Güncelleme Tarihi:
Başarılarınla tüm ülkeye büyük gurur, sevinç yaşattın ve geniş kitlelerce tanındın. Tahmin ediyoruz ki okurlarımızın büyük çoğunluğu da seni takip ediyor. Ancak yine de seni bu röportajla tanıyacak olanlar için sormak isteriz, Ayşe Begüm Onbaşı kimdir, nerede doğdu, onu şampiyon yapan geçmiş nasıl bir ailede, çevrede şekillendi?
9 Aralık 2001 tarihinde Manisa'nın Akhisar ilçesinde doğdum. Sporcu bir aileden geldiğim için benim de spor yapmamı, sanatla uğraşmamı istemişler. Bu sayede de daha iki buçuk yaşındayken Akhisar Belediyesi'nin Bale Eğitimi ve Kursu'na katılmışım. Belki de bu dönemde yakalamış olduğum şans, beni bu kadar yukarı taşımıştır. İki sene boyunca İspanyol bir eğitmen eşliğinde çalıştım. Onun ayrılmasıyla, yine Akhisar Belediyesi'nde eğitim veren artistik jimnastik sporuna başladım. Bu disiplinde sadece bir yarışmaya katıldım ve teselli madalyası aldım. Ama bu da bana bir kapı açtı diye düşünüyorum. Çünkü o sırada aerobik jimnastik antrenörlerinden biriyle tanıştım ve o günden beri aerobik jimnastik yapıyorum.
Yeteneğimin keşfedilmesi, bu sporu çok sevmem ve düzenli çalışmalar sonucunda tek bayanlar, çiftler ve triolar (üçlüler) kategorilerinde arkadaşlarım Mehmet Ercoş ve Deniz Şahin ile birlikte birçok derece ve madalya aldık. Bu dönemde herkes, bize verilebilecek tüm destekleri verdi. Kendi ailemden ve yakın çevremden örnek vermek gerekirse; ben çoğu zaman haftanın her günü en kötü haftanın altı günü Akhisar'dan Manisa'ya antrenman yapmak için gidip geldim. Bu konuda babam ve annem çalışmalarına rağmen, ellerinden gelen tüm gayreti ortaya koyarak benim antrenmana gidip gelmemi sağladılar. Annem ve babamın çalıştığı dönemlerde babaannem ve dedem bana çok yardımcı oldular. Benim ailem dışında bize destek olan birçok kişi var ve hepsine hem kendim hem de arkadaşlarım adına çok teşekkür ediyorum.
Çok küçük yaşlardan itibaren profesyonel sporun içindesin. Ancak çağ kısa yolların, kestirmelerin çağı. Sense daima en zor yoldan, çalışarak elde edilecek başarıların izinden gittin. Çalışmak kelimesinin hayatındaki yeri hakkında konuşmak isteriz.
Çalışmak, küçük yaştan beri bana öğretilen ve aşılanan prensiplerden biri. Düzenli ve programlı çalışma olmadan başarının gelmeyeceğini ailem de ben de biliyorduk. Kendi açımdan ise çalışmaya şöyle bakıyorum: Çalışmak, jimnastik ile bütünleşmiş ve bütünleştiği zaman çok zevkli hale gelen bir aktivite. Bu sebeple de çalışmak benim için zevki bir eylem. Böyle olunca da "Çalışmak, çalışmak ve daha da çalışmak!" ilkesi ile ilerliyorum. Bu da zaferler için anahtar cümle oluyor.
Peki bu kadar küçük yaşlardan itibaren böyle yoğun çalışmanın sana hayatı ıskalıyormuşsun gibi hissettirdiği, yaşıtların bambaşka şeylerle vakit geçirirken antrenman yapmanın zor geldiği oldu mu, olduysa nasıl baş ettin bu hisle?
Dediğim gibi çalışmak ya da antrenman yapmak benim için sıkıcı bir şey değil. Antrenman sırasında sıkılmadığım için zaman zaman arkadaşlarımın biraz boşa zaman geçirdiklerini bile düşünüyorum. Antrenman nedeniyle hayatı ıskaladığımı ise hiç düşünmüyorum. Tam tersine hayatın içinde çok daha fazla bulunduğumu hissediyorum.
Henüz başında olmana rağmen şimdiden parlak bir kariyer inşa ettin. Senin için bugüne kadar devam eden hikayendeki en unutulmaz an neydi?
Tabii ki Dünya Şampiyonu olduğum an benim için en unutulmaz andı. İnanılmaz bir atmosferde mücadele verdim. Ve çalışmalarımın meyvesi olan başarıya da ulaştım. Sporumuz olimpik bir branş olmadığı için en büyük turnuva Dünya Şampiyonası. Bu turnuvada zirveye tırmanmak beni çok mutlu etmişti. Aynı yarışmada tek bayanlar kategorisi dışında, Mehmet ve Deniz ile birlikte dünya ikincisi ve Mehmet ile birlikte çiftlerde beşinci olduk. Yani ilk Dünya Şampiyona’mızda elde ettiğimiz iki bronz madalyadan sonra ikinci Dünya Şampiyona’mızda 1 altın ve 1 gümüş madalya ile ülkemize döndük.
Uluslararası birçok turnuvaya, yarışmaya katıldın. Orada, rakiplerinde ya da organizasyonlar süresince gözlemlediğin kadarıyla yurtdışındaki jimnastik eğitimi ve ülkemizdeki arasında farklar neler?
Arada büyük bir fark var. Jimnastikte başarılı olan ülkelerde, genellikle küçük yaşta çocuklara yapılan yetenek testleri oluyor. Bu testler sonucunda çocuğun hangi spora ya da sanat dalına yönelebileceği ve başarılı olabileceği ölçülüyor. Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı arasında imzalanan bir protokolle bir yetenek taraması projesinin başladığını biliyorum. Umarım sonuçları da gelir. Çünkü ülkemizin önemli bir potansiyeli olduğuna inanıyorum.
Biraz da gelecekten konuşalım. Kariyer planın nedir? Çok uzun bir yol var önünde ancak aktif spor sonrası için bir planlama yapıyor musun? Kariyer planlarında akademinin yeri var mı? Bir üniversite eğitimi hayali/planı kuruyor musun?
Tabii ki bir üniversite planım var. Ama 12. sınıf olmama rağmen kafamda tam olarak ne yapacağıma dair bir plan yok. Benim için en iyi opsiyonu değerlendirip eğitim hayatına en iyi şekilde devam etmek istiyorum.
Destekleniyor musun? Sonuçta böylesine önemli ve zor bir işin altından kalkmak için hem maddi hem de manevi destek çok önemli. Öncelikle ailen ve ardından sponsorlar, kurumlar ve basın açısından durum nasıl? Sen yeterli desteği gördüğünü düşünüyor musun?
Sporumuz çok baskın bir spor değil. Spor dendiğinde futbol konuşulan bir ülkede, medyada bu kadar yer alabilmek bile beni çok mutlu ediyor açıkçası. Fakat Futbol Milli Takımımızın Dünya Şampiyonu olduğunda yapılacakları ve ben olduğumda yapılanları düşününce hem sponsorlukların hem de medyadaki yerimin yetersiz olduğunu düşünüyorum. Yine de kendimi bu konuda şanslı hissediyorum. Red Bull tarafından destekleniyorum. Çok güzel bir ilişki içerisindeyiz. Fakat takım arkadaşlarım benim kadar şanslı değil. Sponsorları yok ya da medya anlamında göz önünde değiller. Bu durum beni çok üzüyor. Bu sene bizim için çok önemli bir sene. Çünkü "Senior" kategorisinde yarışacağız ama bazen arkadaşlarım destek bulamadığı için yarışmaya gidemedikleri oluyor. Yarışma tecrübesi kazanmadan da başarıların gelmesi olası değil. Ama dediğim gibi ben Red Bull’un verdiği destek sayesinde çok daha şanslıyım.
Elbette bir de ülkeni temsil etmek gibi bir misyonun var. Milli formayı taşımak nasıl bir his ve sana neler hissettiriyor?
Bence milli formayı sadece taşımak değil, o formayla başarılı olmak, milli marşımızı dünyanın çeşitli ülkelerine dinletmek önemli. Bu forma ile başarı aldığımda çok gururlanıyorum. 82 milyonun gücünü arkamda hissediyorum. Ve bu duygu gerçekten kelimelerle tarif edilmez.
İlham aldığın isimler var mı? Bu yalnızca sporcular olmak zorunda değil elbette. Sporcu idollerinle birlikte sevdiğin yazar/kitap, şarkıcı/albüm, yönetmen/film… Kısacası bir şampiyon olarak Ayşe Begüm’ün karakterini şekillendiren ilham kaynakları neler, kimler?
Tabii ki birçok sevdiğim sporcu, sanatçı ve yazar var ama bu soruya verebileceğim tek bir cevap var: Annem. Kendime örnek aldığım tek kadın, ünlü olmasa da benim kalbimdeki tüm ünlerin sahibi olan annem. Her zaman şunu hissetmişimdir. İyi ki annem, her hareketini ya da düşüncesini örnek alabileceğim kişi.
Elbette bundan sonrası da var. Nedir yakın, orta ve uzun vadede hedeflerin?
Yakın vadedeki hedeflerim 2019 senesindeki şampiyonlarda başarılı olmak. Nedir bunlar? Türkiye Şampiyonası, Federasyon Kupası, Kulüplerarası Turnuva, Slovakya Open Cup, Portekiz Cantanhede World Cup, Bulgaristan Plovdiv World Cup ve Bakü Avrupa Şampiyonası. Bu turnuvalarda tek bayanlar ve Mehmet ile çiftlerde madalya hedefliyoruz.
"Senior" kategorisinde belli bir yaş sınırı olmadığı için istediğimiz kadar yarışabiliyoruz. Dolayısıyla orta vadeli hedefim 26-28 yaşlarına kadar aktif spor hayatıma devam etmek. Daha sonrası için yani uzun zamandaki planlarım için ise bir şeyler söylemek çok zor. Umarım beni, bu spordan hiç kopmayacağım bir hayat bekliyordur.
Son olarak çalışmak ve başarmak konusunda ülkemizdeki, şimdiden, en özel insanlardan birisi haline gelmişken, çalışmak ve başarı konusunda kafası karışık üniversiteli abilerine ablalarına neler önerirsin?
En kısa tanımlama ile şunu söylemek istiyorum: Bunun gibi kısa dönemlerde çekilen sıkıntıların mutlaka bir karşılığı oluyor. Ve bence, emeklerimizin karşılığına ulaşmak için bu küçük sıkıntılara katlanmak, sıkıntılarla baş etmek için çözüm alternatifleri üretmek gerekiyor. Çalışmaya düşman değil çalışma ile arkadaş olmak benim söyleyebileceğim en güzel şey olur sanırım. Bol bol çalışacağımız zamanlara olsun.
Röportaj: Erkmen Özbıçakçı