İlk işareti bir hafta önce verdi

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan bir hafta önce Çırağan Otel'de Berlusconi'yi ağırlarken ilginç bir konuşma yaptı. Herkes o konuşmanın ‘‘Aria’’ meselesiyle ilgili bölümüne odaklandı.

Oysa, AKP'nin yeni yoluyla ilgili ilk ipuçlarını veriyordu Erdoğan konuşmasında.

O gece, bu nokta üzerinde daha ayrıntılı durabilseydik bugün Ali Babacan'ın Bilderberg toplantısına katılıyor olmasını daha olağan karşılayabilirdik.

Konuşmayı not ederken, bu sözlerin yanına üç ünlem işareti eklemişim. Kendime, ‘‘gözden kaçırma’’ uyarısı ama yine de gözümden kaçmış.

Başbakan'ın Antalya'daki konuşmasını izlerken anımsadım ve not defterime geri döndüm.

Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğini, hükümetin öncelikli hedefi olarak takdim eden Başbakan, Türkiye'nin Avrupa için önemini ifade ederken şöyle diyordu o gece:

‘‘Türkiye, Mustafa Kemal Atatürk'ün vizyonu doğrultusunda demokratik, laik ve serbest piyasa ekonomisini yıllardan beri uygulayan, Avrupa değerlerini paylaşan bir ülkedir. Ve bu niteliklere sahip tek bölge ülkesidir.’’

* * *

TÜRKİYE'nin bu niteliklerini öne çıkartarak sahip çıkmak, AKP'nin kendi kimliğini gözden geçirdiğinin ilk işaretiydi.

AKP yöneticileri, daha Refah Partisi sıralarından beri kendilerini ‘‘Müslüman muhafazakar’’ olarak tanımlıyor ve Avrupa'daki Hıristiyan Demokrat Partilerin Türkiye versiyonu olduklarını iddia ediyorlardı.

Ama bu tanım gerçeklere uymuyor, dolayısıyla havada kalıyordu. İslami kuralların, çok eşlilik, bir erkeğe karşı mahkemelerde iki kadın tanığın dinlenmesi gibi hayatın bazı alanlarında geçerli olduğu Suriye benzeri Arap ülkelerinde demokrasi mücadelesi veren bir parti değildi ki AKP, Müslümanlıkla demokrasiyi uzlaştırma misyonu olsun.

Tayyip Erdoğan, Cuma günü Antalya'da Partisi'nin kimliğini ‘‘Biz Milli Görüşçü değiliz’’ sözleriyle netleştirdi. Parti'nin kırmızı çizgileri de çerçeveyi belirledi.

Kapılarını din istismarına, ırkçılığa ve bölücülüğe kapatmaya karar veren AKP, ‘‘Müslüman demokrat’’lıktan ‘‘muhafazakar demokrat merkez partisi’’ çizgisine yelken açtı.

Önümüzdeki dönemde çok köklü reformlar ve adımlar atılması gerektiğini düşündükçe bu yolculuğun ‘‘muhafazakar’’lık sıfatını da geride bırakarak ‘‘merkez sağ’’ noktasına kadar devam edeceğini sanıyorum.

* * *

AVRUPA
hedefini önemseyen bu hükümetin değişimi gerçekleştirmek için yola çıkarken işe kendisinden başlaması yerinde bir karar.

Liderlik böyle olur. Sonuna kadar, sapmadan yürünebilirse tabii.

AKP tabularından kurtuluyor. Sıra CHP'de. Kemal Derviş'in başlattığı özeleştiri hareketinin Deniz Baykal tarafından da destek bulması şimdilik bir umut.

Yeniden biçimlenen Avrupa ve Ortadoğu'dan gelen rüzgárların karşısında sadece sağlam durabilmek değil, değişimi etkilemek için de Türkiye'nin öncelikli ihtiyacı bu. Geniş kitleleri seferber etme gücüne sahip, tabularından arınmış siyasi hareketler.

Çok partili demokrasi geleneği ve serbest piyasa deneyimleri ile Ortadoğu'ya, Müslüman bir ülke ile bütünleşme kapasitesini gösterme fırsatı vererek Avrupa'ya gerekli bir Türkiye için başka seçenek yok.
Yazarın Tüm Yazıları