Deniz TÜRSEN - dtursen@hurriyet.com.tr
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 03, 2015 18:38
Türkiye’de ve yurtdışında, günde binlerce kişinin ziyaret ettiği dev akvaryumların çoğalması ile birlikte su ürünleri fakültesi mezunlarına da iş imkanları doğuyor. Artık kimse onlara “Mezun olunca balıkçı mı olacaksanız?” demiyor.
Bazı insanlar, ofislerde, bilgisayarlarının başında çalışacakları bir iş yerine, kazanacakları parayı bile ikinci plana atıp, kendilerine daha uygun ve daha mutlu olabilecekleri bir meslek edinirler. 3 sene önce Florya’daki İstanbul
Akvaryum’da uzman
akvarist (akvaryum sorumlusu) olarak işe başlayan, bugün ise asistan küratör olan Nesligül Temizkan da bu kişilerden biri. Temizkan, panik atak hastası annesinin korkularına rağmen, mesleğini köpekbalıklarını elle besleyecek kadar çok seviyor.
Akvarist (aquarist), aqua (su) kelimesinden türemiş ve Türkçeleşmiş. Bu mesleği yapabilmek için deniz biyolojisi, hidrobiyoloji,
su ürünleri fakültesi mezunu olmak yeterli ancak şart değil.
‘Balıkçı mı olacaksınız? diyorlardıTemizkan, İstanbul Akvaryum’un 2011’de açılması ile birlikte, insanların su ürünleri mezunları hakkındaki düşüncelerinin de değiştiğini söylüyor. Daha önce bu bölümlerden mezun olanlar ‘Balıkçı mı olacaksınız?” diye hor görülürken akvaryum sektörünün dünyada ve Türkiye’de gelişmesiyle bu bakış açısı değişmiş durumda. Türkiye’de ve yurtdışında akvaryumların çoğalmasıyla, daha önce laborantlık yapan veya hobi dükkanlarında iş bulabilen mezunlar, mesleğini yapabilir hale gelmiş.
Dinamik bir günİstanbul Akvaryum’da 14’ü akvarist olmak üzere toplam 100 kişi çalışıyor. Temizkan, sabah 8’de başladıkları mesailerinin dinamik bir şekilde devam ettiğini anlatıyor. Akvaristlerin görevleri sadece canlıların bakımı ile bitmiyor. Akvaryumun 24 saat çalışan filtrasyon sisteminin düzenli işlediğinden emin olmak çok önemli. Bununla beraber suyun sıcaklığından, kalitesine kadar her şey yine akvaristlerin sorumluluğunda. Akvaryumun ziyaretçilere açıldığı saat olan 10’a kadar balıkların bulunduğu tüm tanklar kontrol ediliyor. Balıkların ve yağmur ormanı bölümünde bulunan kara canlılarının yemi veriliyor, tedaviler yapılıyor.
Ziyaretçilerin göremediği karantina bölümünde ise yeni gelen canlıların kontrolü yapılıyor. Bu kontrol yapılmadan yeni canlılar kesinlikle mevcut canlıların yanına koyulmuyor. Aynı zamanda karetta rehabilitasyon merkezi olan akvaryumda, yardım çağrıları üzerine kurtarma operasyonları da yapılıyor.
Ani kararlar almamız gerekebiliyorTemizkan, hayvanların ortamlarına girildiği zaman kendilerini tedirgin hissetiklerini ve bunun normal olduğunu söylüyor. Bu nedenle köpekbalıkları, anakonda gibi hayvanların ortamına girip onları beslemek tavşan beslemeye benzemiyor ve risk taşıyor. Akvarist olmak isteyen bir kişinin de riskli ve acil kararlar alınması gereken durumlarla karşılaşma ihtimali olduğu için analitik düşünebilme yetisinin olması gerekiyor. Bununla beraber nemden rahatsız olanların, belli bir riski göze alamayanların, konsantrasyon bozukluğu yaşayanların akvarist olması zor.
Memeli hayvan bulunmuyorYunus, balina gibi memeli hayvanlar duygusal oldukları ve doğal ortamlarından ayrılmalarının yanlış olması nedeniyle akvaryumda sergilenmiyor. Temizkan, toplumsal bilincin artık gelişmesi sebebiyle yunus gösterilerinin de yavaş yavaş kalktığını belirtiyor. Kendilerine “yunuslar ya da foklar neden yok?” diye soranlara da, akvaryumda sergilenmelerinin memeli hayvanlar için ne kadar zarar verici olduğu anlatılıyor.