İnce eleştirdi Edgü savundu

UZUN yıllar İsveç'te yaşayan yazar ve eleştirmen Ferid Edgü'ye, Orhan Pamuk'u sormamak olmazdı.

"Sayın Edgü, ödül için ne diyorsunuz?"

Haberin Devamı

"Türk edebiyatı için büyük bir gündür. Bir Türk yazarının Nobel'i almasından ötürü çok mutluyum.

Hiç kuşkusuz Orhan Pamuk'u sevenler ve sevmeyenler vardır.

Bugün Türkiye'de tehlikeli bir şekilde yükselen milliyetçilik, Orhan Pamuk gibi yazarları Türkiye'nin dışına doğru itmeye çalışıyor.

Nobel ödülü dolayısıyla bu tür yargılara ve değerlendirmelere gitmek son derece yanlıştır. Gerek yazara ve gerek o ödülü veren seçici kurula bir haksızlıktır.

Hepimiz biliyoruz ki, Nobel ödülleri siyasi kriterler pek göz önünde tutulmadan verilir. Bunun sayısız örnekleri vardır.

Orhan Pamuk'a verilen bugünkü ödül, onun birtakım insanları kızdıran, (katıldığımız veya katılmadığımız siyasal görüşleriyle değil, hatta bunlara siyasal görüş denebilir ama ondan da kuşkuluyum) görüşleri nedeniyle değil, kitaplarındaki 'yazın (edebiyat) değerleri' dolayısıyla verilmiştir.

Yani jüri, Orhan Pamuk'a şurada burada verdiği demeçler dolayısıyla bu ödülü vermemiştir. Nitekim, böyle bir örnek de Nobel tarihinde yoktur.

Haberin Devamı

Zaten gerekçe de bunu açıkça göstermektedir.”

PAZARLAMA-PR

- Orhan Pamuk'un, Nobel kazanması için dünyada bir 'pazarlanma' çabası mevcut değil mi?

- Nobel jürisinin bu tür bir pazarlamacılıktan etkilendiğini söyleyecek örnekler ve kanıtlar elimizde yok. Orhan Pamuk'un dışındakilerden bahsediyorum. Biz burada pazarlama değil 'PR' faaliyeti diyelim.

Ne yazık ki, bu PR faaliyetini 20. yüzyılın sonlarında miras aldık, 21. yüzyıla taşıdık. Bu elbette bir yazarın kendisinin değişik ülkelerde tanınması için hem kendi ülkesinde ve dışarıda geniş okuyucu kitlelerine ulaşmak için başvurduğu yollardan biridir. Ve bunu da yerli-yabancı bir çok yazar bugüne kadar yaptı.

Ama dönüp baktığımızda Nobel ödüllerinin daha çok çok PR faaliyetlerine başvurmayan yazarlara verildiğini görüyoruz.

- İlla da tanınmak şart değil galiba...

- Evet... Dört-beş yıl öncesine kadar hiç kimse, (büyük kitlelerden bahsediyoruz) Macar İmre Kertesz diye bir yazarı bilmiyordu, Fransa'dan önemli bir yazar Claude Simon ödülü aldığında çok dar bir okuyucu kitlesi olduğu biliniyordu. Ödülü aldıktan sonra da öyle kaldı.

'NOBEL HAREKATI'

- Geçen yıl da Orhan Pamuk'un adaylığı söz konusu ediliyordu. Nitekim o zaman

çeşitli kaynaklarda 'Pamuk'un batılı arkadaşları ve dostları ile yürüttüğü Nobel harekatı'ndan söz ediliyordu. Hatta ilk aşamadaki başarısızlığından ardından Türkiye'den de beslenecek büyük bir kampanya ardından Nobel'in en güçlü adayı haline geleceği ileri sürülüyordu.

- Eee tabii Nobel'in kapısını aşındıran yerli ve yabancı yazarlar bugüne kadar olmuştur. Ama jürinin bunlara iltifat etmediğini yakından kendimiz biliyoruz. Kısaca şunu söyleyeyim, Orhan Pamuk'un başarısının altında yatan neden, kitaplarının çeşitli dillere (34 dil) çevrilmesi sadece PR ve reklam yapılması değil.

Haberin Devamı

- Peki neden?

- Yazdıklarınızda bir değer varsa ve bir gereksinmeye cevap veriliyorsa, o okur çevresine ulaşmanızda PR yardımcı olur. O kadar, daha fazla değil. Hele

Nobel gibi bir ödülü almanızda, birinci derecede etken olması söz konusu değildir.

ETKİLENME OLAMAZ

- Sözde Ermeni soykırımı ve Kürt kırımı ile ilgili sözlerini sarfetmeseydi, Nobel'i alabilir miydi?

- Ne Ermeni, ne Kürt, bu yoldaki demeçleri hiçbir biçimde Nobel ödülünü veren kişileri etkilemiş olamaz. Aksini ileri sürmek, paranoya sınırlarına girer; bu da dünyadan habersiz olmak anlamına gelir.

- Orhan Pamuk'la yakınlığınız var mı?

- Hayır, ama Orhan Pamuk bu sözlerime ve kendisini savunmama çok şaşıracaktır.

- İsveç'te yaşayan bir kişi Nobel alabilir mi?

- İsveç'te olmaması gerekiyor.

- Jüri yakınlıkları...

- Jüride vaktiyle dostları olan ozanlara verildiği oldu ama bunlar son derece ender kişiler ve büyük ozanlardı. Mesela, vaktiyle Rus Boris Pasternak'a verildi Nobel edebiyat ödülü.... Sovyet rejimine muhalifte ama Pasternak sıradan değil büyük bir yazardı. Rus edebiyatının ana direklerinden biriydi.

Soljenistin'e verilen ödül ise soğuk savaş döneminin bir tür tepkisiydi.

Haberin Devamı

 /////////////

İNCE: UTANÇ DUYUYORUM

- Özdemir İnce, CNN'de "Pamuk sıradan bir yazardır, ödül Türk edebiyatına değil, Orhan Pamuk'a verildi. Türkiye satışa çıkarılmıştır, Türk tarihi açık arttırmayla satılmıştır. Açık arttırmanın en sıfır noktasında satılmıştır; bundan utanç duyuyorum" diyor.

- Bugün Orhan Pamuk'u eleştirme günü değil, kıvancı paylaşmak günüdür.

Ben bu kıvancı paylaşanlardanım ve kendisini bütün yüreğimle kutluyorum.

 /////////////////

Yaşar Kemal, Melih Cevdet

- Melih Cevdet alabilir miydi?

- Bakın, PR'ın tabii küçük de olsa bir etkisi vardır. Melih Cevdet de bir dönem aday oldu. Daha tanınmış, dışarı açılmış bir şair olsaydı, PR'ı yapılsaydı onu daha ciddi bir şekilde ele alırlardı. Ama esas belirleyici etken kesinlikle PR değildir.

- Zülfü Livaneli, Yaşar Kemal'in adaylığından söz ederken, o Nobel'den daha büyüktür, dedi.

- İlk önce Yaşar Kemal'in görüşlerini almak lazım.

 //////////////

Güneş Taner: Cübbeli'nin babasını tanımam

ANAP hükümetinin Hazine'den sorumlu eski Devlet Bakanı Güneş Taner, Cübbeli Ahmet'ink ne kendisini ne babası Yusuf Ünlü'yü tanımadığını, o dönem İsviçre'ye de gitmediğini belirterek, "Özal bir seyahate gitmişti, ben orada yokum. Ben 1987'de Özal'ın danışmanı oldum" dedi.

- Sayın Güneş, kimler görüşmüştü İsviçre'deki kaçaklarla?

- Özal mı, Adnan Kahveci mi? Ama Kahveci bu işlere girmezdi. Engin Civan olabilir mi? Ama gene de yanlış bir şey söylemek istemiyorum. Ben böyle bir görüşmeyi yapmam, yaptımsa doğru söylerim. Ben prensip olarak kara paraya karşıyım, felsefemin bu tarafı uymuyor. Nitekim bu konuda aldığım kararlarım vardır.

- O zaman 'kara para' neden gelmezdi?

- Türkiye'de enflasyon yüksek olduğu için, para bu enflasyonun altında eziliyordu.

- Bugüne gelirsek, döviz ne kadar olmalı?

- 2 YTL...

- Kriz tehditi var mı mı?

- Silah yabancıların elinde, bu riskli durumu yaşıyor Türkiye.

 TÜRKİYE'YE İLK NOBEL

----------------------------

Orhan Pamuk'a 'Nobel' tepkileri

SEVGİLİ Orhan Pamuk, Nobel Edebiyat Ödülüne layık görüldü. Çeşitli gazetelerin okur yorumlarına bakıyorum; tek tük kutlama dışında büyük bir tepki var.

"Tanrım Türkiye için ne şanssız bir gün" diyebilmişler.

"Ak Tolgalo Beylerbeyi haykırdı ilerle /Bir yaz günü geçtik Tuna’dan kafilelerle" mısraı ile Orhan Pamuk’un edebi eleştirelliği arasında bir bağ kuramayanların fethedebileceği bir 'anlam' dünyası yoktur. Hiç kuşkusuz Orhan Pamuk, hiçbir ödül almayacak olsaydı bile yazardı ve tam da böyle yazardı...

Onun kendini ifade özgürlüğünü bugün biz savunmayacaklar isek, neden Fransa Parlementosu’nun kararlarına öfke duyuyoruz? İkisinden biri nedensiz o zaman... Ben bir Türk olarak Orhan Pamuk’u kutluyorum. Nobel Komitesi’nin bu kararının saiki söyle veya böyle olabilir. Bunu tartışmıyorum bile. Ama o, bu ödülü çok daha önce hakeden yazarlarımızdan biriydi. Bunun altını koyuca çizerek vurguluyorum.

Yine de burada Hürriyet Gazetesi’nin bir okurunun haber üzerine yorumunu yazarımızın dikkatine sunuyorum:

"Dal rüzgarı affeder, ama kırılmıştır bir kere..."

İsmail SOYTEMIZ

//////////////////

Paris Caddesi Şehitler Caddesi olsun

BEKLENEN oldu Ermeni soykırımına yok demenin cezaya yol açacağı tasarı Fransa (küçük harf daha uygun) Meclisinden geçti.

Ne yapalım derken akla hemen Ankara'da Fransız Büyükelçiliği'nin bulunduğu cadde olan Paris Caddesi'nin ismini 'Diplomat Şehitler' veya 'Şehitlerimiz Caddesi'ne çevirelim ve tam Büyükelçiliğin karsındaki kaldırıma bir mermer sütün üstüne Fransa'da Ermeni komitacılarca katledilen şehitlerimizin ismini yazalım ki her gün önünden geçerken belki biraz utanırlar.

Aslında tüm Türkiye'de Fransa ve Fransızları hatırlatacak bütün isimleri de kaldırmak belki en azından bu küstah milletleri daha az hatırlamamıza yardım eder.

Demir ERMAN

//////////////////

Hani sevinç

ORHAN Pamuk Nobel'i kazandığı için gurur duyduk. Çok mutluyuz. Ailece sevinçten güldük, ağladık, caddeye çıktık.

Kimseler yoktu! Mahalle maçlarında bile kornalar çalarak, bağıranlar,

zıplayanlar neredeler?

Neden şenlik yapılmıyor?

Nurten DENİZ

/////////////////

Ödülün gerekçesi bu olmamalıydı

BU Orhan Pamuk'a 'Nobel Ödülü' olayını, çelişlik duygularla önemsiyorum, ama Türkiye için, Türkiye adına sevinemiyorum.

Nobel için ise üzülüyorum. Ödülün gerekçesi 'beyin fahişeliği' olmamalıydı. Bunu Nobel'e yakıştıramıyorum.

Uluç GÜRKAN

///////////////

Reddetmelidir

ORHAN Pamuk, 'Nobel'i ret etmelidir!

Eğer OP'un bir miktar onuru varsa, bu ödülü ret etmelidir...

Baki UZMAY

//////////////////

 FRANSA'YA TEPKİLER

------------------

Bahçeşehir Üniversitesi Fransa’ya karşı hukuki mücadeleyi başlatıyor

BAHÇEŞEHİR Üniversitesi, Fransız Meclisi'nin kararına karşı büyük bir karşı kampanya önerisinde bulunuyor. Rektör Prof. Süheyl Batum, "500 bin kişi, Fransa'nın çıkarttığı bu kanunu, AİHM'e açacağımız tazminat davaları ile iptal ettirebiliriz." dedi.

Bu konuda Barolar Birliği ve İstanbul Barosu'ndan destek aldıklarını, Dışişleri Bakanlığı ile görüştüklerini belirterek, bu büyük kampanya için yarın bir basın toplantısı yaparak ayrıntılı açıklama yapacaklarını bildirdi.

Üniversiteden dün bu konuda yapılan ilk açıklama şöyle:

"Bahçeşehir Üniversitesi, 12.10.2006 tarihli Senato Kararı uyarınca, aynı tarihte Fransa Ulusal Meclisi'nde kabul edilen 'Ermeni Soykırımı’nın İnkarını Cezai Yaptırıma Bağlayan Yasa Önerisine' karşı hukuki yollarla mücadeleyi başlattık.

AB'ye adaylık sürecinde insan haklarının gerçek anlamda sağlanması ve bu noktada ifade özgürlüğünün koruma altına alınması için her zaman mücadele veren Bahçeşehir Üniversitesi ilgili yasa önerisini kabul edilemez bulmaktadır. Ancak, bu yasaya karşı tepkiler de sağduyulu ve serin kanlı olmanın, ülkemizin uzun dönemde zarar görmemesi ve kesinlikle kabul etmediğimiz sözde Ermeni soykırımı iddialarının artık kesin suretle sona erdirilmesi için büyük önem arz ettiğini düşünüyoruz.

Bu çerçevede 14.10.2006 tarihinde Rektörümüz Prof. Süheyl Batum, Rektör Yardımcılarımız Prof. Deniz Ülke Arıboğan, Prof. Eser Karakaş, Fakülte Dekanlarımız ve bütün değerli akademik kadromuzun katılacağı bir toplantı düzenliyoruz. Başlattığımız hukuki mücadelenin stratejisini açıklayacağımız bu toplantıda sizi aramızda görmekten dolayı memnuniyet duyacağız.(

(Basın toplantısı; 14.10.2006, cumartesi, saat 11.00, Bahçeşehir Üniversitesi Fazıl Say Salonu; Çırağan Caddesi, Beşiktaş. (İrtibat: Funda Karaca, 0212 236 54 90-1142)

FRANSA'YA TEPKİ BİLDİRİSİ

BAHÇEŞEHİR Üniversitesi Senatosu ayrıca Fransa Meclisinin aldığı Ermeni soykırımı’nın inkârını cezai yaptırıma bağlayan yasa önerisini kınadı.

"Uluslararası ilişkilerdeki saygınlığın artırılmasında, dünyanın yaşanılır bir çevre ve barış ortamı olmasında, terör ve anarşinin dünya barışını tehdit eder olmaktan çıkarılmasında aldığı ilkeli ve ödünsüz tavrıyla, dünya uluslarının haklı bir saygınlığını kazanmış olan yüce türk ulusu ve onun devleti, sözde ermeni soykırımını şiddetle reddetmekte, bu yalana kimsenin inandırılamayacağına inanmaktadır.

Öngörülen yasa tasarısının da; Fransız ulusunun değil, siyasi erkinin, bireysel çıkarları için gündeme getirilen bir konu olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Bu yeni oluşum, uzun yıllardan beri yalanlarla gündemde tutulmaya çalışılan fakat taraftar bulmayan bir yalanın yansımasından başka bir şey değildir.

Ermeni soykırımı yalanı; ülkemizin güvenlik ve istikrarının sağlanmasında, terörün yok edilmesinde, dünyanın ve çevrenin yaşanılır bir alan olması için dünya barışına yaptığı olumlu katkılar ile uluslararası bölgesel sorunların çözümünde gösterdiği duyarlılıklar dikkate alındığında, onun ekonomik gelişmesini ve iç istikrarını sekteye uğratmak için hazırlanan bir senaryodan başka birşey değildir.

Fransız Parlamentosu’nun bu tavrı; dünyada özgür düşüncenin, barışın ve uluslararası ilişkilerin saygınlık kazanmasını istemeyişinin bir yansıması olmuştur.

Yasa, Türk-Fransız, Türk-Ermeni ilişkilerinin yeniden sorgulanmasına Türkiye-AB ilişkilerinin de yara almasına neden olacaktır. Ama herşeyden önemlisi koca bir ulusun genci, yaşlısı, kadını, erkeği ile, hiçbir hukuksal kanıt aranmadan ve bulunmadan topyekün, insafsız ve haksız biçimde mahkum edilmesi isteğinin açık bir ifadesidir.

Senato olarak; Fransız siyasi erkinin bireysel amaçları uğruna gündeme getirdikleri sözde 'Ermeni soykırımı' iddialarını şiddetle kınadığımızı kamuoyuna saygıyla duyururuz."

/////////////////////////

Arı Hareketi ve AP üyesi Ari Vatanen'den ortak açıklama

ARI Hareketi ve AP üyesi Ari Vatanen ortaklaşa bir açıklama yaparak, hazırladıkları bir mektubu Avrupa Parlamentosu üyelerine gönderdiler.

"Unutmayalım ki: yasama hiçbir surette tarihi olayları yargılamamalıdır. Eğer Ermeni sorunu üzerine bir yasa çıkarılacaksa, geçmişteki diğer trajik hadiseler için de aynısını yapmak gerekmez mi?" diye sorulan açıklamada şu öneride bulunuyor:

"Biz, ARI Hareketi ve Ari Vatanen, Ermeni sorununun üye devletlerin iç politika konusu olmasını görmekten üzüntü duyduğumuzu belirtiyor; bütün Avrupalıları, geçmişte birbirine sadık bu iki halk arasında, sonu olmayan nefreti körüklemek yerine, samimi yakınlaşmalarını destekleyerek üzerilerine düşen sorumluluğu almaya davet ediyoruz.

Aynı zamanda, Türkler ve Ermenilerin bir çözüm arama konusunda birlikte çalışmaları konusunda ısrarcıyız. Bu tabii ki Türkler ve Ermeniler için acı bir çalışma olacaktır. Ancak açık olan bu yaranın kapanmasının başka yolu yoktur.

Son olarak, BM gözetimi altında, bağımsız ve üyelerinin Türk ve Ermenilerce belirleneceği bir Tarih Komisyonu kurulması konusundaki görüşümüzü dile getirmek istiyoruz. İyi niyetin bir göstergesi olarak kurulacak böyle bir komisyon Türk veya Ermeni savlarını tarafsızca inceleyecektir. Komisyon, 1915 trajedisini nesnel analizini yaparak bugünkü çıkmaza bir çözüm sağlayabilecektir.

Geçmişin yaralarına değil, sağlam temellere dayalı ortak bir Ermeni Türk geleceği uzak bir hayal değildir. Bu ortak gelecek, biraz siyasi cesaret biraz da iyi niyetle gerçek olacaktır.

Ve tüm Avrupa bundan kazançlı çıkacaktır!

(Not: Ari Vatanen Avrupa Parlamentosu üyesi ve ARI Hareketi'nin iyi niyet elçisidir. (İletişim: ari.vatanen@europarl.europa.eu, internet sitesi: www.arivatanen.com) Türkiye ve Ermenistan ile özel bir bağı bulunmayan Ari Vatanen, tarihi olayların dürüst ve objektif olarak incelenmesini savunmaktadır.)

///////////////////////

DSP: Fransa Türkiye'yi değil kendisini lekeledi

DSP Genel Başkanı Zeki Sezer Fransa Meclisi'nin kararı üzerine şunları söyledi:

"Bu girişimle Fransa, Türkiye’yi değil, kendisini lekelemiştir.

Türkiye konunun başka ülkelerin parlamentolarında görüşülmesi gündeme geldiğinde saman alevi benzeri parlayıp sönen tepkiler göstermenin ötesinde, sorunun dünya kamuoyuna gerçek boyutlarıyla anlatılabilmesi için plânlı, sürekli ve organize çalışmalar yapmalıdır. Bu amaçla özel uzmanlık kurumları görevlendirmelidir.

Hiç kuşkusuz bu girişimin bir amacı da Türkiye’yi AB yolunda bezdirmektir. Ama, bizim Avrupalılığımız tarihsel bir gerçeğe dayanmaktadır. Türkiye, ne Fransa’nın ne de başka bir ülkenin himayesiyle Batı’ya yönelmiş bir ülke değildir.

O bakımdan bu tür girişimler Türkiye’yi yolundan döndürmemelidir, döndüremez. Bu konuda yaşayacağımız her duraksama, Türkiye’yi Batı’da istemeyenleri memnun edecektir. Bu gerçek unutulmamalıdır."

/////////////////

TBMM araştırması

FRANSIZ Parlamentosu'nun 19'a karşı 119 oyla aldığı 1915-16 yıllarında Osmanlı Devleti tarafından Ermenilere soykırım uygulanmıştır, şeklindeki haksız kararı, çürütmeye, olayın gerçek yüzünü ortaya koymak üzere TBMM tarafından bir Meclis araştırması yapılmak suretiyle elde edilecek belgesel, tarihi, insani raporu kitap halinde bastırıp bunu dünyaya ilan etmemizi öneriyorum.

Naim TANYERİ-Kuştepe-İSTANBUL

////////////////////

'İçimizdeki Fransızlara' ve Orhan Pamuk'a

SÖZDE Ermeni Soykırımı konusunda bugün yine boynumuz büküldü.

Bizim yapacaklarımız her zaman olduğu gibi bir kaç cılız protesto demecinden öteye geçmeyecek. Ne mi yapabilirdik?

1- Hemen aynı gün Lübnan’a asker göndermeyip erteleyebilir ve tasarının Fransız senatosunda görüşülmesine kadar bekletebilirdik. Unutmayalım ki sözde soykırımı parlamentosunda kabul eden ülkelerden birisi de Lübnan'dır.

2- Cezayir konusunda biz de TBMM'den bir karar çıkartabilir, Cezayir soykırımı anıtı dikebilirdik. Bunu yapmakta esasen geç kaldık. Onlar Paris’e sözde soykırım anıtı diktikleri zaman bunu yapacaktık.

3- 'Fransız sokağı, Paris Caddesi, de Gaulle Caddesi' isimlerini hemen değiştirebiliriz. Onlar bu jestlere lâyıklar mı?

4- Fransız malları protesto edilebilir, ithalâtı durdurtabiliriz.

Daha burada sayamadığım bir çok yaptırım uygulanabilir.

Haa.. mesele AB ise, bizi zaten almayacaklar, bu artık açıkça belli oldu. Kendimizi kandırmayalım.

"Fransa’ya tepki göstermeyelim, onlar hata yaptıysa biz de aynı hatayı yapmayalım" diyen 'içimizdeki Fransız' aydınlarımıza da şunu söylemek istiyorum. Beyler!

Onların yaptıkları hiçbir zaman hata olmuyor ve yapanın yaptığı yanına kâr kalıyor. Bugüne kadar kaldığı gibi..

Orhan Pamuk’a da buradan bir çift sözüm olacak..

Size Nobel ödülünü değil, dünyanın bütün ödüllerini verseler Türk Milleti nezdinde değeri yok. Size bu millet gönülden kırgın. Beyoğlu’nda dolaşsanız sizi tebrik edecek, elinizi sıkacak bir tek Türk vatandaşı olacağını zannetmiyorum.

Ercan BÖNCÜOĞLU-İSTANBUL

/////////////////////

Sağlıklı ekonomi!

FRANSA Parlamentosu, Ermeni iddiaları ve dolayısıyla 'Sevr dayatmaları' karşısında Türkiye’mizi köşeye sıkıştıran yasayı onayladı.

Süreç tamamlandığında Fransa'da (da) bundan böyle "Türkler ermeni soykırımı yapmamıştır" demek suç.

Böylece adım adım Anadolu üzerindeki Ermeni emelleri meşrulaştırılıyor.

Fransa Parlamentosunun bu kararı aldığı o kara günde;

1- Döviz kurlarında müthiş bir düşüş, 2- Borsamızda iyimser bir çıkış

yaşanıyor.

Sağlıklı ekonomi bu olsa gerek.

Emperyalistler ülkemizi köşeye sıkıştırdıkça borsa yükseliyor, döviz geriliyor.

Kenan IŞIK -ANKARA

//////////////////

Hüsran değil mi

GAZETEYİ geç okuyorum; önce ana haberler , sonra yazarlar. Haberler açık: Fransız Parlamentosu kararı, Orhan Pamuk'un Nobel Ödülü alışı, Lübnan'a uğurlanan askerler... Sonra köşe yazarları ve sizin yazınız.

Bir sürü argümanla onun bu ödülü alamayacağını ispata çalışıyorsunuz. Yazınız şöyle bitiyor:

"(...) Ancak gerçekler ortada iken pek umutlu olamıyoruz."

Gerçeklerin sizin gerçekleriniz olduğunu unutuyor ve o malum hastalığa yakalandığınızı bilmem kaç binlik tirajlı bir gazetenin köşe yazısında belgeliyorsunuz!

Teknolojinin gelişmesi ve İnternet sayesinde aynı gazetede sizin bir gün önceki yorumunuz ve Nobel Ödülünün açıklandığı haberi yer alabiliyor. Ne kadar da hüsran dolu değil mi?

Yarınki (bugünkü) yazınızda "ben demiştim zaten" diyemeyeceksiniz. Kıvranışınızı hisseder gibiyim.

Reşat İNAN

BENİM YANITIM

(Not... Sayın İnan, 'Nobel'i kime vermezler' başlıklı yazıyı lütfen dikkatli okuyun; bu görüş isminin açıklanmasını istemeyen "bir edebiyatçımıza' aittir. Yani benim görüşlerim değildir. Köşemizin adına dikkat ederseniz 'Yeter Söz Milletin'dir ve çoklukla okurlarımızın görüş, öneri ve şikayetleri yer almaktadır. Nitekim, ödül üzerine bugün bir başka yazarın görüşü vardır; bu arada aleyhte olan bir başkasının (Özdemir İnce) da... İlk görüşü belirten edebiyatçıyı da, bu karara karşı görüş vermesi için aradık, ancak irtibat kuramadık. Lütfen bu ayrıntıya dikkat ediniz. Ne kadar adaletli olduğumuzu anlayabilmeniz için bu köşeyi daha titiz okumanız gerekiyor galiba.

Yalçın BAYER

//////////////////////

Ermeni meselesinde iş çığırından çıkıyor

'ERMENİ soykırımı' iddiası, büyük oranda, Yahudilere benzeme çabası içerisindeki Ermeni diasporasının senaryolaştırdığı bir iddiadır.

Haberin Devamı

Soykırım mağduriyetinin, Yahudilere sağladığı inanılmaz güce imrenen Ermeniler, bulundukları her yerde, “soykırım” efsaneleri oluşturmuş ve inatla savunmuşlardır.

Bu nedenle, Ermeni iddialarını konu alan filmler, yoğun biçimde, Yahudi soykırımına göndermelerde bulunmakta ve bu soykırıma çağrışım yapacak enstantaneler içermektedir.

(...)

Burada niyet, Türk ulusunu psikolojik baskı altına almak, etkisizleştirmek ve çözmektir. Böylelikle Türkiye, daha kolay yönlendirilebilir bir ülke haline gelmektedir.

BM’de, geçmişte dünyada yapılmış tüm soykırımlar için tazminat mahkemeleri kurulması ile ilgili girişim başlatılmalıdır.

Dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan Türklerin tamamı, çeşitli etkinlikler çerçevesinde harekete geçirilmelidir.

'Artık yeter' diyebilmeliyiz.

Haberin Devamı

İç kaynaklı ihanetin başı derhal ezilmelidir.

Olmayan Ermeni soykırımını reddedip durmak yerine, AB dayatmalarını ve ABD vesayetini reddetmeye başladığımızda sorun çözülecektir.

Her şey, kendi ayaklarımızın üzerinde durma iradesinin ortaya konabilmesine bağlıdır. (Özettir)

Yrd. Doç. Haldun ÇANCI

Yazarın Tüm Yazıları