Güncelleme Tarihi:
Yıllar boyu antropoloji alanında yaptığı çalışmalar, ölüme verilen tepkiler hakkında uzun uzadıya düşünmesine neden olmuştu. İnsanlar, ölülerinin ardından duygusal tepkilerini ifade eden bir tür ritüel içine giriyordu ama peki ya hayvanlar? Aile, arkadaşları veya akrabalarının ölümüne nasıldı hayvanların tepkisi? Bugün, emekli bir antropoloji profesörü olan Barbara J. King, uzun yıllar biyolojik antropoloji üzerine çalıştı. Bundan tam yedi sene önce, aklına yukarıdaki soru düşünce, hayvanların ölümle ilgili hislerini irdelemeye, bilim insanlarıyla, hayvan kurtarıcılarıyla, hayvanat bahçesi ve barınaklarda çalışanlarla konuşmaya başladı. Bu çalışmalar, onu balinalardan fillere, tavuklardan köpeklere hayvanlar alemindeki keder ve sevginin en yakın tanıklarından biri yaptı. Hayvanların yaşadığı karmaşık duygular ‘Hayvanlar Nasıl Yas Tutar’ adlı kitabı yazmasına da vesile oldu. Hayvanların bir ölümün ardından sosyal ortamdan uzaklaştıklarını, doğru düzgün yemek yemeyip uyumadıklarını söylesek şaşırır mısınız? Hayvanlar birbirlerini gerçekten önemsiyor, ölüm karşısında hayatta kalanın canı yanıyor. Üzgün olduklarını beden diliyle gösteriyor veya tuhaf sesler çıkarıyor, ne düşündükleri bilemesek de davranışları bize üzgün oldukları konusunda güçlü ipuçları veriyorlar. Buna rağmen King’e göre tarihsel olarak bilim, hayvanların düşüncelerini ve duygularını fena halde hafife aldı.
Tahlequah adlı balina, bu konuda sembol olmuş canlılardan biri... Tahlequah, 2018 yazında bir dişi doğurdu ama yavrusu gün içinde öldü. Tahlequah, onu üstünde taşımaya devam etti; yavrusunu suda yok olmaya bir türlü terk edemiyor, hatta sırtından düştüğünde dalıp onu yeniden kurtarıyordu. Barbara J. King’e göre anne balina o kadar keder içindeydi ki, yavrusundan tam 17 gün vazgeçemedi. Eleanor adlı fil de, bir gün yara içinde yere yığıldığında, Grace adlı başka bir dişi fil hemen yanına gitti; hortumuyla onu kaldırmaya çalıştı. Grace, Eleanor’un vücudunu dürtüp sesler çıkarıyordu. Başka bir aileye mensup Maui adlı fil, cesedin başında bekledi, hiç uyumadı. Yedi gün boyunca beş farklı aileden filler Eleanor’un cesedini ziyaret etmişti. Carson adlı kedi, eklem iltihabı ve bağırsak düğümlenmesi nedeniyle sık sık veterinere gidiyordu. Carson doktora gittiğinde, evde kalan kız kardeşi Willa huzursuzlanıyordu. Carson, bir gün daldığı uykudan uyanamadı. Willa, evin içinde durmadan Carson’ı arıyor ve ondan daha önce hiç duyulmamış bazı sesler çıkarıyordu. Yas tutmanın sadece aynı türler arasında mümkün olduğunu sanmayın... Kathleen Kenna’nın sekiz yaşındaki köpeği Kuma öldüğünde, evin 15 yaşındaki kedisi Wompa çok büyük bir tepki gösterdi; sesli şekilde yas tutmaya başladı, günlerce kesik kesik ağladı. Uyuduğu yeri de değiştirdi. Artık Kuma’nın ölmeden önce uyuduğu yatağın ucunda uyuyordu.
Barbara J. King, ‘Hayvanlar Nasıl Yas Tutar?’ adlı kitabı yayımlandıktan sonra TED konuşması yaptı, makaleleri pek çok dergide yayımlandı. Bu süreçte takipçilerinden kendi gözlemlerini anlattıkları mektuplar aldı, hâlâ almaya devam ediyor. Hepimize de bir mesajı var: Dünyada acı çeken tek varlıkların biz insanlar olmadığımızı bilmek önemli. Çünkü bu dünyayı hayvanlar için daha güzel bir yer haline getirmek ancak onların yas tuttuğunu görebilirsek mümkün olur. King’e göre kediniz veya köpeğiniz bir ölüm karşısında yas tutmayabilir. Ama eğer tutuyorsa, ona her zamankinden çok çok daha fazla kucak açmalısınız.