Işılay Saygın istifa etmelidir

Güncelleme Tarihi:

Işılay Saygın istifa etmelidir
Oluşturulma Tarihi: Ocak 16, 1998 00:00

Yavuz GÖKMEN
Haberin Devamı

Ben her sabah odamda bilgisayarı açar, İnternet'e girerim. Orada adıma gelmiş mesajları okurum.Dün sabah da bu alışkanlığımı bozmadım. Ancak mesajlar arasında bir tanesi tüm alışkanlıklarımı bozacak nitelikteydi.

Mesaj adı bende saklı bir genç kadından geliyordu ve benim dışımda birçok köşe yazarına da yollanmıştı. Özetle şöyleydi:

‘‘Yeni Yüzyıl Gazetesi'nin 29 Aralık 1997 tarihli nüshasında Neşe Düzel'le yaptığı röportajda, ‘Bekâret kontrolü yüzünden üç-beş genç kızın intihar etmiş olması önemli değil' diyen Işılay Saygın'ın, oturduğu makama layık bir insan olup olmadığını anlamak maksadıyla bekâret kontrolünden geçirilmesini öneririm.’’

Mesaja önce inanamadım ve gülüp geçmeyi düşündüm. Ama şeytan dürttü ve arşivden Yeni Yüzyıl’ın 29 Aralık sayısını istedim. Biraz sonra geldi.

Açıp okumaya başladım ve beynim yerinden oynamaya başladı. Yüreğim isyan etti, sinirlerim allak bullak oldu.

Kadın ve aileden sorumlu Devlet Bakanı, tipik bir kadın, aile ve çocuk düşmanıydı. Bunu kendi ağzıyla açıkça ifade ediyordu.

* * *

İşte söylediklerinden bazı seçmeler:

Soru: Kaç genç kız bekâret kontrolü yüzünden intihar etti bu ülkede?

Cevap: Ediyorsa edecektir.

Soru: Bakire oldukları halde bu utanca dayanamayıp intihar ettiler.

Cevap: Bence o kadar önemli bir şey değil o. Üç tane, beş tane. Caydırıcı olsun diye bazı kurallar koymak, terbiye vermek lazım. Böyle bir diyaloğa girmesin erkekle.

Soru: Bekâret testi bütün genç kızlara uygulanıyor.

Cevap: Uygulansın canım ne olacak. Annesi babası, çocuğuna gereken uyarıyı yapsın; çocuk da hareketlerini ona göre ayarlasın.

Soru: Cinsellik tehlikeli bir şey mi sizce?

Cevap: Vallahi bilmiyorum. Ben biraz muhafazakârım. Bu konuları konuşmaktan da hiç hoşlanmıyorum.

Soru: Ama bu konular toplumda tartışılıyor.

Cevap: Toplum beni ilgilendirmez. Konuşmam ben. Toplumun değer yargıları var; o yargıları dışarı atamazsınız.

* * *

Toplumun kendisini ilgilendirmediğini söyleyen hanımefendi, hemen arkasından toplumun değer yargılarına sarılıyor. Röportajın tümünde çelişkiler var ama, içinden en çok fışkıran şey sevgiye, aşka, kadına ve çocuğa karşı öfke ve düşmanlık. Röportajın bir yerinde şöyle diyor:

‘‘Benim özel hayatım hiç yok. Ben bekârım. Belki evli olsam bu kadar başarılı olamazdım.’’

Bu hanımefendi hiç evlenmemiş. Bir yuvası ve çocukları olmamış. Belki bu yüzden üç-beş kız çocuğunun intihar etmesi onu hiç ilgilendirmiyor. Bu yüzden zina baskınlarında tüm ailenin rezil olmasına da aldırmıyor.

Röportajda en çok şu yanıtı ilgimi çekiyor:

‘‘Zinayı herkes yapıyor; ben biliyorum yani...’’

Acaba nerden biliyor?






 








Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!