Güncelleme Tarihi:
AÇEV, Türkiye’de okul öncesi eğitimde önemli adım atılmasında en etkili STK’lardan biridir. Uzmanları ve yönetimi tüm Türkiye’yi dolaşarak, Bakanlığın kapısını aşındırarak okul öncesi eğitim konusunda bilinç oluşturulmasında önemli rol oynadı. Kendi bütçesinden ilanlar, reklamlar oluşturarak, “7 Çok Geç” kampanyası ile bu duyarlılığı beyinlere kazıdı. Oluşturduğu ulusal ve uluslararası işbirliği ile bugün Türkiye’de 65 ilde ve ağırlıklı olarak Avrupa ve Ortadoğu’da 12 ülkede varlık gösteriyor. Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği yaparak, yanına Vodafone gibi birçok kuruluşu alarak devlet okullarında anasınıfı açılması için kolları sıvadı. Onun içindir ki bu alanda okullaşma oranı yüzde 70’lere vardı. Ama şimdi 4+4+4 ile okul öncesi eğitim ortadan kaldırılarak, okul yaşı 5’e indirilmek isteniyor. Yani bütün bu çaba görmezden geliniyor.
İşte, kurulduğu 1993’ten bu yana çaba harcayan AÇEV’in Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ayla Göksel’in buna itirazı var.
Bakın Göksel neler diyor: “Okul öncesi eğitim olmadan okul yaşının 5 yaşa indirilmesi çocuklar için sakıncalıdır. Kamuoyunda ‘4+4+4’ eğitim tasarısı olarak bilinen ‘222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nde 60-72 ay yaş grubu için okul öncesi eğitimin zorunlu hale gelmesi bekleniyordu. Ancak, Milli Eğitim Alt Komisyonu’nun kabul ettiği metin ilköğretim çağını 5 yaşa indiriyor ve yine okul öncesi eğitim ile ilgili herhangi bir düzenlemeye yer vermiyor. İlköğretim yaşının 5’e indirilmesi okul öncesi eğitimi yüzde 100’e ulaştırma hedefini karşılamaz. Okul öncesi eğitim çocuğun okul başarısını ve okula uyumunu doğrudan etkiler. Okul öncesi eğitimin zorunlu olmadan ilköğretime başlama yaşının daha erkene alınması, özellikle elverişsiz koşullarda büyüyen çocuklar için sakıncalıdır. Okula başlama yaşından en az bir yıl önce okul öncesi eğitimin zorunlu kapsamına alınmasını gerekli görüyor ve talep ediyoruz”
Ayla Göksel, “Okul öncesi eğitim sağlamadan ve okula hazırlamadan çocukları ilköğretime 5 yaşında başlatmak, çocukların beceri ve yetkinlikleri henüz yeterince gelişmemiş olacağından ciddi sakıncaları vardır. Bu sakıncalar, sosyoekonomik olarak sınırlı imkanlara sahip elverişsiz koşullarda büyüyen çocuklar için daha yoğundur. Eşitsizliklerin etkisini bir nebze ortadan kaldıracak bir hazırlık süreci yaşanmadan başlayacak ilköğretim, eşitsizlikleri derinleştirecektir” diyor.
Önce okul öncesi sonra ilköğretim
* Dünyada 204 ülkeden 126’sı 6 yaşında, sadece 29’u 5 yaşında ilköğretime başlatıyor.
* İlköğretime başlama yaşı 5 olan gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde 4 yaş için okul öncesi eğitim oranları yüzde 80’in üzerinde
* Türkiye’de 4 yaş grubu (48-60 ay) için okul öncesi eğitim oranı yüzde 19.6
Seminerden çarpıcı notlar
Prof. Dr. Ziya Selçuk, eğitim sektöründe çok saygı duyulan ve iyi takip edilen akademisyenlerden biridir. Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı yaptığı zamanlarda da bildiğini söylemekten sakınmadı. Gazi Üniversitesi’nde hocalık yapıyor. Dünya ülkelerindeki eğitimi iyi takip eder. Olaylara da farklı bakar. Katıldığı her sempozyumda ilgi duyulan konuşmacılardan biridir. Geçtiğimiz günlerde de Üsküdar SEV İlköğretim Okulu’nda öğretmenlere ve velilere bir dizi seminer verdi. Seminerden çarpıcı olan bazı cümlelerini sizinle paylaşmak istiyorum:
* 50 yıl önce okulda öğretilenlerin yüzde 75’i kullanılırken, şimdilerde bu oran yüzde 2’lere düşmüş vaziyette.
* 2010 yılında en çok talep edilen 10 meslek 2004 yılında yoktu.
* Öğrencilerimizi henüz varolmayan mesleklere hazırlıyoruz. Henüz sorun olup olmadığını bile bilmediğimiz problemleri çözmek için, henüz keşfedilmemiş teknoloji kullanmak için çocuklarımızı yetiştiriyoruz.
* 125 bin öğretmen açığı, 160 bin derslik açığı bulunuyor. 4+4+4 gerçekleşirse 60 bin dersliğe ihtiyaç var.
* Tablet tüketim aracıdır, dizüstü üretim aracıdır. Teknolojiden kaynaklanmayan sorunları teknolojiyle çözemeyiz.
* Teknoloji, temel sorunlarını halletmiş eğitim sistemlerinde daha çok katma değer sağlar.
* Teknolojinin erken kullanımı, teknolojinin hiç işe yaramadığı duygusunu körükler.
* Dünyadaki benzer tecrübeler, teknolojiye yapılan her bir dolarlık yatırımın yanı sıra bir dolar da öğretmen eğitimine yatırım yapılması gerektiğini gösteriyor.
* Çin’deki üstün zekalıların sayısı ABD’nin toplam nüfusundan daha fazla.
Yok mu Türk üniversitesine
bağışta bulunan?
Kuşkusuz geçen hafta en çok konuşulan konulardan biri de Mica ve Ahmet Ertegün’ün adının Oxford Üniversitesi Beşeri Bilimler Bursu’yla yaşayacak olmasıydı. Bu konuda oldukça cömert destek veren Mica Ertegün 26 milyon Pound (yaklaşık 72 milyon TL) gibi bizim üniversitelerimize de bu bağışta bulunulabilir mi? Aslında evet. İsteyen bizde de bir üniversite için kesenin ağzını açabilir. Dilediği alanda burs verilmesi için program oluşturabilir. Bunun için öyle büyük prosedürler yok.
İyi de bizde neden pek olmuyor? Üniversitelere mi güvensizlik var, yoksa eğitim için kimse elini cebine mi atmak istemiyor?
Kitaplarını, kütüphanelerini bağışlayan da var. Ali Ağoğlu Türkiye’nin ilk eletrikli otomobili olan Tesla Roadster’i İTÜ Mühendislik Fakültesi’ne verdi. Yurt, kreş yaptıran, öğrencilere burs verenler de bulunuyor. Ancak, sayıları çok fazla değil.
İTÜ’de son 15 yılda 100 bin dolar toplandı
İTÜ bu konuda Prof. Dr. Gülsün Sağlamer’le önemli adımlar attı. Prof. Dr. Sağlamer, bir anda mezunları ve iş dünyasını harekete geçirerek İTÜ’ye önemli katkı sağladı. Sonrasında gelen rektörler bunu devam ettirdi. Şimdi Prof. Dr. Muhammed Şahin de aynı yolda devam ediyor. İTÜ’deki Orhan Öcalgiray Moleküler Biyoloji ve Genetik Laboratuvarı 11 milyon TL’ye mal oldu. Son olarak Binali Yıldırım’ın adını taşıyan Tuzla’daki yurt için iş dünyası ve denizcilik fakültesi mezunları 6.5 milyon topladı. Öğrendiğim kadarıyla son 15 yılda İTÜ, 100 milyon dolar bağış almış.
Türkiye’nin böyle önde gelen üniversitelerine iş dünyası tıpkı Ertegün’ler gibi cömert bağışlarda bulunmalı, iş ve sanat hayatına başarılı kişiler yetiştirilmesi için katkı yapmalı.