İnsan mı ‘politik hayvan’ Şempanze mi ‘politik insan’

Güncelleme Tarihi:

İnsan mı ‘politik hayvan’ Şempanze mi ‘politik insan’
Oluşturulma Tarihi: Haziran 03, 2002 14:42

İktidar oyunları, koalisyonlar, oportünizm, blöf, nüfuz mücadelesi, çıkar hesapları.... İşte ülkemizde ve bütün dünyada siyasi iktidarın arka planında dönen bu tür oyunların sadece ‘Politik insana’ özgü olduğunu sanıyorsanız aldanırsınız...

1994 ila 1999 yılları arasında ABD Temsilciler Meclisi’ne başkanlık eden muhafazakar Newton Gingrich, yeni seçilen kongre üyelerine iki kitap önermeyi alışkanlık etmişti: Tocqueville’in Amerika’da Demokrasi kitabı ile Hollandalı etolog (hayvan davranışçısı) Frans de Waal’ın yapıtı Şempanze’nin Politikası. Gingrich, yeni gelenlerin şaşkınlığı karşısında, ‘Şempanzelerin iktidar oyunlarını bilmeniz, sanırım bilinçsizce uyguladığınız temel siyasi stratejileri daha iyi kavramanızı sağlayacaktır’ dedi.

Kısacası, pek hoşlarına gitmese de, politikacılarla şempanzeler arasındaki benzerlik, sadece DNA’larının yüzde 98’inin aynı olması değil, belli bir iktidar ve entrika zevkini paylaşmalarını da kapsadığı kanıtlanmış bir gerçek.

Sanki tıpkısının aynısı

Doğrudan hayvanların yaşadıkları yerlerde 20 yılı aşkın bir zaman diliminde yapılan gözlemler, iktidar oyunları, nüfuz mücadeleleri, blöf, yakınlaşma, oportünizm, çıkar hesapları gibi insan dünyasının yakından tanıdığı tavır ve özelliklerin aynen şempanzelerde de var olduğunu gösterdi.

Zoolog Desmond Morris, iktidarın perde arkasında dönen dolaplara tam anlamıyla maymun kolonisinde de rastlanabileceğini belirterek, ‘insanı ‘politik hayvan’ olarak tanımlayan Aristo gerçeğe ne kadar yakın olduğunu tahmin edemezdi’ diyor.

Maymunlarda bu özelliği ilk keşfeden Frans de Waal ise, politikanın yakın kuzenlerimizle paylaştığımız evrimsel bir kalıt olabileceğini, araştırmalarının sonucunda politikanın kökeninin insanlık tarihinden daha eski olduğunu keşfettiğini söylüyor.

Bilim adamlarına göre, bazı sosyal tavırların insan soyunda nasıl ortaya çıktığının anlaşılması için, en iyi yöntem, doğadaki en yakın kuzenlerimizin günlük yaşamını incelemek. Örneğin, tıpkı insan soyunda olduğu gibi, etoburlarda da et paylaşımının yaşamsal bir rol oynadığı belirlendi. Et, beynin gelişmesi için önemli bir besin türü olmakla kalmayıp, et aramak, yani av, hayvan topluluklarında iyi bir örgütlenme ve yeni stratejiler talep etmekteydi. Et bulma süreci böylece orangutanlarda, bağışlar, alışverişler ve çeşitli zorunluluklarla beraber karmaşık politik tavırlar ve bir hiyerarşinin ortaya çıkışını sağladı. Bu şema aynı şekilde avcılıkĞtoplayıcılıkla geçinmiş olan atalarımıza da uygulanabilir.

Dil bir politik araç

Bilişsel bilimlerde uzman olan araştırmacı Jean Ğ Louis Dessales önce şempanzelerin, daha sonra da tarih öncesi çağların insanlarının koalisyonlarını inceleyerek, klasik açıklamalardan tamamen kopuk, dilin ortaya çıkışıyla ilgili yeni bir teori geliştirdi.

Onun hipotezine göre, insangiller koalisyonlarının gittikçe büyüdüğünü gördükleri için, dil, topluluk içerisinde zorunlu bir kritere dönüştü. Kısacası Dessales, bizler politik bir tür olduğumuz için dilin ortaya çıkmış olabileceğini söylüyor.

Günümüzde siyasi bilimler uzmanı pek çok kişi, politik kurumlarımızın biyolojik ve evrimsel temellerini inceliyor. ‘Politikanın Doğası’ adlı kitabın yazarı Amerikalı Roger D. Masters, genetik mirasımızın yakından tanınmasının, politik işleyişimizin de anlaşılmasına katkıda bulunacağını söylüyor.

Maymunların incelenmesi, bu açıdan oldukça önemli ipuçları sunmakta. İnsan soyunun, gerçek niyetini gizleme sanatında uzman olduğu bir gerçek. Frans de Waal diyor ki: ‘Örneğin, politikacılar fikirlerini ve projelerini gürültülü bir biçimde dile getirirken, kişisel özlemlerini kamuoyundan gizlemeyi başarırlar. Şempanzelerin ise tersine ‘kötücül’ amaçlarını gizlemek gibi bir niyetleri yok. İktidara olan ilgileri bizimkinden aşağı kalmaz ancak bunu çok daha açık sergilerler’.

İktidar ise, şempanzelerde kaynaklara daha iyi erişim, yani dişilere ve muza sahip olabilme anlamına geliyor.

Makyavelist benzerlik

Maymunlarla insanların iktidar tutkusu arasındaki benzerlikler ise akla Machiavel’i getiriyor. İnsanoğlunun iktidar tutkusuna sahip olduğunu savunan bu İtalyan filozof, kendi döneminde büyük tepki görmüştü. Machiavel, kargaşaları ve rekabeti olumsuz değil tam tersine yapıcı duygular olarak görürdü. Aynı şekilde şempanzelerde de politika kötü bir şey değil, topluluğa hayat veriyor, uyumu sağlıyor, hatta demografik yapıyı bile düzenliyor.

Şempanze soyunda, taraflardan her biri sosyal bağlamda önem kazanmaya çalışırken, geçici bir denge sağlanana kadar bu durum sürüyor. Bu denge böylece, bir tür uyum etkeni olan hiyerarşiyi de belirliyor.

İşbirliği, oyun, çocukların yetiştirilmesi ve cinsel faaliyetler de bu istikrarın sağlanmasıyla yakından bağlantılı. Hollandalı etoloğun (davranış bilimci) gözlemlerine göre, iktidar dengesi her gün şempanzelerde test ediliyor. Çok hassas bir noktaya geldiğinde ise yeniden gözden geçiriliyor.

Demokrasinin adı yok

Şempanze topluluklarında demokrasinin adına ise pek rastlanmıyor. Ancak yine de toplulukları diğer maymun türleriyle karşılaştırıldığında bizimkine en yakın bir nitelik taşıyor. Gözlemcilere göre, şempanzeler şebeklerden ve Japon makaklarından daha az despotik ve daha çok ‘eşini dostunu kayıran’ bir özellik sergiliyor.

Ancak yine iki ayaklı oldukları için bizlere daha yakın olan Tokean makaklarına göre daha az eşitlikçi, bonobolarla kıyasla daha az barışçılar.

Biyolojiyle politika arasındaki ilişkileri incelemede öncü konumda olan ABD Illinois Üniversitesi’nden Albert Somit ve School of Public Affairs of Harisburg’un müdürü Steven A. Peterson, bu benzerliklerden oldukça önemli bir ahlak dersi çıkarıyorlar.

İki bilim adamı, insanların dünyasında da otoriter rejimlerin fazlalığına, gerçek anlamda demokratik rejimlere ender rastlanmasına dikkat çekerek, diğer sosyal maymunlar gibi insanların da biyolojik yapılarının egemenlik, sosyal hiyerarşi ve siyasi iktidar için mücadele yürütmeye son derece yatkın olduğunu ifade ediyor.

Onlara göre demokrasi, otoriter rejimlerin yayılmasını nadir olarak engelleyebilen kültürel bir fenomen. Demokrasinin uzun süre yaşayabilmesi için çok daha güçlü bir eğitim sistemi, hatta ‘yurttaşlık bilgisi öğretimi’yle desteklenmesi gerekiyor.

Amerikalı iki bilim adamına göre, insanoğlunun doğal eğilimiyle çelişmesine rağmen, değerler ve inançları kabullenip buna göre hareket etme gibi bir kapasiteye de sahipler; bu nedenle güçlü bir eğitimle doğal içgüdülerin aşılması mümkün olabilir.

Televizyondaki yüz ifadeleri

Bir parlamenter, bir bar fedaisi ve bir maymun arasındaki benzerlik ne olabilir? Bu sorunun yanıtı her üçünün de işlerini yaparken dişlerini göstererek sırıtması, bağırıp çağırması, el kol hareketleriyle konuşması olacaktır. Almanya’daki Max Planck Enstitüsü’nden Frank Salter, mahkemelerde, önemli idari yapılarda, askeri törenlerde, tiyatro provalarında, parlamento ve gece kulüplerinde insanların ikidarları ve yüz ifadeleriyle ilgilendi. Güçlü bir hiyerarşinin topluluk içerisinde ciddi bir gerilime yol açtığını belirledi.

Ancak bir şey daha var: Tüm görkemlerine ve hiyerarşik yapılarına rağmen parlamentolar sözlü ya da sözsüz kavgaların yaşandığı gerçek anlamda birer panayır görüntüsünde. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni anımsayın. Hatip bir yandan da duruma el koyması için parlamento ya da meclis başkanına dönüp sırıtabiliyor. Bu mimikler aynen bir bar fedaisi tarafından da kullanılabiliyor!

Tüm bunlar bir tür gösteri geleneği mi? Yoksa iktidarı ele geçirmeyi amaçlayan teatral davranışlar mı?

Gözlemlere göre, bir lider mimiklerinde ne kadar başarılı olursa, mesajının politik içeriği de o derece önemsizleşiyor! ABD, New Hampsihre’daki Dartmouth College’dan siyasi bilimler profesörü Roger Masters, televizyonun da bu mimiklerin artmasında kuşkusuz etkili olduğunu belirtirken, eski ABD başkanlarından Ronald Reagan ile Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, Jean Ğ Marie le Pen ile Laurent Fabius’un video kayıtlarını gösterdi. Ona göre, politikacılar da maymunlar gibi, evrensel çapta tanınan sevinç, saldırganlık ve korku gibi üç mimik kullanıyorlar. Amerikalılar güven verici gülücükler ve sevimli tavırlardan etkilenirken, Fransızlar ise tersine saldırgan ifadelere dikkat yöneltiyorlar. Tarafsızlık ya da kaçamak tavırlar ise Atlantik’in her iki tarafındaki toplumlar tarafından da beğenilmiyor.

Şebeklerde despotluk ve akraba kayırmacılığı

Zürih Üniversitesi’nden etolog Hans Kummer, Etiyopya, Somali, Suudi Arabistan ve Güney Yemen’de yaşayan şebeklerin geleneklerini betimlemek için Berberler’e ait bir atasözünü tekrarlıyor: ‘Ben. Ben kardeşime karşı. Ben ve kardeşim kuzenlerime karşı. Ama ben, kardeşim ve kuzenlerim komşularıma karşı v.b....’ Şebeklerin krallığında, her egemen erkeğin, önce erkek kardeşleri daha sonra kuzenleri tarafından yönetilen bir haremi var.

Şebekler dişilerinin ve takipçilerinin eşlik ettiği pek çok liderden meydana gelen bir klan oluştururken, pek çok klan da kendi aralarında toplanıp daha büyük bir grup oluşturabiliyor. Şebeklerde egemenlik ve bağlılık ilişkileri son derece düzenlidir. Genellikle yönetilen durumdaki maymunlar itiraz etmeden kaçmayı yeğlerler. Uzlaşmalara ender rastlanır ve ısırık oranı da oldukça fazladır. İlişkilerde olduğu gibi koalisyonlarda da akraba kayırmacılığı alenen yapılırken, ittifak oyunları dişilerin sosyal konumunu çok kesin bir biçimde belirler.

Bonobolarda barış ve aşk

Bonobo topluluğu adeta, 1970’li yılların parolası olan ‘Savaşma Seviş!’ sloganıyla yönetiliyor gibidir. Özgür ortamdaki bonoboların araştırılması programının yöneticisi, Kyoto Üniversitesi’nden Takayoshi Kano bu maymun türünün, dişilerin önemli bir rol oynadığı ve şiddetin yerini cinselliğin aldığı eşitlikçi bir cins olarak tanımlanabileceğini ifade ediyor. Kano, bu durumun da anne ile oğul arasındaki uzun süreli sıkı bağlarla açıklanabileceğini ifade ediyor.

Erkek bebeğin uzun süreli bağımlılığı ise, şempanzelere göre çok daha yavaş olan, küçüklerin yavaş gelişiminden kaynaklanmaktadır. Bunların alet kullanma ve stratejik yöntemlerle ortak bulma yetenekleri karşılaştırıldığında, bonoboların çok fazla kurnaz olmadıkları söylenebilir. Ancak sosyal ve samimi ilişkiler kurma kapasiteleri çok daha fazla gelişmiştir. Şempanzeler ise başka gruplarla barış içinde yaşayamazlar. Hatta kendi grupları içinde bile, ölümcül şiddet eylemlerine başvurabilirler. Bonobolarda ise böyle bir şey asla gözlenmedi.

Japon etolog, bonoboların sosyal ilişkilerin değerini biliyormuşçasına son derece barışçı olduklarını belirtiyor. Ara sıra meydana gelen savaşlar ise, kendi yavrularını ön plana çıkarmaya çalışan dişiler arasında patlak veriyor.

Feminist topluluklar

Erkekler arasındaki ittifaklar ise fazla gelişmemiş olduğundan bu durum, dişilerin daha fazla etkili olmalarını sağlıyor. Bir erkek böylece hiyerarşinin tepesine tırmansa bile, annesinin hastalığı ya da ölümü halinde bulunduğu konumu anında yitiriyor. Kısacası topluluklar, kadınların zirvede, erkeklerin ise en alt kademelerde olduğu hiyerarşik bir düzenle yönetiliyor.

Cinsellik, önemli bir silah

Son derece gevşek gelenekleri olan bu maymunlar aynı zamanda, insan dışındaki hayvanlarda seksin sadece bir üreme aracı olarak kullanıldığı görüşünü de çürüttüler. Örneğin, bol miktarda besin kaynağı buldular mı, bunu paylaşmadan önce hemen çiftleşiyorlar.

Aynı şekilde iki erkek de ilginç bir nesne keşfettiğinde onunla oynamadan önce birbiriyle ilişkiye girmeyi tercih ediyor. Bu durumu analiz eden etolog Frans de Waal, bu tür durumlarda başka türlerin kavga etmeyi tercih edeceğini ancak bonoboların tansiyonu düşürmek ve olayı daha sevinçli hale getirmek için son derece toleranslı gözüktüklerini ifade ediyor.

Şempanzelerde destek arama

Etolog Frans de Waal, şempanzeler hiyerarşide zirveye tırmanmak için dövüşürken mücadelelerinin sadece fiziksel bir dövüş olmayıp aynı zamanda popülerlikleriyle ilgili bir tür referandum mesajını taşıdığını da ifade ediyor. Şempanzenin kolunu uzatıp avuç içini de yukarı doğru çevirmesi ‘mücadele sırasında destek arama’ anlamına geliyor.

Bu hareket, maymunları inceleyen bilim adamlarının ‘saldırgan ittifaklar ya da koalisyonlar’ olarak adlandırdıkları davranış biçimini benimsemesinde önemli bir rol üstleniyor. Nitekim, iki şempanze kavgaya tutuştuğunda aralarından biri elini bu şekilde üçüncü birisine doğru uzatıyor. Hollandalı araştırmacıya göre bu hareket, şempanzelerin en önemli politik aracını oluşturuyor.

Tanzanya’daki dağlarda şempanzeleri inceleyen Japonya’daki Kyoto Üniversitesi’nden Kazuhiko Hosaka, makaklarda, en üstten en alta doğru sırasıyla A, B, C düzeninin var olduğu bir sistemde A + C’nin B’ye karşı ittifak oluşturduğunu, yani en alttakinin her zaman en güçlü olanla ittifak kurmayı tercih ettiğini belirtiyor.

Şempanzelerde ise tersine, B+C’nin A’ya karşı olduğu bir koalisyon yapısı benimseniyor. Hosaka, bu tip ittifakların ince bir zekanın ürünü olduğunu, çünkü iktidar ittifaklarının bu durumda çok iyi bir hesap gerektirdiğini belirtiyor.

Japon bilim adamı, Tanzanya’daki dağlarda yaşayan şempanzelerde ittifakların sık sık bozulduğunu, bu durumda ikincil derecedeki sadık şempanzelerin çok tehlikeli rakiplere dönüşebildiklerini kaydediyor.

Meslektaşı Toshida Nishida da bu koloninin liderliğini yaklaşık 20 yıl gibi inanılmaz uzun bir süreden beri devam ettiren Ntologi maymununun sırrını inceledi: Buna göre hayvan, yerini alamayacak ama aralarında ittifak oluşturup kendisi için tehlike yaratabilecek dişilerle, gruptaki yaşlı ve nüfuzlu erkeklerin yanı sıra orta sınıf erkeklerle de çok iyi geçiniyordu.

Kısacası, onların desteğini satın alıyordu. Bu arada, 20 yaşın altındaki erkekler (maymunların hiyerarşide tepelere tırmandıkları bir yaş) ve ikincil konumdakiler, yani potansiyel rakipleri ise diğerleri için düzenlenen şölenlere bakmakla yetiniyorlardı.

Barış için arabuluculuk

Anavatanı Endonezya olan Tonkean makakı toplulukta barışı sağlamak için sürekli müdahale eder. Bir çatışma sırasında, üçüncü bir makak kavga edenlerden birine yaklaşıp dostça sesler ve mimiklerle ortalığı yatıştırmaya çalışır. Strasbourg’daki Maymun Araştırma Merkezi’nden Bernard Thierry, bu tür barışçı müdahalelerin üç kavgadan ikisinin sona erdirilmesinde başarılı olduğunu belirtiyor.

Barışçı müdahaleler özellikle de kavgayı durdurmak için sosyal konumlarından yararlanan erkekler tarafından gerçekleştiriliyor.

Peki, hayvanın bu tür bir tavırdan çıkarı ne oluyor? Tonkean maymunu, ittifak üyelerinden birine yönelik saldırıya müdahale ederken, aynı zamanda diğeriyle de ilişkisini tehlikeye atmamaya çalışıyor. Nitekim, genellikle müdahalenin ardından da, arabulucu ile yatıştırmaya çalıştığı hemcinsi arasında birbirini temizleme yoluyla bir yakınlaşma sağlanıyor.

Tonkean maymunu olağanüstü bir tolerans örneği sergilerken, ne akrabalık bağları ne de egemenlik ilişkileri grup içerisinde değişik üyeler arasındaki sosyal etkileşimleri sınırlıyor. Zaten Tonkean maymunlarında uzlaşma oranı yüzde 50’lik bir oranla maymun türleri arasında en yüksek düzeye ulaşıyor. Böylece herkes etkin bir biçimde grup içerisinde uyumun sağlanmasına katkıda bulunuyor.

Sciences et Avenir dergisinin Nisan sayısında yer alan araştırma haberine göre, Bernard Thierry, bu toplulukta dişlerin sergilendiği mimiklerin de hiyerarşik yapıyla olan her tür bağlantısını yitirdiği görüşünde. İnsanlardaki gülümsemeye benzer bir anlam yüklenen Tonkean maymunlarındaki sırıtma, egemen kesimin olduğu kadar yönetilenlerin de benimsediği bir ifadeye dönüştü.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!