İrem’in hayalkırıklığı yaratan hayalleri

Hayat ne acayip... Bir hayal kurmaya gelmiyor.

En ayağı yere basan hayal -ki bu da başlı başına bir oksimoron sayılır zaten- ışık hızıyla son durağa, yani hayalkırıklığına varıyor.

Filmi biraz başa saralım hadi. İrem Yağcı ile ilgili hayalin doğduğu yere yani:

"Bir röportaj okudum, havam değişti. Salı günü Kelebek’e manşet olan Mevlüt Tezel röportajını okudunuz mu? Şahaneydi. Bir süredir internette şehir efsanesi gibi dolanan Hayalet Sevgilim şarkısının sahibi, Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi İrem Yağcı’yı bulup konuşmuş Mevlüt.

Şarkının esas isminin ’Hayal Et Sevgilim’ olduğunu ve şarkıyla ilgili o melodramatik hikáyelerin hiçbirinin doğru olmadığını, bilákis şarkıyı iki saatte kaşına kaşına yazdığını anlatan İrem Yağcı, kendini anlatıyor:

’Aşk acısı çekip ağlayan birisi değilim. Gayet mutluyum. Yaşamayı seviyorum, yurtta kalıyorum. Bilirsiniz öğrenci hayatını, işte ona takılıp gidiyorum.’

Üç sene klásik gitar eğitimi almış, yedi senedir de çalıyormuş. Ama yapımcıların tüm ısrarlarına rağmen, albüm yapmak filan istemiyormuş: ’Hem ben hukukçu olacağım canım, herkes ünlü olmak zorunda mı? Şu anda müziğe dair hiçbir planım yok. Belki çok ileride İlhan Şeşen gibi avukatlığımı yapıp zevk için müzisyen olabilirim.’

Güzel kardeşim, seni öpebilir miyim?

Kim ne derse desin, canın ne istiyorsa onu yap e mi? Yeter ki şimdiki aklına ve sindirim sistemine mukayyet ol. Ortalık içgörü yoksunu, şuursuz hazımsızdan geçilmiyor zira ve onların hazımsızlığı bizde gaz yapıyor.

Şimdiden bir müvekkilin ve bir dinleyicin var; katil olur da mahkemelere düşersem, kendimi sana emanet edeceğim, ilerde albüm yaparsan da ilk alan ben olacağım, haberin olsun..."

BU NE SÜRAT!

Fi tarihinde değil, 10 Kasım 2005 tarihinde yazmışım bunları; beş ay yani hepi topu...

Bu arada, İrem Yağcı, albümünü hazırladı, albümünün çıkış şarkısında rol aldı ve albüm promosyonu çerçevesinde çeşitli basın-yayın organlarında boy göstermeye başladı.

Diyecek bir şey yok. Kutsal kelám değil bu da neticede... Sırf bir laf etti, büyük konuştu diye, kapısına dayanan prodüktörleri, pencereden tepelerine kızgın yağ dökerek püskürtmesi gerekmiyor. Gençtir, heves etmiştir; önüne cazip ötesi teklifler serilmiştir, reddedememiştir...

Gelin görün ki, albümünü ilk edinenlerden biri olmak konusunda kendine verdiği sözü tutmuş ve klibini de defalarca izlemiş biri olarak; "Hani olur da bu kadar mı olur!?!" şeklinde bir hayalkırıklığına uğradığımı da söylemeliyim. Destur bismillah, tez elden bu kadar da taviz verilmez ki be kardeşim?..

Yazılırken Hayal Et Sevgilim ismiyle hayal edilerek yaratılan şarkı, yapımcıların "işbilir" önerileriyle, yatağın akışına uymuş, yine Hayalet Sevgilim’e dönmüş. Albümün ardından verdiği bir röportajda, durumu şöyle açıklıyor İrem:

Şarkının ismi Hayal Et Sevgilim demişsiniz?

- İşin gerçeği şarkının ismi Hayal Et’ti. Telefonlar arasında yayılırken Hayalet diye yayıldı. Böyle kabul gördüğü için de şarkının ismini Hayalet’e çevirdik.

Albüm yapmayacağım demiştiniz ama sonunda bir albüm çıktı...

- Avrupa Müzik’ten teklif geldi. Profesyonel olarak müzik yapmayı hiç düşünmüyorum. Çekiniyordum. Koç Üniversitesi’nde hukuk okuyorum. Aynı zamanda okulumu etkilemesinden korkuyordum. Ancak firma bana çok iyi olanaklar sundu. En iyi müzisyenlerle çalışma imkánım oldu. İşlerimi okuluma göre ayarladılar. Bu da beni memnun etti.

Dedik ya, diyecek bir şey yok. Ne güzel... De... Tekrar etmeden edemeyeceğim: Tez elden bu kadar mı taviz verilir be kardeşim???

Diyelim ki İstanbul Ağlardı adlı şarkısının, Cem Yılmaz’ın şu aralar pek popüler olan reklamının gazıyla Asfalt Ağladı’ya; Hayat Beni Çözer Misin’in, şu aralar yine pek popüler olan oyunun gazıyla Benle Sudoku Çözer Misin’e devşirilmesi istendi ve çok ısrar edildi. Bunlara da eyvallah diyecek miydi?

BİR ŞOK DAHA

Tamam, biliyorum, abartının cılkını çıkardık da... Bana sorarsanız, orijinal háliyle Hayal Et Sevgilim’in bindiği Hayalet dolmuşunun yukarıdaki örneklerden çok da farkı yok; sömürü açısından yani...

Albümle ilgili ilk şoku, kartonetini görünce yaşadık. Kapak resmini ne siz sorun ne ben söyleyeyim: Ön yüzde İrem’in yüzüne buğu-sis-pus efekti basmışlar; hayaletimsi bir efekt yaratmışlar. Arka kapak daha beter, fena ötesi: İrem arkası yarım dönük bir şekilde poz vermiş ki oooy oy: Sırtından beyaz kanatlar çıkıyor!!!

E n’oldu bizim kurduğumuz hayallere? Bir kötü piyasa cini, pardon hayaleti, hayalin içine etmiş bir nev’i...

İkinci afallama, klip sayesinde gerçekleşti... Klip, Kubilay Kasap yönetmenliğinde, Beyoğlu’ndaki Suriye Pasajı’nda çekilmiş. Bir yanıyla fena hálde, yine şarkılarının internet marifetiyle yayılması üzerine şöhrete ulaşmış Grup Seksendört’ün klibini andırıyor. (Pasaj atmosferi açısından yani...) Ortamda yaratılan hava sağolsun, izlerken gözleriniz bir yandan da köşeden başını uzatacak Harry Potter’ı arıyor.

Seksendört’ten farklı olarak, İrem’in klibinde, aşk gel-gitleri yaşayan konu mankenleri yerine sadece İrem’ler ve bir takım beyaz güvercinler var.

Pasajda dolanarak kaybettiği sevgilisine şarkı söyleyen İrem’in tepesinde devasa bir kesik baş olarak beliren ayrı bir Hayalet İrem olsun, yine sırtı kanatlı bir başka Hayalet İrem olsun; hormonal niyetine hayalet efekti basılmış muhtelif İrem suretleri...

İrem Yağcı’nın eğitiminin ve mesleki kariyerinin nasıl gelişeceğini bilemiyoruz. Fakat artık en azından bu konuda tahminde bulunmaktan imtina etmemiz gerektiğini, gayet iyi biliyoruz. Hukuktan ziyade, müzik yolunda ilerlemeye karar verecek olursa, şan derslerini ihmal etmeyeceğini -hafif (!) detonasyon söz konusu- şiddetle umuyoruz.
Yazarın Tüm Yazıları