Güncelleme Tarihi:
Öncelikle, tam olarak faaliyet alanınız nedir, neler yaparsınız ve ülkemizde o kadar da gelişmiş olduğunu söyleyemeyeceğimiz bu alanda bir girişim fikri nasıl doğdu, nasıl gelişti?
Bu girişime prodüksiyon sektöründen de tanıdığım ortağım İsmail Kemal Çiftçioğlu’yla birlikte uzun yıllar prodüksiyonda çeşitli projelerde beraber çalıştıktan sonra başladık. Ardından sinema filmi projeleri, dizi vs. derken bir de baktık ki bir kar tanesi olarak başlayan projeler çığa dönüşmeye başladı. Hayal ettikçe özgürleşmeye, özgürleştikçe sınırlarımızı daha da zorlamaya devam ederken hayallerimizi ve keyif aldığımız şeyleri özgürce aynı yerde buluşturabileceğimiz bilgisayar oyun projesiyle sektöre ilk adımımızı attık. Sonrasında yaptığımız oyunu VR teknolojisi ile buluşturmaya çalıştık. Bunun da sonucunu başarılı bir şekilde aldık. Dünyanın en gelişmiş Sanal Gerçeklik (Virtual Reality) teknolojisi olan HTC Vive’a da dünyada ilk içerik üreten firmalardan bir tanesi olduk. Bunda, dünyanın en büyük oyun teknoloji şirketi olan ve ünlü Unreal Engine teknolojisinin mimari Epic Games’ten aldığımız Unreal Development Grant ödülünün de etkisi oldu. Şimdi, yapımı devam eden ikinci oyun projesinde hem bilgisayara hem konsola hem de VR teknolojisine uygun, Türkiye’de tamamen yerli ekibimizle dünya standartlarında üretilen ikinci oyunumuzla dünyada satışa çıkmayı planlıyoruz.
Başlangıçtan bugüne geldiğiniz noktayı, oyun projelerinizin hikayesini ve elde ettiğiniz başarının sebeplerini nasıl açıklarsınız?
Öncelikle kurulduğumuz günden bu yana, tabii ki genç girişimciler olarak çeşitli zorluklardan geçtik ve hala da geçmekteyiz. Fakat şunu çok net söyleyebilirim ki, mücadeleye her zaman ve her koşulda devam ettik. Dünyada girişimci olmak gerçekten çok zor. Türkiye’de girişimci olmak ise dünyada girişimci olmaktan daha da zor. Biz hep yaptığımız işe, işin kalitesine çok güvendik ve inandık. Başarımızı ilk sınayacağımız yer dünyanın en büyük oyun satış platformu olan Steam’di. Orada sektörün devleriyle aynı yerde satışa çıkabilmek için “Greenlight” oylamasına katıldık. Bunu şu şekilde anlatabilirim: Bu tıpkı Disney veya Warner Bros ile dünya çapında aynı sinemalara girmek gibi. Normalde 1 – 1.5 ay süren bu süreç dünyanın çeşitli yerlerinden destek veren on binlerce oyuncunun oylamasıyla bizi üç günde dünya finalisti yaptı. Bu durum, Voidrunner’in ve devamında üretmeye devam ettiğimiz oyunların başarıya ulaşması için en büyük adım oldu.
“Maalesef, ülkemizde oyun pazarının öneminin hakkkıyla kavrandığını düşünmüyorum. Aslında dünyada Hollywood’u defalarca katlamış 109 milyar dolarlık bir piyasadan bahsediyoruz.”
Küresel anlamda hacmi giderek artan bir pazardan bahsediyoruz. Oyun pazarının öneminin ülkemizde hakkıyla kavrandığını düşünüyor musunuz? Ülkemizin dünyada oyun pazarındaki yeri ve RealityArts Studio’nun ülke ve dünya pazarındaki pozisyonu, gelecek hedefleri açısından nasıl bir değerlendirme yaparsınız?
Maalesef, ülkemizde oyun pazarının öneminin hakkkıyla kavrandığını düşünmüyorum. Aslında dünyada Hollywood’u defalarca katlamış 109 milyar dolarlık bir piyasadan bahsediyoruz. En önemli özelliklerinden biriyse yapılan yatırımın doğru bir reklam stratejisi ile satışa çıktıktan sonra diğer sektörlere göre çok kısa bir sürede geri dönmesidir. Bu süre yapılan reklamın büyüklüğüne ve etkisine göre bir ay da olabilir bir yıl olabilir. Ülkemizde daha çok bu alana yatırım yapmak isteyen yatırımcılar bu sektöre hakim olmadıkları için geri dönüşlerinin bu kadar kısa süreli ve yüksek sayılı olmasına pek olanak vermiyorlar. Fakat bunun dünyada birçok örneği bulunmaktadır. Hatta Türkiye’nin ve yatırımcıların örnek alması gereken bir projeden bahsedecek olursak; Polonya’da üretilen Witcher oyununu söyleyebiliriz. Bu oyun ile dünya oyun sektörünün en önemli ülkelerinden birisi haline gelen Polonya; ekonomisindeki döviz girişini sadece iki yıl içinde değiştirip, tıpkı Yüzüklerin Efendisi’nin Yeni Zelanda’ya yaptığı gibi kendisini bir turizm ve popüler kültür noktası haline getirerek büyük bir yükseliş içerisine girdi. Bu esnada film endüstrisini katlayan bir sektörü ülkesine kazandırmakla kalmadı, aynı zamanda bu sektörün liderleri arasına girdi. Umarım RealityArts Studio olarak dünyanın hala katlanarak büyümekte olan bu en büyük pazarlarından birinde Türkiye adına biz de yer alırız. Bu bizim en büyük hayallerimizden biri. Ürettiğimiz projelerde kendi kültürümüzden parçalar harmanlayarak büyük bir marka oluşturabiliriz. Bizde kendi kültürümüzün Witcher’ını, Game of Thrones’unu, Star Wars’unu veya Yüzüklerin Efendisi gibi eserleri yapacak fikir de, altyapı da, yetenek de, deneyim de, teknoloji de mevcut.
Zor aşamalardan geçmiş bir girişim olarak sormak isteriz, sizin yolunuzdan ilerlemek isteyenlere neler önerirsiniz?
Kesinlikle dünyayı baştan keşfetmeye gerek yok. Dünyada başarılı olmuş oyun projelerinin yapım ve pazarlama süreçlerini inceleyip, onlardan örnek almakta fayda var. Tabii ki başarısız olan projeleri incelemek de aynı oranda önemli. Üreticiler, “neyi yapmalı?’’ ya da “neyi yapmamalı?” sorularının cevaplarını bu örnekleri inceleyerek kendilerine doğru bir yol haritası çizebilirler. Elbette girişimcilik demek sadece oyun alanında değil başka hangi alanda olursa olsun başlangıç yapacakları proje ve projeye alacakları yatırımcının doğru yatırımcı olmasına da dikkat etmeli, hayalleri için savaşmaktan kaçınmamalılar. Çok hoşuma giden ve benim de kendime zaman zaman hatırlattığım Romalı yazar Vegetius’un “Si vispacem, para bellum” cümlesi ile bitirmek isterim. Anlamı ise “Barış istiyorsan Savaşa hazırlan’’.
Röportaj: Erkmen Özbıçakçı