Güncelleme Tarihi:
The Phantom Carriage (1921)
Bir İskandinav efsanesine göre yılbaşı gecesinde, saat 00.00’a kadar ölen en son kişi, bir sonraki yıl boyunca tüm ölen ruhların taşındığı “ölüm arabası”nı kullanmakla görevlendirilir. Bu efsaneyi bir yılbaşı gecesinde arkadaşlarından duyan David Holm ise karısını ve çocuklarını terk etmiş, sorumsuz ve günahkâr bir adamdır. Kendisine âşık ettiği iyilik timsali hemşire Edit o gece ölüm döşeğindedir ve Holm’ü görmek ister. Edit’i görmeyi reddeden Holm, bu yılbaşı gecesi efsanesinin sıradaki kurbanı olacağından habersizdir. İsveç sinemasının büyük ustası Victor Sjöström’ün en ünlü filmi The Phantom Carriage (orijinal adıyla Körkarlen), aynı zamanda Selma Lagerlöf’ün aynı adlı romanının bir uyarlaması. Bolca flashback kullanması ve iç içe geçen anlatımıyla dönemine göre karmaşık bir kurguya sahip olan bu sessiz film, ana karakterinin geçmişiyle, günahlarıyla ve pişmanlıklarıyla hesaplaşmasını en etkileyici şekilde yansıtır.
Filmin Künyesi
Yönetmen: Victor Sjöström
Oyuncular: Victor Sjöström, Hilda Borgström, Tore Svennberg
Filmi Tanıtan: Kaan Denk
Musarañas (2014)
Genç İspanyol yönetmenler Juanfer Andrés ve Esteban Roel‘in yönetmen koltuğunu paylaştıkları, ilk filmleri Musarañas (2014), bize sunduğu gerilim yüklü atmosferi ve ustaca işlenmiş kurgusu ile ilk film için beklentilerin çok üstünde bir profil çiziyor. Başroldeki Macarena Gomez kendisine Goya Ödülleri’nde en iyi kadın oyuncu adaylığı getiren muhteşem performansı ile filme damgasını vuruyor. 50’lerin İspanya’sında geçen Musarañas’ta, Montse (Macarena Gomez) agorafobisi (açık alan korkusu) nedeni ile evine hapsolmuş durumdadır. Bir gün kapısına gelen davetsiz misafir ile başlayan hikâyemizde, yüksek tansiyon sonuna dek artarak seyirciyi tutsak alıyor. Tek mekânda geçen Musarañas, buna rağmen yarattığı benzersiz psikolojik gerilim ambiyansı ile kendini soluksuz izlettirmeyi başarıyor.
Filmin Künyesi
Yönetmen: Juanfer Andrés, Esteban Roel
Oyuncular: Macarena Gómez, Nadia De Santiago, Hugo Silva
Filmi Tanıtan: Fatih Keskin
Let’s Scare Jessica to Death (1971)
“Burada oturuyorum ve olanlara inanamıyorum.
Ve artık inanmak zorundayım.
Rüyalar veya kâbuslar.
Delilik veya akıllı olmak,
Hangisi bilemiyorum.”
Filmin açılışında Jessica’dan duyduğumuz bu sözler, onun çelişkilerinin, sıkışmışlığının ve yalnızlığının en önemli dile gelişi belki de... Zira o işittiği seslerden, hatta gerçekliğin kendisinden bile her defasında başkaları kadar emin olamıyor. Bu durumun onda yarattığı şüphe ise filme yayılan gerilimin en önemli faktörlerinden… John D. Hancock’un yönettiği, oyuncu kadrosunda Zohra Lampert, Barton Heyman, Kevin O’Connor ve Mariclare Costello gibi isimlerin yer aldığı 1971 yapımı kült korku filmi Let’s Scare Jessica to Death, yönetmenin ilk uzun metraj filmi olma özelliğini taşıyor. Psikolojik tedavi sürecinden geçen Jessica’nın iyileşmesinin ardından eşiyle birlikte şehir hayatının keşmekeşinden uzakta bir kasabaya yerleşmesiyle ilerleyen film, Jessica için açılan “beyaz sayfa”nın aslında istediği şekilde dolmayacağının sinyallerini de veriyor. Jessica gerçekten iyileşmiş midir, yoksa her şey zihninin ona bir oyunu mudur? Filmi özel yapan noktalardan biri de hem bu sorulara hem de filmi saran tüm gizeme bizi sessizce ortak edişinde yatıyor. Stephen King’in de favorilerinden olan Let’s Scare Jessica to Death, kıyıda köşede kalmış ve görülmeyi bekleyen bir korku klasiği.
Filmin Künyesi
Yönetmen: John D. Hancock
Oyuncular: Zohra Lampert, Barton Heyman, Kevin O’Connor, Mariclare Costello
Filmi Tanıtan: Fırat Terzioğlu