Güncelleme Tarihi:
YIL 1938... 20’nci yüzyılın en derin ekonomik krizi olan ve 1929’da New York Borsası’nın çökmesiyle başlayan Büyük Buhran’ın etkileri sürüyor. ABD’de reel GSYH yüzde 10 düşerken, işsizlik yüzde 20’yi aşmış; sanayi üretimindeki düşüş de yüzde 32’ye ulaşmış. Herkes iş, istihdam konusunda endişeli. Küresel ekonomi bir sonraki krizini İkinci Dünya Savaşı’nın yarattığı etkiyle 1945’te yaşayacak; 70’ten fazla ülkenin katıldığı savaş Avrupa ve ABD’de yarattığı etkilerle küresel ekonominin temellerinde ciddi değişimlere yol açacak. 1970’lere gelindiğinde ise küresel ekonomi resesyon ile yüksek enflasyonun aynı anda görüldüğü stagflasyon dönemine girecek ama o kadar uzağa gitmeyelim. 1938’de es verip, hatta 8 yıl öncesine bakalım...
KEYNES’İN ÜNLÜ MAKALESİ
Ekonomi okumayanlar da adını mutlaka duymuştur, John Maynard Keynes: İngiliz iktisatçı. İşte Keynes, 1930’da yayımlanan ‘Torunlarımız İçin Ekonomik Olanaklar’ adlı ünlü makalesinde ‘teknolojik işsizlik’ adı verilen ‘yeni bir hastalığa yakalandığımız’ konusunda bir uyarıda bulunmuştu.
Teknoloji odaklı inovasyonun işsizliğe yol açacağının tartışıldığı o dönem Keynes, ‘makinelerin insanların işini yapmasını yeni bir ekonomik sorun’ olarak görüyor. Hatta, 2030’un gerçeğinin teknolojik işsizlik olacağını söylüyor. Gerçi, sancılı bir süreçten sonra insanların artık daha fazla boş zamanlarının olacağı gibi iyimser bir sonuca varıyor ama bu makaleden aslında ‘robotlar işimizi elimizden alacak mı’ endişelerinin en az 100 yıllık bir korku olduğunu görüyoruz.
1920’DE KADIN İSTİHDAMINI ETKİLEDİ
Keynes’in dikkat çektiği ‘teknolojik işsizlik’ meselesinin o dönem için somut örnekleri de var. 1784’te ilk mekanik dokuma tezgâhı, 1870’de ilk montaj hattının ortaya çıkması gibi gelişmeler fabrikaları dönüştürmüştü. Bu gelişmelerin ilerlemesiyle, makinelerin insanların işini almasının ilk örneklerinden biri ABD’de yaşandı. Buna göre, 1920’de telefon operatörlüğü en yaygın işlerden; Amerikalı kadın operatörler de ülke genelinde günlük yaşamın temel unsurlarından biriydi. 1940’a gelindiğinde, ABD’nin yarısından fazlasına hizmet veren telefon santralleri makineleşti ve makineler operatörlerin yerini aldı.
‘YARATTIĞIMIZ CANAVAR’
İşte tam da bu noktada, 1930’dan 1948’e kadar Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nün (MIT) başkanı olan Karl T. Compton’ın ‘Teknolojik İşsizlik Bataklığı’ hakkında yazdığını görüyoruz. Birçok kişinin hayatını kolaylaştıran teknolojinin aynı zamanda işleri yok edip etmediğini inceleyen Compton, makalesinde şu soruyu soruyor: “Makineler, insanın her ihtiyacını ve arzusunu karşılamak için Aladdin’in Bilim Lambası’ndan çıkan cinler midir yoksa onları yaratan insanı yok edecek Frankenstein canavarları mıdır?” Ancak Compton, teknolojik işsizliğin bazı işçiler ve toplumlar için sorun olduğunu düşünse de, makalesinde, ‘teknolojinin çok sayıda yeni endüstri de yarattığının’ ve ‘üretim maliyetini düşürerek fiyatı büyük alıcı kitlelerinin ulaşabileceği bir seviyeye getirdiğinin’ de altını çiziyor.
TARİHSEL ENDİŞE
Konuyla ilgili çeşitli makaleleri incelediğimizde, sonraki yıllarda da küresel ekonominin gidişatına bağlı olarak işsizlik artıp azalsa da, teknolojik işsizlik konusundaki endişenin hiçbir zaman ortadan kalkmadığını görüyoruz. Örneğin, 1960’ların başında da işsizlik yüksekti ve dönemin bazı önde gelen düşünürleri, otomasyon ve hızlı üretkenlik büyümesinin işgücüne olan talebi geride bırakacağını iddia ediyordu. Sonraki yıllarda Nobel Ödülü de alacak olan MIT ekonomisti olan Robert Solow’un bu paniği çürüttüğünü görüyoruz. ‘Beni Endişelendirmeyen Sorunlar’ başlıklı bir yazı kaleme alan Solow’un, otomasyonun kitlesel işsizliğe yol açtığı fikrine alaycı bir şekilde gülmesi dikkat çekiyor.
‘BİN ROBOT 6 KİŞİYİ İŞSİZ BIRAKIR’
1930’lar ve 1960’ların başı gibi, 2010’ların başı da yüksek işsizlik zamanıydı ve küresel ekonomi 2007-2009 mali krizinden kurtulmak için mücadele ediyordu. Fakat bu dönem aynı zamanda yeni teknolojilerin de öne çıktığı, herkesin akıllı telefon kullandığı; sosyal medyanın yükselişte olduğu bir dönem. Sürücüsüz arabalara ve yapay zekâda atılımlara dair ipuçları da vardı. 2010’lu yıllar bu nedenle, otomasyonun birçok işteki insanlara olan ihtiyacı azalttığına yönelik tartışmalara konu oldu. 2010’dan bu yana küresel ekonominin pandemi olmak üzere atlattığı ve hâlâ mücadele ettiği badireler göz önüne alındığında, gelinen noktada, üretken yapay zekâ, akıllı robotlar ve sürücüsüz arabalardaki son atılımların, birçok kişiyi yine gelişmiş teknolojilerin insan işçilerinin yerini alacağı ve genel işgücü talebini azaltacağı konusunda endişelendirmeye yöneltiyor. Bazı önde gelen Silikon Vadisi teknoloji iyimserleri, her şeyin yapay zekâ tarafından yapılabileceği ‘işsiz bir geleceğe doğru ilerlediğimizi’ bile varsayıyor.
MIT Üniversitesi Profesörü Daron Acemoğlu ise bir açıklamasında, gelecekte her 1000 çalışan arasındaki bir robotun 6 insanın işini kaybetmesine neden olacağını söylemişti. Acemoğlu’na göre, ücretlerdeki düşüş de dörtte üç oranında olabilir.
EN FAZLA KAYIP MAVİ YAKALILARDA
Yine, MIT Ekonomi Profesörü Acemoğlu ve Boston Üniversitesi’nden Dr. Pascual Restrepo tarafından kaleme alınan bir çalışma, ABD’de üretimde otomasyonun gelişmesinin belirgin bir istihdam kaybına yol açtığını göstermişti. ABD’de 1990-2007 yıllarındaki istihdam verilerini inceleyen araştırmaya göre, söz konusu dönemde fabrikalara yerleştirilen her bir robota karşılık ortalama 6.2 işgücü kaybı yaşandığını belirlenmişti. Bu dönemde sanayi kuruluşlarının her bin işçi başına bir robot monte ettiklerini kaydeden araştırmacılar, bunun ücretlerde yüzde 0.25 ila yüzde 0.5 arasında düşüşe yol açtığını belirtmişti. Acemoğlu, en fazla istihdam kaybının ise mavi yakalılar, operatörler, montaj hattı işçileri, makinistlerde görüldüğünü ifade etmişti.
‘YENİ MESLEKLER DE YARATIYOR’
BİRÇOK farklı araştırmada ve makalede, makinelerin bazı sektörlerde işsizlik yaratsa da bir yandan da yeni meslekler yarattığına vurgu yapılıyor. Yani aslında iki farklı görüş hakim. Birincisi ciddi işsizlik yaratacağına yönelik endişeler, diğeri ise yeni istihdam sağlayacağına yönelik öngörüler. Robotların, veri yönetimi ve bilgisayar mühendisliği gibi nitelikli işler yaratılmasına neden olacağı belirtiliyor. İstihdama katkı sağlayacakları belirtilen sektörler ise şöyle: Otomotiv, havacılık, tasarım, işletme yönetimi, bilgi ve teknoloji hizmetleri, elektronik, finans, sigorta.
HANGİ İŞLER RİSK ALTINDA?
ULUSLARARASI Para Fonu’nun (IMF) geçen yıl yaptığı bir analize göre, yapay zekâ teknolojisi, dünya çapında tüm işlerin yaklaşık yüzde 40’ını etkileyecek. Analizde, yapay zekâ teknolojisinin düşük gelirli ülkelerdeki işlerin ise sadece yüzde 26’sını etkileyeceği öngörülmüştü.
Yatırım bankası Goldman Sachs’ın bir araştırmasına göre, yapay zekâ günümüzün 300 milyon işini otomatikleştirecek. Yapay zekânın etkileyeceği işlerin yüzde 46’sının idari, yüzde 44’ünün yasal, yüzde 6’sının inşaat ve yüzde 4’ünün bakım ve onarım sektöründe olduğu ifade ediliyor. Oxford Üniversitesi’nde mesleklerin geleceği üzerine uzmanlaşan Carl Benedikt Frey ise ChatGPT ile gazetecilerin maaşlarının düşmesi tehlikesi olduğunu aktarmıştı.
Peki hangi meslekler risk altında? Çeşitli raporlardan derlediğimiz göre şöyle: Telefonla pazarlama personelleri, sekreterler, muhasebeciler, perakende satış elemanları, pazar araştırma analistleri, emlak danışmanlığı.