Güncelleme Tarihi:
Öncelikle kariyer hikayenden bahsedelim. Yıllarca Hürriyet’te önemli müzisyenlerle söyleşiler yaptın. Aralarında kimler vardı ve senin bu yola çıkış ve ilerleyiş sürecin nasıl gelişti?
Her şey stajyerken akşam saatlerinde gazeteye gelen bir faksla başladı. Birisi Daft Punk röportajı için talepte bulunmuş fakat kim olduğu çözülemeyince röportaj bende kaldı. O zamanki Haber Müdürüm Ayşen Gür, “Barış sen yapar mısın?” diye sorunca hiç düşünmeden atladım üstüne. Ondan sonra ağırlıklı olarak yabancı, pek çok isimle röportaj yaptım, telefonu açtığımda dizlerimin nasıl titrediğini hâlâ hatırlıyorum. O günden bugüne Neil Young, Manu Chao, Duran Duran, Motörhead, Judas Priest, Ozzy Osbourne, Suede, Scorpions, Deep Purple, Herbie Hancock gibi isimlerle tanışıp sohbet etme şansı buldum.
Teknolojiden Anlamayan Adam’la aslında geniş kitlelerin ihtiyaç duyduğu bir şeyi yaptın. O nasıl bir işti ve sence teknolojinin bu hızlı devinimi içinde onu tam anlamıyla anlamak mümkün mü, en önemlisi gerekli mi?
Röportajlarda sanatçılara farklı sorular sormama rağmen birbirine benzer cevapları alıyor olduğumu görmem canımı sıkmaya başlamıştı. Müzisyen-gazeteci/röportajcı arasındaki ilişkinin müzisyen eksenine kayması, tek taraflı bir yöne gitmesi ve kimseyi beslemeyen bir noktaya varmasından rahatsızdım. Röportaj bir halkla ilişkiler çalışmasından ibaret olmaya başlayınca sıkıldım kısacası. Yeni bir şeyler denemek istiyordum. O dönem Rock FM’de program yaparken şimdiki dostum Timur Akkurt ile tanıştım. Kafa yapılarımızın birbirine çok yakın olması sayesinde ortak bir dil ürettik ve buradan yola çıktık. Timur’un teknoloji merkezli gündemi takip edip gelecekle ilgili öngörüler geliştirme becerisiyle gazetecilik deneyimimizi birleştirdik. Teknolojiden Anlamayan Adam bu sayede ortaya çıktı. Türkiye’deki Youtube yayıncılığının marka halini alabilecek, kuralları ve çerçevesi olan konsept ve ilk işlerinden birini ortaya çıkartmış olduk. İnsanlar gibi marka ve konseptler de değişebilmeli. Teknoloji ve bakış açılarımızın geçen yıllarla birlikte değişmesi her şeyi günden güne şekillendiriyor. Aramıza sonradan katılan Ekin Kollama da vizyonumuzu gençleştirdi örneğin. Değişime açık bir kişinin algılayamayacağı şey yoktur. Bu arada eklemek lazım ki ben gerçekten de teknolojiden pek anlamıyorum.
Sosyal medya dinamiklerini iyi biliyorsun. Motto Müzik ile de çok ilginç bir program yapıyorsun. 3N1K çok deneysel bir iş. Ne deniyorsun, nasıl bir program o, biraz anlatır mısın?
Gazetecilikte sıkıldığım şeyin aslında tam tersini burada yapmaya başladım. Allianz Motto Müzik kanalında yayınlanan programın adı MFÖ’nün Neye Niyet Neye Kısmet şarkısıyla gazeteciliğin 5N1K kuralının birleşmiş hali. Programda Suzan Kardeş’le Boşnak böreği yapıyorum, Can Bonomo’ya dövme çizdirip yaptırıyorum veya Manga’nın roadie’si oluyorum. Sürekli farklı içerikleri düşünüyor olmak her şeye hareket kattığı gibi bana da keyif veriyor.
Sosyal medyanın, dijitalleşmenin müzik üretimine etkisi ve bir taraftan da müzik programcılığına etkisi hakkında ne düşünüyorsun? Artık televizyonda öyle doğru dürüst müzik programlarına pek de rastlamıyoruz sanki?
İyi müzik yapan kişi müziğini o müziği dinlemek isteyen kişilere ama öyle ama böyle ulaştırabilir halde. Farklı sosyal medya mecraları sayesinde ürettiğiniz bir radyo programını veya video içeriğini geniş kitlelere ulaştırabiliyorsunuz. Müzisyen şarkısını yapar, ben beğenir programımda çalar ve tanıtırım. Sonrasında programımın tanıtımını yaparım. Böylece karşılıklı bir habitat içinde güzelce yaşar gideriz. Bu arada televizyonda birkaç alternatif dışında doğru düzgün müzik programı pek görmedim şimdiye kadar. Tabii ki doğru ve düzgünün sübjektif tabirler olduğunu unutmayalım. Bana bir şey katmayan içerik bence doğru içerik değildir.
Müzikle haşır neşir olan üniversiteliler de kendilerine bir çıkış, bir alan arıyorlar. Müzik yapanı, müzikle ilgili işler yapmak isteyeni derken ortada geniş bir kitleden bahsediyoruz. Bir taraftan da cidden acımasız bir sektör bu. Onlara ne önerirsin?
Genç müzisyenlerin piyasada iş yapacak şarkıyı üretmeye kafa patlatma gibi bir yanlışı var. Halbuki Pink Floyd, Frank Zappa veya Metallica halkın istediğini değil kendi istediklerini bildikleri gibi yaparak meşhur oldular. Frank Zappa 1950’de “Bisikletin jantından keman yayıyla ses çıkartırsam bu kitle beni anlamaz” deseydi bugün adını anmıyor olurduk. Acımasız ama nu sektörün müzisyene ihtiyacı var. Müzisyen yoksa sektör yok. Herkes bunun bilincine varırsa işin rengi değişecektir. Ama müzisyen de sektöre ihtiyacı olduğunu kabul edecek. Önemli olan herkesin inandığı doğruları gereği yaşayıp, üretip orta noktada buluşması. Genç müzisyenlerin hayranı oldukları isimleri taklit etmeyip onlardan feyz alması gerekir. Örnek al, gerekirse başlarda taklit et ama hep içindeki orijinal tarafın peşinde ol. Orijinal olmayan her şey ölüme mahkumdur. Yeni bir Duman veya MFÖ’ye ihtiyacımız yok. Onlar zaten çok iyi. Onların ışık saçan yolundan feyz alanlara ihtiyacımız var. Kendiniz olun, başınızı dik tutun ve çok okuyun.
Röpotaj: Erkmen Özbıçakçı