Güncelleme Tarihi:
Başka bir hayat mümkün. İddialı evet, ama hepimizin kafasını kurcalayan doğal bir yaşam aslında bir ‘karar verebilmek’ kadar yakınımızda.
Şehri seviyorsunuz ama bazen kalabalıklar üstünüze geliyor, ayaklarınız birbirine dolanıyor, trafikte boğulduğunuzu mu hissediyorsunuz? Bir ses sanki yaşamamız gereken hayatın bu olmadığını söylüyor. Bir yandan da sıkıştık kaldık gibi sanki. Konfor alanından çıkmak herkesin yapabileceği bir şey değil elbette ama sürekli şikayet edip durduğunuz hayatınızda ufak değişiklikler, küçük kaçamaklar yapabilirsiniz. Umarım, ekoköyleri anlattığımız bu yazı bir gün sizin de elinizden tutar.
Peki, hepimizin özendiği fakat sistemden kopmaya cesaret edip yaşayamadığı ekoköy nedir? Ekoköy; sürdürülebilir, barışçıl insan-insan ve insan-doğa ilişkileri kurulabildiği takdirde bu çılgın tüketim toplumunun bir parçası olmaktan kurtulup doğaya dönüşe atılabilecek en güzel adımdır. Kimisi için bu adım bir heves olarak kalsa da kimisi tüketim alışkanlıklarıyla doğal yaşam arasındaki dengeyi yakalayabildiği için “başka bir hayat mümkün” diyebiliyoruz.
Sizin yaşam koşullarınız nasıl, bu kafamızı kurcalayan ‘ütopik’ hayalin ne kadarını uygulayabilirsiniz bilmiyorum ama ben medeniyetten kelimenin tam anlamıyla kopmanın sert bir geçiş olabileceğini düşünüyorum. Bu sert geçişin yerine, uyum sürecini kolaylaştıran adımlarla başlayabiliriz gibi sanki. Nasıl mı?
Öncelikle tüketim alışkanlıklarınızı değiştirin.
Gün içerisinde hep bir telaş içerisindeyiz ve bu telaşlı halimiz birçok detayı kaçırmamıza neden olabiliyor. Sizi maddi ve manevi anlamda yoran günlük alışkanlıklarınızın bir listesini yapın ve sonra onlara alternatifler üretmeye çalışın. En küçük değişimin ve bu listedeki en küçük hareketin ruhunuzu ve bedeninizi ne kadar hafiflettiğine inanamayacaksınız.
Karar vermeden önce deneyimleyin.
Böyle büyük bir karar vermeden önce hayalini kurduğunuz hayatı ucundan kıyısından deneyimlemekte fayda var. Bu deneyim basit bir hafta sonu kaçamağı gibi düşünülebilir. Kendinizle veya en yakınlarınızla baş başa kaldığınızda nasıl hissettiğinizi sorgulayabileceğiniz, bulunduğunuz şehre yakın olan bir ekoköyde küçük bir tatil kararınızı etkileyebilir. Bunu belli periyotlarla tekrarlarsanız çok daha sağlıklı verilmiş bir kararın temellerini atmış olursunuz.
Gözlemleyin ve üretimin bir parçası olun.
Ekoköyde yaşamın parçası olduğunuz tüketim çılgınlığından çok uzakta olduğunu tekrar hatırlatmak isteriz. Bu deneyim esnasında çevrenizdeki insanları ve doğayı olabildiğince gözlemleyin. Bir inekten süt sağıp bir sütten nasıl peynir yapabileceğinizi, bir yoğurdu nasıl mayalayabileceğinizi öğrenin. Yağmurlu bir günden sonra ormanda mantar toplamayı deneyin. Kendi yemeğinizi kendiniz pişirin, kendi ekmeğinizi kendiniz fırına verin. Odun kesin, ateş yakın, hayvanlarla iletişim kurun. Bir işin ucundan tutun ve tüm bunları sürekli bir döngüde yapıp yapamayacağınızı iyice düşünüp tartın. Doğanın cömert olduğu kadar talepkar da olabileceğini unutmayın.
Doğal yaşamı kendi içinizde bir yolculuk olarak düşünün ve geri dönmeyi düşünmeyin.
Geri dönmeyi düşünmeyin derken elbette mental bir eylemden bahsediyoruz. Mevcut hayatınızda sizi boğan her şeyden kaçıp yaşayacak olduğunuz bu deneyim, aslında kendi içinizde bir çözümlemeye dönüşebilir. Bir ekoköy deneyimi, sizi kendinize daha çok yaklaştırabilir ve kendinizi tanıma fırsatı olarak görebilirsiniz. Tam da bu noktada iç hesaplaşmalarınızla yüzleşmeniz; korkularınızı, tutkularınızı, kaygılarınızı tanımanız büyük bir kazanıma dönüşecektir. Doğaya ve insana olan yaklaşımınıza da bambaşka bir boyut katabilecek doğal yaşam deneyimi yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek tek kurtuluşumuz olabilir.
Yazan: Özge Yağmur