelirken? Ayrıca ülkemizde Flamenko sizce durumda? Türkiye’den kimleri beğeniyorsunuz?
Çok uzun bir liste çıkar burada, hepsini yazmayalım. Paco De Lucia bu işin ilahıdır. O ve Camaron de La Isla bizi bizden almışlardır. Türkiye’de pek çok müzisyen oluşmaya başladı bu havuzda, biz başladığımızda çok daha kısırdı tabii. Türkiye’deki Flamenko gelişimini muazzam buluyorum. Çok değerli Ilgaz Benekay hocanın bu havuza katkısı büyük, Manuel Reina ve 2000 yılından beri bizle birlikte dans eden Melek Yel, dansçılar yetiştiriyorlar, Ayhan Tanyel, Alper Kargın, Doruk Okuyucu, Berk Gürman Flamenko gitar hususunda beğendiğimiz gitarcılar. Cenk Erdoğan, Bilal Karaman Flamenko gitaristleri değilseler de ruhlarında bu müziği derinden yaşıyorlar. Kaldı ki Cenk Erdoğan’ın albümümüze katkıları yadsınamaz. İzmir’de ve Ankara’da birçok dernek ve okul Flamenko konusunda emek veriyorlar hepsine kendi adımıza teşekkür ediyoruz.
Flamenko’ya hevesli birçok genç var. Ama genel olarak çok zor bir tür olduğundan bahsedilir. Siz nasıl bir eğitim sürecinden geçtiniz ve gençlere tavsiyeleriniz neler olur?
“Alaylı” kelimesinin tam karşılığını bizde bulabilirsiniz. Ruhumuza ve yaratıcılığımıza çok şeyler katmış olsa da Flamenko’yu alaylı bir şekilde öğrenmeyi ben şahsen tavsiye etmiyorum, bize çok fazla zaman kaybettirdi diyebilirim. Bu işe başladığımızda kaynak neredeyse sıfır derecesindeydi, öyle ki bazı teknikleri Betamaks videomuzun play ve pause tuşlarını bozarcasına saatlerce süren dur kalklarla öğrendiğimizi çok iyi hatırlıyorum. Gitar öğrenmek isteyenler için Bilgi Üniversitesi’nin Gitar Bölümü’nü tavsiye ederim, PERA Flamenko okulu, (Ilgaz Benekay ve Doruk Okuyucu) zira öyle. Ve en önemlisi sabır. Başlarken bu olayın yıllarınızı alacağını aklınızdan çıkartmamalısınız. Tane tane, sabırla, basamakları atlamadan ilerlemeniz size uzun vadede vakit kazandıracaktır.
Yakın zamanda bir albüm yayınladınız. Albüme hazırlık süreci, sonrası derken albüm hikâyesini dinlesek sizden ve albüm beğenildi mi, nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?
1994 yılının Kasım ayında albüm yapmak üzere İstanbul’a geldik ancak 2015 yılında bu amacımızı gerçekleştirdik, kısacası trajikomik bir hikâye bizim albüm meselesi. Bizim bu olaya gönül koymamızla günümüz arasında geçen zamanda, tüm dünya neredeyse evrim geçirdi, bizim sektör de keza öyle. Günümüze geldiğimizde, müzisyenlikte maddi gelir ne yazık ki yok denecek kadar az. Arabamızı sattık, ailemizin maddi desteği ve müzisyen arkadaşlarımızın, özverileriyle albümümüzü tamamlayabildik. Hani bu projenin doğumunu sağlayan albüm var ya: Doğan Canku, Sonsuza Dek… İşte o albümün yapım şirketi olan şirketten çıkarttık albümümüzü. Yapım şirketimiz herkese albüm yapan bir firma değil, o yüzden bizim için bir gurur kaynağı oldu bu tabii. Bunca sene bekledikten sonra sosyal medyada, ülkemizin hatta dünyanın çeşitli yerlerinden, hiç tanımadığımız insanların ellerinde albüm CD’miz olan fotoğrafları görmek, övgü dolu sözler okumak ve şarkılarımıza eşlik edişlerine tanık olduğumuz klipler seyretmek, müthiş bir haz. İşte bu geri dönüş.
Röportaj: Erkmen Özbıçakçı