İş hayatında yüksek mevkilere gelmiş kadınlar, çoğu zaman bazı kadınsal özelliklerini yok saymak, duygularını bastırmak durumunda kalıyorlar. Duyguları yıllarca bastırmanın da bir bedeli var. Fransız
koç Valerie Colin-Simad, kadınlarda görülebilen durup dururken ağlama krizlerini, duygusal açıdan dengesiz olduklarının düşünülmesine sebep olan kimi davranışları, erkek egemen iş dünyasına bağlıyor. İş hayatında ön plana çıkan hız, rekabet gibi değerlerin erkeksi değerler olduğunu ve önemli olanın kadınsı ve erkeksi değerleri dengelemek olduğunu söylüyor. (Le Figaro, 11 Mart 2013).
Kadınlar iş hayatında yükselebilmek, kendini kabul ettirebilmek için çoğu zaman erkek gibi davranmak zorunda hissediyor kendini. İngiltere’de 2.000 çalışan kadınla yapılan bir araştırmaya göre her 4 kadından 1’i erkek gibi giyiniyor, - topuklu giymiyor, pantolonu tercih ediyor-, ciddiye alınmak için erkek iş arkadaşları gibi görünmek zorunda olduklarını düşünüyor. Kadınların yine 4’te biri ‘kadın güzel görünmeli inanışını yıkmak’ için işyerinde daha az makyaj yapıyor.
Kadınların yarısı gerçek duygularını gizliyor, 5 kadından ikisi ağlamak için ofis dışına çıkıyor, her 5 kadından biri de iş yerinde saygı görmek için acımasızca davranmak zorunda olduğuna inanıyor.
20 kadından 1’i erkek iş arkadaşlarının hareketlerini taklit ediyor.
Telekomünikasyon firması O2’nin araştırması, bu durumu kadın rol model olmamasına bağlıyor. (
www.telegraph.co.uk)
Erkek gibi kadınBir övgüymüş gibi kullanılan ‘erkek gibi kadın’ lafı kadınlar arasında bile yaygın. Geçen yıl Ocak ayında Yenibiriş ile yaptığımız “Kadınlar nelere eyvalah diyor” başlıklı anketimiz de kadınların kimi zaman yükselebilmek için erkek gibi davrnadıkları sonucunu doğruluyordu. “Şu görüşe katılıyor musunuz: Çalışma hayatında kadın yöneticiler, erkekler kadar başarılı olabileceklerini göstermek için erkek gibi davranmaya başlıyor” sorumuza, çalışan kadınların yüzde 79.3’ü evet veya olabilir derken, ‘Peki sizin (bu düşünceyle) davranışlarınızda bir değişiklik oldu mu? Farklı davranmam lazım, diye düşündüğünüz oldu mu yahut istemeden böyle davranıyor olabilir misiniz?’ sorusuna kadınların yüzde 61.7’si evet veya olabilir diye yanıt veriyordu. (Hürriyet İK, 19 Ocak 2014)
Oyunu kurallarına göre oynamakErkek gibi davranan kadın denilince genellikle agresif, sert, duygusallığa yer vermeyen, rekabetçi bir kadın imgesi beliriyor aklımızda. Oysa Psikolog Feyza Bayraktar, iş dünyasının geneline bakacak olursak, bu özelliklerin cinsiyetten bağımsız hedefe ulaşmak için gerekli özelliklerden bazıları olduğunu söylüyor: “İş dünyasının başlangıç noktasına ve ilerleyişine bakacak olursak, erkek çoğunluğunu, egemenliğini görebiliriz. Bugünkü iş dünyası kuralları da o süreçteki erkek egemenliğine bağlı özelliklerin yansıması ve tabii kadınlar da yükselmek için oyunu kuralına göre oynamak zorundalar. Hatta, kadınların iş dünyasındaki dezavantajlarını göz önüne alacak olursak kadınların bazen erkeklerden daha erkek gibi davranmaları gerekebiliyor kendi varlıklarını kabul ettirebilmek için.” Tabii bu durum da kadınların, kadın olmanın verdiği taraflarını köreltiyor.
TÜSİAD Kadın-Erkek Eşitliği Çalışma Grubu Başkanı Nur Ger, “Sadece 130 yıl öncesine kadar, dünyada erkekler çalışma hayatında, kadınlar ise evin içinde klasik rol modelleriyle var oldular. Doğal olarak iş dünyasının kurallarını erkekler şekillendirdi. Aslında artık kuralların adı erkek dünyasının kuralları değil, hiyerarşik bir yapıda güç yönetimini öğrenmek ve onu uygulamak olmalıdır. Henüz çalışma hayatında kadın ve erkek sayısı eşitlenmediği için, kadınlar, erkeklerin ağırlıklı olduğu bir alanda doğal olarak oyunun kurallarını erkeklerle beraber oynamak, daha önce rol modelleri olmadığı için çalışma hayatında erkekleri rol model almak zorunda kalabiliyorlar” diyor.
Kadının rekabetçiliği daha tehlikeliPeki yükselebilmek için illa sert, rekabetçi mi görünmek lazım; duygusal olmak, empati kurabilmek bir dezavantaj mı? KAGİDER Başkanı Gülden Türktan, “Yükselmek için hırs şart. Hırs kadının psikolojisine uymuyor ise, zaten iş hayatında kendisini taşıyabildiği yere kadar geliyor ve bu yerden sonra ya daha fazla yükselmeden çalışmak istiyor ya da daha az hırslı bir çözüme geçiyor. Bu bazen ev de olabiliyor” diyor.
Feyza Bayraktar ise ‘kadınlar duygusaldır, sert olamaz, rekabetçilik sadece erkeğe özgüdür’ bakışı açısının son derece yanlış olduğunu, kadın rekabetçiliğinin bazen erkeğinkinden çok daha tehlikeli olabildiğini söylüyor ve “Çünkü kadın detaylı düşünür, planlar, oyun oynamayı erkekten daha iyi becerebilir; oysa erkek yapısı gereği daha düzdür. Kadın rekabetçiliğini gizleyip içten içe ilerleyebilir ki bu rakibin hazırlıksız yakalanmasına sebep olabilir. Kadının biyolojik yapısı gereği daha duygusal olması ve/veya bu duygusallığı belli etmesi oldukça doğal; yalnız sadece iş dünyasında değil günümüzde duyguları belli etmek maalesef kırılganlık ve zayıflıkla özdeşleştiriliyor. O nedenle iş dünyasında kadınlar duygularını daha fazla bastırıyorlar, belli etmemeye çalışıyorlar. Belli edilmeyen duygular da öfke, kaygı, aşırı yeme, bedensel ağrılar şeklinde ortaya çıkabiliyor” diyor.
Cüsseli görünmek isteyen kadınlar varİş yaşamında kadınlara karşı hâlâ bazı önyargılar var; kadının, özellikle güzelse, geldiği konumun tartışılması, anlattığından çok dış görünüşüne bakılması, bir noktada evlenip çocuk doğuracağı için iş yaşamında kalıcı olmayacağı, bazı alanlarda (matematik bilgisi gereken alanlar gibi) yeterli becerileri olmadığı, duygusal kararlar aldığı gibi… Durum böyle olunca kadınlar bazen kadınlık vasıflarını dışsal olarak da örtme çabasına girebiliyorlar. Bazen aşırıya kaçıp kendini erkek gibi giyinmeye zorlayan kadınlar var. Feyza Bayraktar, bu görüşü doğruluyor: “30’lu ve 40’lı yaşlardaki yönetici kadınlar arasında benzer örnekler var. Erkeksi giyinen, konuşan, erkeklerle sosyalleşen, dış görünüşüne özellikle dikkat etmeyen ve bundan gurur duyan… Yeme bozukluklarını tetikleyen durumlardan birisi de bu; klinik çalışmalarımda sıkça rastlıyorum. Kadının kendi bedeni ile barışık olmaması ve iş dünyasında güçlü gözükmek için cüsseli gözükme gerekliliğine olan inançla farkında olmadan kilo alma ve bir türlü verememe durumu ya da kıvrımlarından tamamen kurtulmak için aşırı zayıf olma isteği.”
Sonuç olarak iş hayatının kurallarını erkekler belirlediğinden, önlerinde bir rol model olmadığından, bu erkek egemen dünyada kadınlar da erkek gibi davranmaya mecbur hissedebiliyor kendini. Kimileri, iş dünyasında güçlü görünmek için erkek gibi giyiniyor, acımasız davranmaları gerektiğini düşünüyor, duygusallık, empati gibi güçlü taraflarını bastırıyor. Kadınların duygusallıklarını bastırması onlara zarar veriyor. Zamanla tükenmişlik, öfke, anlaşılmama gibi duygular baş gösteriyor, özel hayatlarında da eşleri ve çocukları ile iletişim problemleri yaşıyorlar. Oysaki kadınların organizasyon kabiliyetlerinin, duygusal zekâlarının yüksek olması, empati kurabilme yetenekleri ve aynı anda birden fazla işi becerebiliyor olmaları onlara iş hayatında avantaj sağlayan özellikler. O nedenle iş hayatında yükselebilmek için kadın taraflarını bastırmamalı, kendilerini erkek gibi davranmaya mecbur hissetmemeliler.
PSİKOLOG FEYZA BAYRAKTAR:‘Güzel olmak dezavantaj oldu’Okuldan ilk mezun olup iş yaşamına girdiğimde dış görünüşüm dezavantajdı benim için. İnsanlar sarışın, gösterişli olmayı avantaj sayıyor oysa bu iş dünyasında her zaman avantaj olmuyor. Görünüşün söylediklerinin önüne geçiyor, “saçlarını kısa kestir-koyu boyat” gibi öneriler geliyordu ilk mezun olup çalışmaya başladığımda. Bu yorumlar daha çok eğitimler, topluluğa yapılan konuşma ortamlarında iken geliyordu yakın çevrem tarafından. Bir kadının söylediklerinin dinlenmesi için neden kendi gibi olmaktan vazgeçmesi gerek ya da bakımlı kadın ilime, bilme katkı sağlayamaz mı? Boğaziçi Üniversitesi, New York Üniversitesi ve Princeton Üniversitesi özgeçmişim, hırsım, çalışkanlığım, işimi ciddiye almam, azmim ve sabrım yeterli veri değil mi?
Kendim olmaktan vazgeçmedimZaten profesyonel ortamlara uygun giyiniyorsunuz ama bakımlı, özenli olduğunuz an dikkat çekmeniz bir anda sizi ön plana çıkartıyor, söylediklerinizi değil. İlk zamanlar bu yorumlar beni üzüyordu ama hiçbir zaman kendim olmaktan vazgeçmedim ve zaman içinde insanlar sizi değil, ortaya koyduğunuz çalışmayı, işi, azmi görüyor, onlar baz alınarak değerlendiriliyorsunuz. O noktada ne kadın ne erkek olarak değerlendiriliyorsunuz. Sadece insanın olduğu gibi davranması, başka biri olmaya çalışmaması gerek. İşinizi iyi yapıyorsanız yükselmeniz önlenemez. Kadının kendi duruşunu belirlemesi gerek. Osmanlı sultanlarının hükümdardan bağımsız olarak kendi güç ve iktidarları vardı. O kadınların erkek gibi davrandıklarını sanmıyorum.