İyi kadınlar

Yasemin BORAN
Haberin Devamı

Kadınlar müthiş yaratıklar. Bir kadın olarak ısrarla söylüyorum. Çünkü, onları çok iyi tanıyorum. Şayet bir erkek olsaydım, aynı şeyleri söyler miydim? Evet, söylerdim. Tabii bir şartla; O zaman da yani bir erkek olarak şimdiki kadar kadınları tanımayı başarabilmiş olsaydım.

İşte, ‘‘İlhan Yayınevi’’nin ‘‘İyi kadınlar-mutsuz yaşamlar’’ adlı son çıkardığı kitabı elime alıp bakınırken içimden bu düşünceler yükseldi. Ve tanıtım yazısını okuduğumda kendi fikirlerimle karşılaşmaktan çok etkilendim. Aynen aktarıyorum;

‘‘Kadınlar için iyi olmak adeta bir içgüdüdür. Hatta denilebilir ki, kadın olmak iyi olmanın ta kendisidir. İyilik, her gün yaptığınız o küçük küçük şeylerden oluşur. Bunlar öylesine yalın şeylerdir ki, ne kendiniz, ne de başka hiç kimse farkına varamaz. Siz, verirsiniz, yaratırsınız, çalışırsınız, planlarsınız, tasarlarsınız, temizlersiniz, organize edersiniz, düzeltirsiniz, kendinizi öne atarsınız, çabalarsınız ve ihtiyaçları olduğu her an erkekleriniz, çocuklarınız, işvereniniz, iş arkadaşlarınız, çalışanlarınız, arkadaşlarınız, ebeveynleriniz, cemaatiniz, sokak kedileriniz ve tüm dünya için hazır ve nazır olursunuz.’’

Evet, konu kadınlar olduğu zaman ilk akla gelen ‘‘anlaşılmaz yaratıklar’’ şeklinde bir tanımlama. Üstelik bu tanımı sadece erkekler değil, kadınlar da hem cinsleri hatta kendileri için yapıyorlar. İşin aslına bakacak olursak, ‘‘insan’’ hala sırlarla dolu, anlaşılmaz ve esrarengiz. Bilim ilerledikçe, bu sırlar tek tek aydınlığa kavuşacak. Fakat, her açıklamanın ardından yepyeni bir gizin ortaya çıkacağını da belirtmekte yarar var. Ve bütün bunlar hayatı daha anlamlı kılıyor.

Şimdi kadınlar ve mutsuzluk derken nerelere geldik. Fakat, gelmek zorundaydık. Çünkü, anlaşılmaz olanın mutsuzluğundan bahsediyorduk. Ve tabii erkeklerin de bir o kadar anlaşılmaz olduklarını belirtmeden geçemezdik. Ancak, bu durumdan kadınlar, erkeklere oranla daha fazla etkileniyorlar. Çünkü, daha duygusallar. Ve sorumlulukları daha fazla. Hem de kendilerinin farkında olmadığı ölçüde fazla.

Kitabın yazarları (Her ikisi de terapist) Claudia Bepko ve Jo-Ann Krestan kadınların trans halinde yaşadıklarını ve farkında olmadan çevrelerinin etkisi altında kaldıklarını belirtiyor ve ancak saldırgan bir tavırla karşılaştıkları zaman bilinçlerinin uyanıp harekete geçtiklerini söylüyor. Ve yazdıkları kitabın amacını şöyle açıklıyorlar;

‘‘Bu kitap, içinde bulunduğunuz transtan kurtulmanızı ve iyi olmanın kurallarını kendinize göre yeniden yazmanızı desteklemek üzere tasarlanmıştır. Kendinize zarar verecek kadar iyi olmaya çabalarken neler yaptığınızın bilincine varmanıza ve hayatınızdaki önemli insanlarla ve bizzat kendinizle daha dengeli ilişkiler kurmak için yeni stratejiler geliştirmenize yardımcı olmak amacını taşıyoruz.’’

Amaçlarının yaşamakta olduğumuz değişim sürecine pek de uygun olduğunu kabul göstermek durumundayız, pek tabii... Ve en önemlisi de hem kendilerinin, hem de alkol bağımlısı ailelerle yaptıkları çalışmaların sonucunda oluşan pek çok öykünün birleşiminden oluşan sonuçları aktarıyor olmaları.

Belki feminist bir bakış açısıyla yaklaşıyor olmaları rahatsız edici olabilir. Ancak, unutmayın ki, tüm ‘‘izim’’ler ihtiyaçtan doğmuştur ve bütün felsefeler birbirinin üzerine kurulmuştur. Hiçbirini bütün olarak yanlış sayamayacağınız gibi kaldırıp atamazsınız da. Ayrıca yok saymak yerine anlamaya çalışmak daha doğru olur. Unutmayın ki, bilginin parçaları heryerde saklıdır. Ve bilgiyi alanlar ancak önyargısız olanlardır, diyorum, Yasemin'ce...






 








Yazarın Tüm Yazıları