İmparatorluk sonrası

STRASBOURG

KLEBER meydanı, erken baharın mahmurluğunda güneşli bir güne hazırlanırken önce polis otomobilleri pozisyon aldı.

Polis fark edilir duruma geldi mi, bir şeyler olacak demektir. Nitekim biraz sonra rengarenk gençlik grupları meydana inmeye başladı. McDonalds'ın önünde birikmelerine izin verilmeyince başka yerlere yöneldiler. Gelirken, yol üstündeki otomobillere zarar verdiklerini sonradan duyduk. Strasbourg liselerinden gencecik çocuklar arasında Araplar, Afrikalılar çoğunluktaydı ve meydan 'Katil Bush' sloganları ile inliyordu.

İttifak birliklerinin Bağdat'a 'tam gaz' ilerleyemediklerini ABD Başkanı Bush'un, 'Savaş ne kadar gerekirse o kadar sürecektir. Biz takvimle ilgilenmiyoruz, hedefimiz zafere ulaşmaktır' sözleri gösteriyor.

Bush Yönetimi'nin dünya kamuoyunda itibar kaybını fark etmek için ise bu savaşın sona ermesini beklemeye gerek yok.

* * *

BU savaşın, Washington'un hala iddia ettiği gibi Irak halkını kurtarma operasyonu olduğuna, pazar yerlerinde bombalananları, elleri havada İngiliz ve Amerikan askerlerinin önünden geçen zavallı Iraklıları gördükçe inanan da kalmadı.

Fransa'da tüm camiilerde cuma namazı Irak halkına destek çağrıları arasında gerçekleşti. Irak'a karşı savaşı, neredeyse ilahi bir misyon kılıfı altında sunan Bush Yönetimi'nin verdiği en büyük zarar da bu. İslamcı radikalizmi beslemek.

11 Eylül'den sonra terörizme karşı mücadeleyi haçlı savaşlarına benzeten ABD Başkanı Bush, uyarıldıktan sonra bu hatayı tamir etmek istemişti.

Ama Perşembe günü Kongre'de, alınan ilginç bir karar dünyayı tehlikeli sulara sürüklüyor. 49'a karşı 346 oy ile kabul edilen karar, Başkanı özel bir dua günü ilan etmeye ve o gün herkesi Irak savaşının başarısı için duaya çağırıyor.

ABD'nin en son böyle bir dua günü kararını 1863'te aldığını anımsatan uzmanlar, Irak savaşına din unsurunun girmesini hayra yormuyorlar.

Bush Yönetimi'nin hataları sonucu Irak savaşının, bir ‘‘Amerikan cihadı'na dönüşmesi tehlikesi ciddi bir risk olarak çıkıyor karşımıza.

* * *

'ABD, dünya için bir sorun haline gelmekte. Oysa biz onda çözüm görmeye alışmıştık. Yarım yüzyıl boyunca siyasi özürlükler ve ekonomik düzenin garantisiyken gün geçtikçe, ulaşabildiği yerde güvensizlik ve çatışma yaratan bir uluslararası düzensizlik faktörü haline geliyor.' Fransız araştırmacı Emanuel Todd, 'Apres L'Empire' (İmparatorluğun Ardından) adlı kitabında böyle diyor.

ABD'nin Avrupa, Japonya, Rusya ve Çin gibi ekonomik ve stratejik aktörleri artık kontrol edemediğini söyleyen Emanuel Todd'a göre, güçsüz ülkelere karşı askeri harekatlara girerek ABD, geçen yüzyılın yarısında ulaştığı güce bile artık ulaşamaz, dünyayı kontrol eden bir hiper güç haline gelmesi ise mümkün değil.

Terörizme karşı mücadeleyi, var olmayan bir hegemonyayı sürdürmenin gerekçesi olarak gösteren ABD'nin gücünü kanıtlamak istedikçe güçsüzlüğünü ele vereceğini düşünen Todd, ‘‘20'inci yüzyılda hiçbir ülke savaş yeteneği ya da silahlı kuvvetleri ile güç kazanmadı. Fransa, Almanya, Japonya ve Rusya o oyunda çok kaybettiler' diyor ve geçen yüzyılda ABD'nin başarısının sırrını açıklıyor: 'ABD 20'inci yüzyılda muzaffer oldu, çünkü çok uzun bir süre eski dünyanın silahlı çatışmalarından kendisini uzak tuttu.'

'Militarizmi reddederek her ulusun kendi içindeki ekonomik ve sosyal sorunlara yoğunlaşması.'
Todd'a göre, bir ulusun güçlü olmasının sırrı bunda.
Yazarın Tüm Yazıları