Deniz TÜRSEN - dtursen@hurriyet.com.tr
Oluşturulma Tarihi: Haziran 12, 2017 13:37
4. Sanayi Devrimi’nin yarattığı yeni ekonomi büyük ölçekli şirketler arasında bir dijital dönüşüm rekabeti başlattı. Ancak, bu dönüşüm sadece büyük firmaları etkilemiyor. Büyük firmalarla işbirliğine devam edip ekonomik yaşantısını sürdürmek isteyen KOBİ’lerin de yeni ekonomiye ayak uydurması gerekiyor.
İlk defa 2011’de Almanya’da düzenlenen Hannover Fuarı’nda kullanılan
4. Sanayi Devrimi terimi, bugün özellikle büyük ölçekli şirketlerin öncelikli gündem maddeleri arasında yer alıyor. Ancak, 4. Sanayi Devrimi ile başlayan dijital dönüşüm sadece büyük firmaları etkilemiyor. Büyük firmalarla işbirliğine devam edip ekonomik yaşantısını sürdürmek isteyen KOBİ’lerin de yeni ekonomiye ayak uydurmaları gerekiyor.
Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticiler Vakfı (TOSYÖV) Başkanı Ş. Nezih Kuleyin, 4. Sanayi Devrimi’nin küçük ve orta ölçekli şirketler üzerindeki etkisini KOBİ’lerin bilişim teknolojisi ile dönüşümü olarak tanımlıyor.
Kuleyin,“Bazı teknolojik değişimlere ilgisiz kalmak olanaksızdır. Bilişim teknolojisi de böyle. Siz istemeseniz bile şartlar sizi bu teknolojiyi kullanmaya zorluyor. Örnek vermek gerekirse bilişim teknolojilerini içinden çıkartırsak bu gün lojistik diye adlandırdığımız sektörün hiçbir anlamı kalmaz. Aynı şeyi bankacılık için de söyleyebiliriz. Bugün bilişim altyapısını çıkartsak bankacılık ne kadara geriye gider ona siz karar verin” diye konuşuyor. Bu durum KOBİ’ler açısından da aynı. Nezih Kuleyin’e göre bu dönüşümün dışında kalan her KOBİ, kısa bir süre sonra zorunlu olarak ekonominin dışında kalabilir. Çünkü, ana üretici firmalar beraber çalıştıkları firmalar ile tam bir uyum içinde çalışmak istiyorlar. Siparişlerin teknik özellikleri KOBİ’lere elektronik ortamda gönderiliyor ve ortaya çıkan ürün ile ilgili bilgilerin de aynı program tarafından işlenebilecek bir biçimde ana firmaya iletilmesi isteniyor. Zorunlu bir bilişim altyapısı ile ana firma ile KOBİ’ler arasında bütünleşme ortaya çıkıyor. Bu nitelikte bir işbirliği olmaz ise KOBİ’lerin sipariş alması bile mümkün olamıyor.
KOBİ’LER DAHA AVANTAJLIErgene Consulting & HGA Group Türkiye Başkanı Murat Ergene, dijital dönüşümle ilgili olarak KOBİ’lerle ilgili iki tip sorun gördüğünü belirtiyor. Bunlardan birincisi, değişimi reddetmek ve karşı durmak. Diğeri ise kabullenmek ama bu hızlı değişime nasıl ayak uyduracağını bilememek. Öte yandan, aslında KOBİ’ler büyük şirketlerden daha avantajlı. Çünkü, küçük olmak değişimi kolaylaştırıyor ve hızlandırıyor. KOBİ’lerde dijitalleşmeyle ilgili diğer bir yapısal sorun ise uzun vadeli plan yapılmamasından kaynaklanıyor. KOBİ’ler en fazla 2 yıllık plan yapıyor. Uzun vadeli plan yapanlar dijitalleşmeden var olamayacağını fark edebiliyorlar. Dijitalleşmenin bir seferlik bir yatırım olarak görülmesi de yapılan bir hata. KOBİ’lerin var olabilmek için sürekli olarak değişime açık olması gerekiyor.
DIŞARINDAN DESTEK GEREKİYORSan Diego Üniversitesi Yardımcı Profesör ve Danışman Zeki Pagda, KOBİ’lerin dijital dönüşümü mutlaka destek alarak yapmaları gerektiğini düşünüyor. Bunu bir örnekle açıklayan Pagda,“Benim Amerika’daki iş ortağım diş kliniklerine koçluk yapıyor. Her hafta dişçiliğin geleceği, teknolojisi ve sorunları ile ilgili sürekli araştırma yapıp, her kliniğe göre planlar hazırlayıp onları yönlendiriyor” diyor.
Zeki Pagda, KOBİ’lerin dijitalleşmek için kendi kısıtlı kaynaklarını kullanmak yerine hâlihazırdaki işlerinde en iyi oldukları ana işlerine odaklanıp, diğer tüm fonksiyonlarda işbirliğine gitmeleri gerektiğini belirtiyor. Örneğin, uzun süreli bir dijital pazarlama ortağı, e-ticaret ortağı (aynen bir distribütör veya müşteri gibi), insan kaynakları ortağı gibi.
Murat Ergene, öncelikle KOBİ’lerin
dijitalleşme nedir, dijitalleşmenin iş süreçlerine nasıl katkıları olur konularında detaylı bilgi sahibi olması gerektiğini söylüyor. Böylece, KOBİ’ler kendilerine doğru bir yol haritası çizebilir. Aksi taktirde e-ticareti, yeni bir satış kanalı olarak düşünmek yerine dijitalleşme olduğunu düşünüp ve buna göre bir strateji geliştirir. Bu da doğru bir adım olmaz. Murat Ergene, bu konuyla ilgili olarak Ergene Consulting’de insan kaynakları yönetiminde için kur-işlet-devret modelini geliştirerek hizmet vermeye başladıklarını anlatıyor. Bu modelde insan kaynakları departmanı olmayan şirketlere sıfırdan teknolojik altyapısı ile birlikte İK departmanı kuruluyor, yetişmesi gereken ve az tecrübeli İK bölümü olan şirketlere koçluk/mentörlük hizmeti veriliyor ve işbaşında yetiştirme programı uygulanıyor. Aynı zamanda eğitim ihtiyaç analizi yapılarak çalışanlara odaklı eğitim stratejileri geliştiriliyor.
TOPLUM 5.0’A TAŞINMALI
TOSYÖV’ün ana amaçlarından biri KOBİ’leri Sanayi 4.0’a hazırlamak. Mayıs’ta düzenlenen 13. KOBİ Zirvesi’nde geleceğin KOBİ’lerinin nasıl olması gerektiği, hem teknoloji hem de eğitim boyutu ile ele alındı. TOSYÖV Başkanı Nezih Kuleyin, bu toplantıda Japonlar tarafından ortaya atılan Toplum(Society) 5.0’dan bahsetti. Bu görüş, toplumların sadece endüstriyel gelişimi hedeflerine koymalarının doğru olmadığını, endüstriyel dönüşümle toplumsal sorunların çözümlerinin bir arada ele alınması gerektiğini savunuyor. Çünkü, ana hedef endüstriyel gelişme olursa insanlık için önemli olan değerler kaybedilebilir. Örneğin, çevre sorunları büyüyebilir, sanal dünya ile gerçek dünya arasındaki ilişkiler doğru yönetilemeyebilir, nesnelerin interneti gibi yeni yöntemler sadece kâr amaçlı kullanılabilir. Bunun önlenmesi için ise hukuk sisteminin yeni oluşan şartlara göre düzenlenmesi, uygun personel ve eğitim ihtiyaçlarını gözden geçirmek gerekiyor.