Güncelleme Tarihi:
Öncelikle buneis.com’u nedir, ortaya çıkış öyküsü ve bu projenin arkasındaki yaratıcı zihinler kimler?
buneis.com, gençlere, eğitim ve kariyer yolculuklarında karşılarına çıkacak fırsatları ve kısıtlamaları gösterebilme amacı ile yayına başlamış yeni nesil dinamik bir kariyer platformu. Siteyi ziyaret eden gençler, farklı sektörlerden farklı pozisyonlarda çalışan kişilerin video-hikâyeleri ile gerçek hayat deneyimlerine tanık olurken, yaşamsal ve mesleki farkındalık geliştirme fırsatı yakalayabiliyorlar. Sürekli artan ziyaretçi grafiğimiz bu konudaki ihtiyacın önemli bir göstergesi. Platformda, üniversite, bölüm ve sektör bazında arama yapabilmenin yanı sıra, kısa ve eğlenceli bir anket ile gençlerin hayat tercihlerine en yakın olan hikâyelerin karakterleri ile yüzdesel olarak eşleşmeleri de sağlanıyor. Kendileri gibi düşünenlerin yaptıkları işler hakkında bilgi edinen gençler, olası kariyer seçeneklerine dair farkındalıklarını bu yolla artırmış ve buneis.com sayesinde “Ruh iş”lerini bulmaya bir adım daha yaklaşmış oluyor. Yine sitede profesyonel koçluk yönümüzü de hizmete sunuyor ve eğitim veya kariyer konusunda kararsızlık veya zorluk yaşayan gençlere koçluk hizmeti vererek de destek olabiliyoruz. buneis.com’un hedeflerinden biri de daha başarılı ve sürdürülebilir bir “işveren markası” yaratmada kurumlara destek olmak. buneis.com platformu üzerinde kendilerine ait özel sayfalara sahip olan firmalar "Bir şirketin gerçek sermayesi mutlu çalışanlarıdır" mottosu ile kurum kültürlerini kendi çalışanlarının video-hikayeleri ile doğru ve samimi bir dilde aktarma fırsatı yakalıyor, özgün farklılıklarına, gelişim fırsatlarına ve avantajlarına vurgu yapabiliyor.
Gençlerin birçoğu işe başlar başlamaz emekli olmayı hayal ediyor. Belli ki gençler, yaptıkları işlerde mutlu değiller. Bunun temel nedeni sizce nedir ve sizin bir çözüm öneriniz var mı?
Aslında değişen gençler değil, değişen dünya. Dünya artık teknolojik gelişmeler sonucunda hem daha küçük hem de daha kişiye özel. İnsanlar artık kendilerini sadece yan komşuları veya yakın çevreleri ile karşılaştırarak bir hedef koymuyorlar kendilerine. 24 saat canlı kalan bir iletişimden bahsediyoruz, her alanda bilgiye kolayca ulaşmaktan bahsediyoruz. Bütün bunlar da herkesin kendinden ve bir işten beklentilerini arttırdı. Sonuçta bir kişi teoride hayatının üçte birini işyerinde geçiriyor; artık yeni teknolojilerle (laptop, akıllı telefon vb) bu oran çok daha fazla, her an işte olabiliyoruz hepimiz.
Dolayısı ile iş yerinde mutluluk aslında bir lüks değil, bir ihtiyaç olmaya başladı hayatlarımızda. İş ve özel yaşam arasındaki çizgi silikleştikçe, bizler de işlerimizin gerçekte nasıl insanlar olduğumuzu, hedeflerimizi, değerlerimizi daha fazla temsil etmesini arar olduk: işin bizi değil, bizim işi kontrol ettiğimiz bir dünyayı hayal etmeye başladık. Ama şu bir gerçek, herkesin severek çalışabileceği bir iş var ve bunun da anahtarı öncelikle insanın kendini daha iyi tanımasında, sonrasında da dışarıda var olan fırsatlar (meslekler, pozisyonlar, şirketler) hakkında bilgili olmasında yatıyor. Bilgiyi güç hatta özgürlük haline dönüştürmek herkesin kendi elinde.
Sevdiğiniz bir şeyi bile iş olarak yapmaya başladığınızda bir süre sonra mutlu olmamaya, o işten zevk almamaya başlıyorsunuz. Bu sizce bir çelişki değil mi?
Araştırmalar gösteriyor ki, mutluluk bir zorunluluk haline geldiğinde, insanlar mutsuzluklarını daha da büyütüyor. Sürekli mutluluk arayışında olan insanlarda, yaşadıkları güzel şeylerden bile tat alamama durumu gözlenmiş. Bir yandan kavramsal bir problem de var: “mutluluk” nedir veya nasıl ölçülür kimse bilmiyor; ruhun ateşini ölçmek veya aşkın rengini belirlemek gibi soyut bir kavram bu. Dolayısı ile konulacak hedef “mutlu olmak”tan çok aslında “kendini tanımak” veya “kendi potansiyeline ulaşabilmek”. Yine daha önce bahsettiğim teknolojinin sunduğu bilgilerle hayatımızı zindana çevirebilme potansiyeli ile ilgili bir konu bu aslında. Çok işle aynı anda uğraşmak (tv açıkken cep telefonuna bakıp ders yapmak ve müzik dinlemek gibi) yani multi-tasking özelliği de kişinin “anı yaşama”sına imkân vermiyor. İş bizi sürekli mutlu etmek zorunda değil ki; biz kendimizi işimiz konusunda iyi hissettiğimiz ve kendimize uygun işi seçtiğimizden emin olduğumuz sürece.
Kariyer yapmak isteyen gençler birçok şeyden fedakârlık yapmak zorunda kalıyor. Öncelikle üniversite yıllarında sıkı çalışmak, sertifika, kurs peşinde koşmaktan üniversite hayatını ıskalıyorlar. Kariyer yapmak ama hayatı es geçmemek için onlara tavsiyeniz nedir?
Bu konuda kırılması gereken birçok ön yargı var – en önemlisi de üniversitenin bir anahtar teslim meslek kursu olarak algılanmaması gerekliliği. Üniversite dönemini bir yaşamsal zenginlik olarak görebilenler ve bunun tadını çıkarabilenler, kariyerlerinde daha başarılı oluyorlar. Video-hikayelerimizde konuşan kişilerin bir çoğu da yolun başında olsalar kendilerine verecekleri tavsiyelerde, üniversite zamanlarını kişisel gelişimlerine yaratacakları katma değer açısından (örneğin daha çok kişi ile tanışma, daha faal sosyal aktiviteler, yani networking) daha verimli geçirmeye önem vereceklerini söylüyorlar. Aslında “hayatı es geçmemek” diye tabir ettiğiniz şey “soft skills” dediğimiz elle tutulamayan becerilerin (stres yönetimi, takım çalışması vb) gelişmesine en çok fırsat veren boyut ve iş bulma aşamasında, akademik başarı veya ek kurs sertifikalarından çok daha fazla geri dönüş sağlıyor kendilerine.
Röportaj: Erkmen Özbıçakçı