Hücre bölünmesiyle ilgili bilgiler tümden yanlış mı?

Güncelleme Tarihi:

Hücre bölünmesiyle ilgili bilgiler tümden yanlış mı
Oluşturulma Tarihi: Nisan 01, 2006 00:00

Solaklık, şizofreni ve organların bakışımsızlılığı arasında nasıl bir ortak özellik vardır? Bunların üçü de kromozomların bedendeki hücreler arasında nasıl bölüştürüldüğüyle ilintili olabilir.

Konuyla ilgili olarak, ders kitaplarında kromozomların hücre bölünmesinden önce kopyalanıp eşit iki kromatoit oluşturdukları belirtiliyor. Bunlar hücre bölündüğünde öyle bir biçimde birbirlerinden ayrılıyorlar ki, her bir hücredeki yeni kromozom bireşimi kopyalanan eski kromozomların gelişigüzel bir karışımını içeriyor.

Oysa, A.B.D Ulusal Kanser Enstitüsü’nden Athanasios Armakolas ve Amar Klar bu sürecin hiç de öyle olmadığını öne sürüyorlar.

Laboratuvarda fareler üzerinde yaptıkları deneyler kromozomlardan en az birinin, 7. kromozomun, gelişigüzel bir karışım içeremeyeceğini ortaya koyuyor.

Gelişigüzel dağılım

Armakolas ile Klar, kalp ve pankreas dokularını oluşturan embriyonik hücrelerde eski ve yeni kromozomların gerçekten de gelişigüzel bir dağılım sergilediklerine tanık oldular.

Gelgelelim, embriyonun ortasındaki "endoderm" katmanından gelen ve bağırsakla karaciğeri oluşturan embriyonik hücrelerle, en dış katman olan "ektoderm" deki hücrelerden oluşan sinir hücrelerindeki dağılım hiç de gelişigüzel değildi.

Elde edilen bu bulgular farklı anlamlar içerebilir. Bölünen hücreler genetik açıdan eşit olsalar da, DNA dizgelerinin fiziksel yapılarında farklılıklar olabilir ve bu farklılıklar içerdikleri genlerin işlevlerini etkileyebilir. Araştırmacılar bu tür "epigenetik" farklılıkların gelişimi etkileyebileceğine dikkat çekiyorlar.

Saçma gibi görünüyor

Klar, bu görüşün ilk bakışta saçmaymış gibi bir izlenim yarattığına, ancak maya hücrelerinde buna benzer bir sürecin yaşandığının çoktandır bilindiğine parmak basıyor. Birbirlerine özdeş kromozomlara sahip olan iki maya hücresi kendilerine aktarılan DNA dizgelerine bağlı olarak farklı gelişimsel süreçlerden geçebilirler.

Klar benzer bir olgunun insanlar için de geçerli olabileceğine inanıyor. Bugüne dek embriyo gelişiminin yalnızca genlerin denetimi altında olduğu düşünülmekteydi. Ancak kromozomlar gelişigüzel olmayan bir biçimde dağılıyorsa, gelecekte tüm hücrelerin gelişimini etkileyecek ve sonunda organlarda bakışımsızlığa neden olan bir düzeneğin oluşmasına yol açabilirler.

Sağ ve sol beyin

Klar aynı sürecin beynin sağ ve sol yarıkürelerinde yapısal farklılıklara da neden olabileceğini öne sürüyor ve psikoz durumlarında bu tür yapısal farklılıkların gözlendiğine dikkat çekiyor.

Farelerdeki 7. kromozomla insanlardaki 11.kromozomun genetik dizgesi arasında yakın benzerlikler olduğu, insanlardaki 11. kromozomun beynin yanallığına katkıda bulunduğu belirtiliyor.

Klar, insandaki 11. kromozomun, farelerdeki 7. kromozomda tanık olunduğu gibi, gelişigüzel bir dağılım sergilememesinin beynin iki yarıküresi arasındaki farklılıkların bir açıklaması olabileceğine inanıyor.

Toronto Üniversitesi genbilimcilerinden Phillip Karpowicz, "DNA kalıtımında herhangi bir bakışımsızlık olması, hücre türleri arasındaki farklılıklara alternatif açıklamalar getirebilir," diyerek Klar’ın görüşüne katılıyor.

Ancak araştırmacıların bugüne dek yalnızca kromozom aktarımında farklılıklara tanık olduklarına ve görüşlerinin ne anlama geldiğini somut biçimde ortaya koyacak deneylerin henüz yapılmadığına dikkat çekiyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!