İçimizdeki zombiler

DÜNYANIN çeşitli şehirleriyle aynı anda bir tanıtım için Ortaköy Meydanı’nda toplanan zombi kardeşlerimi sevgiyle selamlayarak başlayayım söze.

Haberin Devamı

Zombiler, malumunuz öldükten sonra dirilmiş veya başka bir güç tarafından diriltilmiş arkadaşlar. Afrika’nın “vudu” kültüründen popüler kültüre yatay geçişi görkemli olmuştur.

Filmleri, oyunları, dizileri, kitapları, çizgi romanları gani ganidir “yaşayan ölüler” tayfasının. Korkudan çok eğlence malzemesine dönmüşlerdir vesaire.

* * *

Peki, zombi sadece fantastik bir karakter midir?

“Hayatta karşılığı, yeri yurdu yok mudur? Nüfus sayımı yapılsa sayılmaz mı, sınava girse tükenmez kalem kullanamaz mı, istediği sorudan başlayamaz mı, bikini giyse yakışmaz mı?” tarzı saçma soruları epeyce geliştirebilirim ama ne siz yıpranın ne ben ne de zombişler.

Günlük hayatta rastlayabileceğimiz zombileri sayayım, faydam dokunsun:

1) Politik zombi: Fikri ölmüştür kendisi yaşıyordur. Gündemi kör inancıyla, attan ödünç aldığı gözlüğüyle okur; eğer, büker, işine yarar hale getirir, bildiğini okur. Türbanı çözeceğim der, daha beter bağlar mesela. Yeniden kontrol edeceği, kar sağlayacağı, oy toplayacağı gün gelene kadar tekrar öldürür, gömer gündem mezarlığına. Problemi zombileştirir; kendisi şan, şöhret, servet ve gıcır makam aracı sahibi olur.

2) Magazinel zombi: Ne yaşar, ne ölür. Aslında ölmüştür haberi yoktur. Kısa süren “sanatsal faaliyet” döneminin ardından doğal ölümü gerçekleşir fakat o yaşadığını sanır. İşin tuhaf yanı, magazinel zombi figürü yaşayan ölü haliyle sayfaları, ekranları gezmeyi sürdürür. Ama sanatçının ölümsüzlüğe yürüyeni de çoktur; vatandaş onu ayırt eder ölse de öldürmez, zombi olarak değil sevgili olarak yaşatır.

3) Medyatik zombi: Kimse okumaz, kimse lafına kıymet vermez, inandırıcılığı uçup gitmiştir, kavgacılığıyla, aksiliğiyle, onu bunu korkutma, sindirme çabalarıyla ayakta kalmaya çalışır. Kalemi ölüdür, lafı ölüdür; dünya görüşü, zevkleri, medyayı veya çağını okuma yeteneği ölüdür ama o yaşar. Yaşı önemli değildir, genci ve orta yaşlısı da çoktur.

4) Eğlence zombisi: Daha geçen cumartesi Asmalımescit’in daracık sokaklarında yüzlercesine denk geldim. Popülerleşen mekânlarda sezona uygun şekilde belirir, kalabalığın içinde jöle kıvamına gelmiş vücuduyla zombiler gibi salınarak gezer. Ne yediği, ne içtiği belli olur. Daha popüler ve daha kalabalık mekan bularsa oraya göç eder. Yazları Ege ve Güney bölgelerine göç edeni çoktur.

5) Zombileşen ülke: Üzerinde yaşadığımız topraktır. Toprak zombi olmaz, biz zombileştiririz. Deresini, ormanını, gölünü, yaylasını, mezrasını, sahilini, ağacını, kuşunu yer dururuz. Öldürerek yaşatırız. “Yeme doğayı, yeme bizi!” diyene “Zombileşme! Çevrecinin en kralı benim” deriz. Taa 1957’de yayınlanmıştır rahmetli Hikmet Birand’ın harikulade “Anadolu Manzaraları”; okusak belki zombi olmayız. Kırk İkindi inmez olur umurumuz olmaz, hormon harikası domatesi 7 liraya yeriz bizzat biz zombi oluruz.

Yazarın Tüm Yazıları