İki yıl sonra fiyatım 50 milyon dolar

Güncelleme Tarihi:

İki yıl sonra fiyatım 50 milyon dolar
Oluşturulma Tarihi: Haziran 24, 2001 00:00



Ayşe ARMAN
Haberin Devamı

Bazı insanların yüzü öyledir. Hep aynı ifade. Dişçi koltuğunda da, top oynarken de, sevgisiyle öpüşürken de... Değişmez. Beton gibi. Yüzünden hiçbir şey çıkaramazsınız. Bu adam mutlu mu, mutsuz mu? Sevindi mi, üzülüyor mu? Maça yeteri kadar asılıyor mu, asılmıyor mu? Önce Türkiye'dekiler takıyor bu özelliğine, sonra da Amerika'dakiler. Amerikan basını ‘‘sleepy face’’ adını yakıştırıyor. Kızılderili ismi gibi: Uyuyan Surat. Suratı uyuyor olabilir, yavaş da konuşuyor olabilir ama Hidayet Türkoğlu bu yılki performansıyla NBA'de dikkat çekmeyi başardı. Aferin ona!

UZAKTAKİ GİZLİ SEVGİLİ

Gülü uzaktan koklamak nasıl bir şey? Sevgiliniz burada ya.

- Telefon sağolsun!

NBA'ye gidebilmek için 1 küsur milyon dolar ödediğinize göre telefon parası size koymuyordur.

- Yoo çok koyuyor. Ayda bir milyar ödediğim oluyor. Kim söyledi bir kız arkadaşım olduğunu?

Kuşlar. Ne kadar zamandır berabersiniz?

- Yaklaşık iki sene olacak.

İyi vallaha, okyanuslara, yağmurlara, karlara karşı devam ediyor, öyle mi?

- İstediğim seviyede bir ciddilik olamıyor, mesafe problem yaratıyor. Ben oradayım, o burada, böyle bir ilişki nasıl sürer? Zor.

Gidip gelmiyor mu?

- Yok. Zaten bizimkine bir ilişki de denemez.

Diğer hayranlarınızı hayal kırıklığına uğratmamak için mi böyle söylüyorsunuz?

- Tabii yanlış intiba bırakmak istemem!

Sevgilinizle haberleşirken e-mail filan kullandığınız olmuyor mu?

- Hiç alakam yoktur.

Basketbol dışında, ‘‘Vayyy canımı veririm!’’ dediğiniz bir şey?

- Bilmiyorum vallaha. Neyi çok severim ki? Börek severim.

Zaten geldiğinizden beri annenizin yaptığı börekleri yiyormuşsunuz, formunuzun bozulmasından korkmuyor musunuz?

- Sadece yemek yiyip yatmıyorum ki, antrenman da yapıyorum. Börek koymuyor yani. Zaten ben 105 kiloyum, 10 kilo daha almam gerekiyor. Ama yağ olmayacak kas olacak.

Türkiye'de milli kahramansınız, Amerika'da nesiniz?

- Çaylak!

En iyi 6. çaylak seçilmiş olmak sizin için önemli mi? Yoksa gözünüz çok daha yukarılarda mı?

- E daha yukarılarda tabii. Amacım all star'a girmek. Bu sene giremedim, kendimi yeterince gösteremedim. Ama 6. çaylak olmak da önemli bir şey. Konuştuğum herkes, ilk 5 çaylak arasında yer almam gerektiğini söyledi. Bu da, maç içinde kaldığın süreye bağlı. İlk 5'e giren diğer çaylak ların oynama süresi benden daha fazla.

NBA'de gelebileceğiniz en üst sınır nedir? En fazla ne olabilirsiniz?

- Shaquille O'Neil gibi yıldız oyuncu!

İyi de boyunuz, fiziğiniz, mevkiiniz ABD'de star olabilmeye müsait mi? Ölümsüz bir basket devi olabilir misiniz?

- Bilmiyorum ki. Olamasam da amacım Amerika'da isim yapmak. Avrupa'dan gelip Amerika'da ün yapmış bir Drazan Petroviç var. Hálá da rahmetli için Avrupa'dan gelen en iyi oyuncuydu deniyor. Ben de onun gibi büyük bir yıldız olmak isterim.

Handikaplarınız neler? Yani var mı?

- Güç eksiğim var. Sonra çabukluk ve sıçrama. Siyahlarla beyazları karşılaştırdığınızda, zaten beyazlar nal topluyor.

Keşke dünyaya siyah olarak gelseydim dediğiniz oluyor mu?

- Onlar gibi sıçrayabilseydim diyorum. Bizler çalışarak o mesafeyi kapatmak zorundayız. Siyahlar öyle doğmuş. Onlar kadar olamasam bile, onlarla mücadele edecek kadar kendimi geliştirmek istiyorum.

Amerika'da yapan her yerde yapar mı?

- Aslında evet. Amerika'da şu an oynanan basketbol, dünyanın en iyi basketbolu. Ben Avrupa Ligi'nde de profesyonel olarak oynadım. Avrupa Ligi de zordur, ama NBA'le kıyas kabul etmez.

Orada nasıl bir hayatınız var?

- Senede yüz maç oynuyoruz. Üç günde bir maç gibi bir şey. O yüzden hiçbir şeye vakit yok. Boş günlerde bile bir sonraki maça konsantre olmak gerekiyor. Karşılaşacağın takımın kasetlerini seyrediyorsun, oyuncuları hakkında bilgi ediniyorsun. Hep kendimizi birşeylere hazırlıyoruz yani. İki Yugoslav arkadaşım var, sürekli onlarla birlikteyim. Ya playstation oynuyoruz ya da film seyrediyoruz. Güya bütün şehirleri geziyoruz ama hiç bilmiyorum oraları. Benim bulunduğum yer, Sacramento, San Fransisco'ya yakın, orayı az çok biliyorum. Las Vegas'a gidip geldim. O kadar. Zaten yorgun oluyor insan. Özel hayat, sosyal hayat filan yok.

ÊO iki Yugoslav'dan başka arkadaşınız...

- Yok. Herkesin kendine göre bir arkadaş grubu var, sen gidip Siyahlar'ın grubuna giremezsin ki...

22 yaşında bir gençken, cebinizden 1 milyon dolar ödemiş olmanız size tuhaf gelmiyor mu?

- Tabii, çok acaip geliyor. O kadar para vermek koydu. Kontratım bir buçuk milyon dolardı, 350'sini NBA ödedi. Diğer 1 milyon 150 bin doları ise kendi cebimden ödüyorum. NBA'den aldığım para eriyor, iki sene bedavaya oynayacağım gibi bir şey. Ama değer. İleride yapacağım kontratlar düşünülürse...

Kim akıl fikir veriyor size? Babanız mı?

- Babam, NBA'ya gitmeme pek razı değildi. İlk defa ailemden kopacaktım. Birbirimize çok düşkün olduğumuz için göndermek istemedi. Ben menajerim Tolga Tuğsavul'ın yardımı ve bilgisiyle gittim.

Uyum sağlama zorluğu çektiniz mi?

- Yok. Sacramento'da benden önce de iki Avrupalı oyuncu vardı. Halk onları benimsemiş. İyi insanlar diye. Benim de öyle olacağımı düşündükleri için bana da onlara davrandıkları gibi davranıyorlar. Oranın tek sporu basketbol olduğu için herkes tarafından tanınıyorsunuz.

Yunanlı bir aileyle birlikte kalıyorsunuz. Hiç sorun çıktığı oluyor mu?

- Yooo. Kıbrıs ve adalar meselesini konuşmuyoruz ki!

Niye bir ailenin yanında kalmayı tercih ettiniz?

- Ben değil, takım tercih etti. İlk senem ya, çevrem yok, bilgim yok diye böyle bir yol seçtiler. Zaten takımın avukatının yanında kalıyorum. Ama önümüzdeki sezon kendi evime geçiyorum. Evi de buldum.

Dünya vatandaşı gibi mi hissediyorsunuz kendinizi?

- Vallaha üç dil biliyorum, bu önemli tabii, beni dünya vatandaşı yapıyor. Ama özüm Türk. Ailem Yugoslavya'da doğmuş, 15 yaşında buraya gelmişler. Amcamlar, büyükbabam filan halen Makedonya'da yaşıyor.

Nasıl bir gelecek hayal ediyorsunuz?

- Ne kadar süre basketbol oynayabileceğiniz size kalmış. Kendinize ne kadar iyi bakarsanız, o kadar uzun oynarsınız. NBA'de 38, 40 yaşında olanlar var. Ben de gidebildiğim yere kadar gitmek istiyorum. Ondan sonra da, kazandığım paralarla bir yatırım filan yaparım. Ama net bir şey yok kafamda.

İlk antrenörünüzün sonradan kadın olması, sizin nasıl bir tepki vermenize yol açtı?

- Kemal'di Leyla oldu. Dedikodular geliyordu kulağıma, ama ben inanmıyordum. Görünce şok oldum tabii. Ne diyeceğimi bilemedim. Nasıl buldun onu dediler. Biraz değişmiş dedim! Ama muhabbet filan edemedik. Kendi kararı, kendi seçimi. Ben yorum yapamam.

Nasıl bu kadar mütevazı duruyorsunuz?

- Bilmiyorum ki. Galiba aileden gelen bir şey. Bu özelliğimin benim ayrıcalığım olmasını istiyorum. Çok kolaydır mesela, havaya girip, herkesi küçümsemek. Ben yapmam.

Burun estetiği yaptırarak ailenize ihanet etmenizin bedelini babanız size nasıl ödetti?

- Pek bir değişiklik yok ki. Nefes alamıyordum, bir ay önce Amerika'da ameliyat oldum. O esnada bir de şurada bir kemer vardı, biraz aldılar. O kadar yani. Gidip de kayak pisti burun yaptırmadık. Babam şaşırdı. Alışmış tabii 22 sene boyunca öbür burnuma...

MİRSAT NEDEN BAŞARILI OLAMADI

Gittiği takımdan dolayı. Bir de ona uygun mevki bulunamadığı için. 3 numara pozisyonu vardı, ama 3 numara için gerekli hız ve çabukluk onda yoktu. 4 numara için de kısa ve kuvvetsiz kalıyordu. Tabii zirveyi zorlayan takımlarda işiniz daha zor, zayıf ve çok iddiası olmayan bir yere gitseydi, şansı olabilirdi.

Tabii ki İbrahim'den daha iyi basketbolcuyum

Amerika'da basketbolcular Türkiye'deki futbolculara göre daha mı fazla para kazanıyorlar?

- Elbette. Benim takım arkadaşım 6 senelik kontrata yeni imza attı, 45 milyon dolara. Bir de all star Chris Webber var, o da bu yaz imza atacak, 120 milyon dolara. Hayalim bu tabii. İki sene sonra çaylak kontratım sona eriyor. O zaman benim de en az 45, 50 milyon dolarlık bir kontrata imza atma şansım olacak.

ABD'de basketbola gösterilen ilgi Türkiye'de futbola gösterilen ilgiden daha mı az?

- Yok, çok daha fazla. Çünkü basketbol orada bir numaralı spor. Sonra Amerikan futbolu, beyzbol ve hokey geliyor.

Allah'a hiç dua ettiniz mi iyi ki bu kadar uzunum diye?

- Çooook.

Peki siz NBA'de de uzun sayılıyor musunuz?

- Yok. Ancak idare ediyorum. 2.06'yım ben. Uzun boylular 2.17 ve yukarısı. 2. 25'lik adamlar var.

SLEEPY FACE

Neden ‘‘sleepy face’’ (Uyuyan Surat) diyorlar size?

- Çünkü uyumayı çok seviyorum. Bir de benim yüz ifadem böyle. Karakterimden midir nedir. Sürekli uykulu uykulu bakıyorum. Suratıma bakan, dalıp gitmişim zanneder beni. Boş bakanlar olur ya, onlar gibi.

Rahatsız olmuyor musunuz beni hep uyuyor zannediyorlar, boş boş da bakmıyorum aslında diye.

- Ne yapabilirim ki, suratım böyle. Bu konuda çok eleştiriler aldım. Yüzümden hiçbir şey belli olmuyormuş, her zaman aynı ifade varmış, ben hiç agresif değilmişim, neden öyleymişim. Anlatamıyorum ki insanlara, benim suratım böyle! Amerikan basını da bana ‘‘sleepy face’’ ismini uygun gördü.

İbrahim Kutluay'la sizin aranızdaki ne fark var?

- O daha medyatik. Ama tabii ki ben daha iyi basketbolcuyum.

Benim de şöyle güzel bir manken sevgilim olsun diye hiç düşünmediniz mi?

- Ben kimliğimle, yaptığım şeyle ön plana çıkmak istiyorum. Kolaydır o camiaya girmek. Mankenlerle birlikte olmak, dolaşmak. Kolay ama bana göre değil.

O zaman Ayşe Hatun Önal ne iş?

- Aynı ortamda bulunmuş olabiliriz ama tanımıyorum öyle birini. Birlikte çekilmiş bir fotoğrafımızı hiç gördünüz mü?

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!