İnsaf ölçüleri yitirildiğinde

BUGÜN “vicdanların paslanması” başlığı altında açacağımız ikinci dosyanın konusu olan kişi, Ergenekon davası sanıklarından, tutuklu yargılanan eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Fatih Hilmioğlu.

Haberin Devamı

Prof. Hilmioğlu, Ergenekon’un 12’nci dalgası çerçevesinde 16 Nisan 2009 tarihinde tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne konulduğunda zaten uzun yıllardır tedavi görmekte olan bir siroz hastasıydı.

Kendisi de bir tıp profesörü (gastroenteroloji) olan Hilmioğlu’nun sağlık durumunda geçen dört yıl içinde meydana gelen gelişmeleri, bu konuda hazırlanan sayısız raporu, Adli Tıp Kurumu’nun oynadığı rolü ve yargının bu süreçteki tutumunu tek bir yazı içinde anlatabilmek mümkün değil. Ancak dosyanın ana hatlarını şöyle özetleyebilirim.

* * *
  
Hilmioğlu tutuklandıktan üç ay kadar sonra yüz felci geçirdi ve Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edildi. Burada yüz felci için verilen ilaçlar karaciğer enzimlerini 8-10 kat fırlatıp durumu birden ağırlaşınca, Hilmioğlu Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Bölümü Hepatoloji Servisi’ne sevk edildi. Eski rektör, burada kapısında jandarmanın nöbet tuttuğu, 10 metrekare büyüklüğünde bir tutuklu odasına yerleştirildi. Eşi de kendisine refakat edebiliyordu. Hilmioğlu yeniden
Silivri’ye gönderilinceye kadar 21 ay Cerrahpaşa’da kalmıştır.

Bu süre zarfında Cerrahpaşa’dan kendisinin sağlık durumuyla ilgili bir dizi sağlık kurulu raporu çıkmıştır. Bunlardan 19 Ağustos 2009 tarihli raporda şöyle deniliyor: “Hastada Hepatit-B’ye bağlı karaciğer sirozu ve başlangıç halinde portal hipertansiyon bulguları mevcuttur. Beslenmesinin çok düzenli olması ve iltihabi hastalıklardan korunması için bulunduğu ortamın koşullarının hijyenik olması gerekir. Yakın aralıklarla da karaciğer kanseri için kontrol edilmelidir. Bu hastalarda yüzde 2-3/yıl karaciğer kanseri riski vardır. Stresli koşullar bağışıklığını düşürerek enfeksiyon ve mide kanamalarına zemin hazırlayabilir. Bu gibi bir durumun gelişmesi ölüm tehlikesi yaratabilir. Tutukluluğunun devamı hayatı için kesin bir tehlike teşkil eder.”

* * *

Haberin Devamı

13’üncü Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi, avukatının bu rapora dayanarak Hilmioğlu’nun serbest bırakılması için yaptığı başvuru üzerine dosyayı Adli Tıp Kurumu’na havale etmiştir.

Sonrasında “hayati tehlike” olup olmadığı konusunda “Yok” diyen Adli Tıp Üçüncü İhtisas Kurulu ile “Var” diyen Cerrahpaşa Tıp Fakültesi arasında bir çekişme yaşanmıştır. Sonuçta dosya Adli Tıp Genel Kurulu’na gitmiştir. Genel Kurul, 28 Ocak 2010 tarihinde “İki ayda bir Üniversite Hepatoloji Bölümü’nde takibinin yapılması koşuluyla hapishanede kontrol altında kalmasına engel bir durum olmadığı” yolunda bir karar almıştır. Hilmioğlu, bu raporun ardından Cerrahpaşa’daki odada kalmaya devam etmiştir.

İşler bundan sonrasında kötü bir seyre girmiştir. Çünkü, 22 Aralık 2010 tarihinde Cerrahpaşa’da çekilen bilgisayarlı tomografide “parankim segment 2’de bir
adet ve segment 6’da üç adet silik sınırlı prostkontrast hipodens lejyon (Displastik Nodül) mevcuttur”
saptaması yapılmıştır.

Bu teknik ifadenin Türkçesi “Muhtemeldir ki, hasta karaciğer kanseri” mesajını içeriyor. Ancak kesin teşhis için biyopsi de gerekiyor. Hilmioğlu’nun avukatı, bu rapora dayanarak Özel Yetkili Mahkeme’ye başvurup kendisinin serbest bırakılmasını talep ettiyse de başvurusuna olumsuz yanıt verilmiştir.

Bu rapordan yaklaşık üç ay sonra Prof. Hilmioğlu Cerrah-paşa’dan Silivri Cezaevi’ne sevk edilmiştir. Cezaevine hangi gerekçelerle ve nasıl gönderildiği sorusu başlı başına bir yazının konusudur.

* * *

Haberin Devamı

Hilmioğlu, 5 Mart 2011 tarihinden bu yana Silivri’de iki kişilik bir koğuşta kalıyor. Adli Tıp Kurumu, kanser başlangıcı teşhisi öncesindeki eski değerlendirmesini değiştirecek ikinci bir tetkik yapmadı. Hilmioğlu’na biyopsi de yapılmadı.

Geçen ekim ayında 22 yaşındaki oğlu Emir’i trafik kazasında kaybetti Hilmioğlu. Bu olay sonrasında depresyon tedavisi görüyor. Ayrıca, bir ay önce tetkiklerinin yapıldığı Avcılar’daki Murat Kölük Devlet Hastanesi’nin verdiği raporda (9 Ocak), sağlık raporuna şeker hastalığı ve böbrek ile ilgili sorunlar da eklendi. Daha önce yemek “borusunda ölümcül kanamalara yol açabilen varis” de tespit edilmişti.

Bu arada hukuk egzersizi devam ediyor. Avukatı, her ay bu raporlarla özel yetkili mahkemeye başvuruyor, mahkeme de her seferinde reddediyor.

Yazarın Tüm Yazıları