Güncelleme Tarihi:
Ankara’dan Amerika’ya uzanan yolculuğunda başlayalım… Birçok üniversiteliye ilham kaynağı olacak bir azim ve başarı hikayesine sahipsin. Balkonunda nefes almak için resim yaparken nasıl ulaştın bu noktaya?
Resim benim için çocukluğumdan beri bir tutkuydu ama ben ona yıllarca hobi gözüyle baktım. Lise yıllarımda resim hocamın resim üstüne eğilmem tavsiyesi sonrası öğretmen olan babamın yüz ifadesini anımsıyorum. Hiç de hoşuna gitmemişti benim ressam ya da resim öğretmeni olmam fikri. Sonrasında resmi terk edip farklı alanlara eğildim ama resim beni hiç terk etmedi ve dünyanın çirkinliklerinden kaçıp nefes almamı sağladı. New York’a geldiğimde okul ve yaşam masraflarımı karşılamak için hasta bir çocuğun bakımından, bir okulda Türkçe öğretmeye; çocuklara resim dersi vermekten bir film festivalinin halkla ilişkiler departmanıyla ilgilenmeye kadar geniş bir yelpazede birçok işle uğraştım. Tabii dil eğitimime de devam ettim. New York’ta bir saniyeniz bile boş geçmez, hep bir koşturmaca içindesinizdir. Temposu yüksek olan bu şehirde dört yıl resimle sadece çocuklara öğretirken ilgilendim. 2014 yılının başında başladığım resim dersleri yıllarca ihmal ettiğim tutkumun yeniden alevlenmesine neden oldu diyebilirim. Şu an buradaysam bunu resim yapmaya her zamankinden daha fazla zaman ayırmaya başlamam sağladı diyebilirim.
Mezun olduğun bölümden uzak bir alandasın. Bu nasıl şekillendi, kendini burada bulma hikayen nasıl gelişti?
Hayat bazen sizin planladığınız doğrultuda şekillenmeyebiliyor. Ankara Üniversitesi’nden mezun olmamın ardından birkaç profesörümün de tavsiyeleriyle dil öğrenmek ve master yapmak için Londra’ya gitmek isterken kendimi New York’ta buldum. Amacım psikoloji masterı yapıp gelecek nesillere iletişim psikolojisi dersleri vermekti. Bu nedenle geldim Amerika’ya. İnsanlar bazen gerçek potansiyellerinin farkında olamayabiliyorlar. Ne zaman o potansiyel fark ederlerse o zaman basarı hikayeleri şekillenmeye başlıyor.
Resimlerinde kullandığın renkler, ışık oyunları insanın içini açıyor. Renkli kişiliğinin yansıması belki de… Eserleri sahibinden dinlesek, neleri yansıtıyorsun tuvale?
Resim benim için heyecan verici, rahatlatıcı ve bazen de sinir bozucu. Resimlerim ve renklerim bilgi birikimim ve yasam tecrübelerimin içimdeki coşkuyla harmanlanması diyebilirim. İletişim bilimlerinden öğrendiklerimle harmanladığım kişisel ilgi alanlarım olan psikoloji, siyaset bilimi ve felsefe resimlerimi şekillendiriyor. Tuvallerime yeteri kadar değeri bilinmeyen farklılıklarımızın ve globalleştirilen dünyada kategorilere sıkıştırılan kültürlerimizin yarattığı kafa karışıklıklarını yansıtmaya çalışıyorum.
Hedefinde ne var, gelecek planlarından bahsetsene…
Başta da dediğim gibi dileğim, kendi potansiyelimin sınırlarını görmek. Kısacık olan yaşamımızda üretebildiğim kadar resim üretmek ve ulaşabildiğim kadar insana ulaşabilmek. Bunun için yakınlarımda olan sergileri yakından izliyor, yakalayabildiklerime katılıyor, yeni gelişmeleri takip ediyorum. Önümüzdeki sonbahar da New York’ta American Folk Müzesi’nde iki tablomum sergilenmesi için girişimlerim devam ediyor.
Üniversitelilere ne önerirsin? Çünkü kafası en karışık çağdalar belki de. Adımlarını senin kadar güzel atmış birinden duyacak önerilere ihtiyaçları olmalı. Onlara söylemek istediklerin ne olur?
Başarısızlık hiç de düşündüğünüz kadar büyük bir problem değil. Önemli olan vazgeçmemeniz. Başarılı olmanın anahtarı, kendinize inanmanız ve yanınızda size inanan insanların var olması. Size inanalar in desteği tahmin ettiğinizden çok daha önemli. Eğer eşim bana bu denli inanmasaydı şu an kurabildiğim hayalleri kuramazdım. İnsanların güvenini kazanabilmeniz içinse ne yapıyor olursanız olun hakkini vermenizi öneririm. Hatta yaptığınız her şey de en iyisini yapmaya çalışırsanız insanlar çabanızı fark edecekler size karsı güven geliştireceklerdir. Ve son olarak da, eğer bir tutkunuz varsa sakın peşini bırakmayın çünkü yaşam sevmediğiniz, sizi mutlu etmeyen bir işle harcanacak kadar uzun değil.
Röportaj: Buğu Begüm Orhan