İğde ağacı

HER sokağın, ama özellikle insanın büyüdüğü kendi sokağının mutlaka bir hatırası vardır.

Çoğu kez o günlerin, o zamanın insanları yaratır bu anıyı. Ya da hatıralara onlar eşlik eder.
Aşklar, arkadaşlıklar, oyunlar, kavgalar, buluşmalar-ayrılmalar ve bunların hepsini belleğe yerleştiren sohbetler, diyaloglar, sözler...
Ve geçmişten gelen silüetler, insanların da, kentin de “hafıza mekanları”nı yaratır.
Bazen de sadece “mekan”, bir bakkal dükkanı, hatta bir sokak tabelası, hatırayla yaşıt bir ağaç, yaratır, bellekte tutar, geçmişte yaşananları.
Kökü derinlerde, nostaljileri de...
Ki, insanın, kentin ”kimliği”nin görünmeyen “ek sayfaları”dır hepsi.
¡¡¡
Emek Mahallesi’nde karşılaştığım okurumuzun sözleri, gezdirdi beni bu düşüncelerde.
“Eskiden, 60. Sokak boydan boya iğde ağaçları ile kaplıydı...” diyerek, anlattı usulca:
“60. Sokak iğde ağaçları ile ayrılırdı, diğer sokaklardan. Sokağın kimliğiyde, ayrıcalığıydı o ağaçlar. Ama neredeyse hepsi kesildi, bir kaçı dışında yok oldu yıllar içinde...”
¡¡¡
Evet, iğde ağacı!
Hüzünle fark ettim, nasıl da unutmuşum iğde ağacını. Kül Sokağı’nda solmuş, hatırası.
Yüzünü, saçlarını öne döken yumuşacık dalları, yazın bile hafif karlı gibi duran yaprakları...
Binlerce kez temas ettiğimiz, tattığımız taneleri. Ve elbet o keskin, içe işleyen kokusuyla...
Çocukluğumuzun her köşesinde, Emek’i sadece varlığı, esintisi ile değil kokusuyla da saran ama artık görünmeyen, yok edilen iğde ağacı.
Oysa, soğuğa da, rüzgara da en yaman o dayanırdı.
¡¡¡
Şair İnönü Alpat’ın satırlarının tam yeridir şimdi:
“Asıl iş, iğde ağaçlarını savunmaktır.
Asıl iş, iğde ağaçlarından etrafa yayılan serinliği savunmaktır.
Asıl iş, iğde ağaçlarına ev sahipliği yapan mahallelerdeki sakinliği, sessizliği savunmaktır.”
Yazarın Tüm Yazıları