Hitler’in hedefindeki ilk gazete Almanya’nın ’Hürriyet’i oldu

İngiltere’de The Times, ABD’de New York Times, Fransa’da Le Monde neyse Almanya’da da Vossische Zeitung oydu.

Hitler’in hedefindeki ilk gazete Almanya’nın ’Hürriyet’i oldu
1704 yılında kurulmuştu. Sahibi Almanya’nın en büyük yayıncı ailesi Ullstein idi. Liberaldi. Köşe yazarları içinde her siyasal görüşten yazar vardı. Hitler, sivil diktatörlüğüne ilk adımını basını susturarak attı. Öncelikle hedefinde Vossische Zeitung Gazetesi ve onun Genel Yayın Yönetmeni Georg Bernhard vardı.

TARİH, 15 Mart 1933.Demokratik seçimle iktidara gelen Adolf Hitler, III. Reich’ı ilan etti.

Yedi ay sonra...

Tarih 4 Ekim 1933.

Alman basın kanunu çıktı.

Gazetecilik "kamu mesleği" sayıldı. Bu yasayla basın, devlet (dolayısıyla Nazi) propagandası yapmak zorundaydı. Anlayacağınız, gazeteciler "devlet görevlisi" haline dönüştürüldü.

Ve o günden sonra günlük gazetelerin yazı işleri müdürleri her sabah, Halkı Bilgilendirme ve Propaganda Bakanlığı’ndaki Gözetim ve Talimat Merkezi’nde Bakan Joseph Goebbels (ya da yardımcısı) başkanlığında toplandı. Bu toplantıda hangi haberin yayımlanacağı, haberin nasıl yazılacağı, nasıl başlıklar atılacağı ve başyazının ne üzerinde olacağı bildirilirdi.

Şehir dışındaki küçük gazetelere ve dergilere de bu emirler yazılı olarak geçilirdi.

Yazı işleri müdürü olmak için Naziler’e yakın "ari/temiz ırktan" olmak gerektiğini yazmama gerek yok herhalde. /images/100/0x0/55eb5409f018fbb8f8ba34ba

Daha sonra gazetecileri "disipline etmek" amacıyla özel profesyonel kurullar oluşturuldu. Bunlar, gazetelere/gazetecilere para cezası kesmeye, basın birliğinden atmaya kadar pek çok yetkiye sahipti. Basın odasından/loncadan atılma cezası almak, gazeteciliği bırakmak anlamına geliyordu.

Bu arada "Alman Basın Führeri" (Basın Odası Başkanı) kimdi biliyor musunuz; Hitler’in Birinci Dünya Savaşı’ndaki başçavuşu Max Amann! Gazete ve dergilerin kapatılması, onun iki dudağı arasındaydı.

Bu genel bilgilerden sonra gelelim hikáyemize...

Her görüşten yazar vardı

Vossische Zeitung, Almanya’nın en eski gazetesiydi.

1704 yılında yayın hayatına başladı.

Sahibi, Almanya’nın önde gelen yayın kuruluşlarının sahibi Ullstein Ailesi’ydi.

Bu köklü gazetenin yayın çizgisi liberaldi. Her görüşten köşe yazarı vardı.

Örneğin, 1751 ile 1755 yıllarında aydınlanma çağının büyük ismi Gotthold Ephraim Lessing, gazetede aylık bir ek çıkarırdı.

Prusya Kralı Büyük Frederick ve AEG’nin sahibi sanayici W. Rathenau gibi tarihi isimler de bu gazetede yazılar kaleme aldılar.

Keza, romantik romanın öncülerinden Theodor Fontane, gazetede tiyatro eleştirileri yazdı.

Evet, gazete tarihi boyunca yazarları arasında her görüşten yazarı barındırdı. Örneğin, edebiyatçı Willibald Alexis 1848 devrimini destekledi.

Uzatmayayım, ilginç bir bilgi ekleyeyim:

Yunanca "photos" (ışık) ve "graphien" (çizmek) sözcüklerinin birleşmesinden meydana gelen "fotoğraf" sözcüğü ilk kez Vossische Zeitung Gazetesi’nin sayfasında yer aldı. Sonra evrensel bir sözcük oldu.

Gazete sadece Almanya tarihi için değil dünya basın tarihi için de önemli bir yayın organıydı.

Her şey Hitler’in iktidara gelmesiyle başladı.

Yayın Yönetmeni Georg Bernhard

1930’lu yılların başında Almanya’da üç büyük yayın kuruluşu vardı:

Mosse, Sherl ve Ullstein.

Hitler’in ilk hedefi Ullstein oldu.

Almanya’nın en büyük yayıncı kuruluşu Ullstein Ailesi; Vossische Zeitung, Berliner Illustrirte, BZ am Mittag, Berliner Morgenpost, Berliner Zeitung, Vossiche Zeitung, Deutsche Allgemenie Zeitung, Dame, Baumwelt, Verkehrstechnik, Herteren Fridolin, Grune Post isimli yayın organlarına sahipti.

Hitler öncelikle Vossische Zeitung’dan rahatsızdı. Etkisinin farkındaydı. Bu gazetenin, basının "amiral gemisi" olduğunu biliyordu. Gazetenin liberal yayın çizgisinden de, aralarında bulunan solcu yazarlardan da memnun değildi. Önce gözdağı vererek korkutmaya çalıştı. Olmadı.

Çünkü gazetenin tarihsel bir geçmişi vardı. Böylesine bir birikim öyle bir iki günde ters düz edilemiyordu.

Hitler bu kez hedefini gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Georg Bernhard’a çevirdi. Almanya’nın önde gelen gazetecilerinden Bernhard’ı tasfiye etmesi halinde basın üzerinde korku yaratacağını hesap ediyordu.

Bernhard’ın gazetenin başından ayrılması da yetmeyecekti; ülkeden ayrılmasını istiyordu.

Bernhard da korkuyordu; meslektaşları Carl von Ossietzky ve Walter Kreiser, sıradan haberleri bahane gösterilerek, gizli askeri bilgileri ifşa etme yoluyla vatan hainliği suçlamasıyla hüküm giyip Papenburg-Esterwegen toplama kampına atılmışlardı.

Benzer oyunun kendisine de oynanacağını anladı. Bernhard yurtdışına kaçmak zorunda kaldı.

Ardından Vossische Zeitung’da büyük bir kıyım yapıldı, onlarca gazetecinin-yazarın işine son verildi.

Mesele sadece gazetecinin-yazarın, mesleğinden olması değildi.

Örneğin:

Lothar Erdmann (1888-1939): Vossische Zeitung muhabiriydi; Sachsenhausen toplama kampında 1939’da katledildi.

Else Ury (1877-1943): Vossische Zeitung’da müstear isimle yazılar yayımlıyordu. 1943’te Auschwitz toplama kampında katledildi.

Heilig Bruno (1888-1968): Vossische Zeitung muhabiriydi; 1933’te Viyana’ya sığındı, Almanlar işgal edilince 1938’de siyasal tutuklu olarak Dachau toplama kampına hapsedildi.

Fritz Heymann (1897-1943): Yazardı; Auschwitz toplama kampında 1943’te katledildi.

Jakob Cahnmann (1893-1942): Gazeteciydi; 1942’de Auschwitz toplama kampında katledildi.

Acı örnekler çok...

Ne ilginç değil mi, bugün Türkiye’de yandaş medyadaki bazı köşe yazarları, solcuların köşe yazarı olmasından rahatsızlık duyup, gazete patronuna "Bunların işine son verirseniz AKP ile ilişkileriniz düzelir" diye yazıyorlar! Yetmiyor. Kimi sözde köşe yazarları da solcu yazarları Ergenekon savcılarına hedef gösteriyor, "Bunları da sorgulayın" diye yazmaktan utanmıyorlar. Ne günlere kaldık değil mi? Neyse...

Biz yine dönelim Vossische Zeitung’un kapatılış öyküsüne.

Yandaş basın yaratıldı

Genel Yayın Yönetmeni Bernhard yurtdışına kaçtı ama Vossische Zeitung’un Propaganda Bakanlığı’yla sorunları giderilemedi.

Propaganda Bakanlığı’nın 5 Mart 1934 tarihli kararı: Amerikan ordusundaki yolsuzluk skandalları haberleri verilmeyecek.

7 Mart 1934 tarihli kararı: Dr. Goebbels’in New York Times’a verdiği mülakat olduğu gibi yayınlanmayacak; resmi Alman basın bürosunun verdiği kopya yayınlanacak.

9 Mart 1934 tarihli kararı: Dr. Goebbels söz konusu toplantının sözünü etmeye değer olup olmadığına ilişkin görüş bildirinceye kadar New York’ta düzenlenen "Hitler’e Karşı Uygarlık" mitingi haber yapılmayacak.

Bu ve benzeri haberler konusunda Vossische Zeitung ile Propaganda Bakanlığı hiç anlaşamadı. Tarihi gazete, yeni döneme uyum sağlamakta zorlandı.

Ve sonuçta...

Tarih, 1 Nisan 1934.

Faşist baskılara dayanamayan Almanya’nın en etkili liberal gazetesi Vossische Zeitung, 230 yıldır devam eden yayınına son vermek zorunda kaldığını açıkladı: "Vossische Zeitung adlı gazetemizin yayınına son verdik. Acı da olsa, gönüllü ama mantıksal olarak gazetemizin bu ayın sonunda kapatılması kararı aldık."

Resmi açıklamada pek açık verilmese de herkes Hitler rejiminin baskısı sonucu bu kararın alındığını biliyordu.

Böylece Alman tarihinin en eski yayın kuruluşu kapandı. Gazete kapandığında yazarları arasında (Fosforlu Cevriye’nin yaratıcısı) Suat Derviş de vardı. Gazetenin sanat dergisi Querscnitte’e yazıyordu. Vossische Zeitung kapanınca Türkiye’ye döndü...

Peki, Ullstein Ailesi’nin hisselerini kim aldı dersiniz?

Hitler’in başçavuşu Max Amann; Alman Basın Führeri! Max Amann, baskılar sonucu kapanmak zorunda kalan yayın organlarını çok düşük fiyatla satın alıp "yandaş medya" oluşturuyordu!

Gazeteleri, dergileri kim için alıyordu dersiniz? Naziler’in yayın kuruluşu Eher Verlag için!

Demek o tarihte "ahbap-çavuş" ilişkileri apaçıktı. Örtüye gerek duymuyorlardı.

Sıra diğer ailede

Her diktatör gibi Hitler de, basını ele geçirmeden amacına ulaşamayacağını iyi biliyordu. Sivil faşist rejiminin baskısı sonucu ilk kapanan gazete Vossische Zeitung oldu.

Hitler, Ullstein Ailesi’ni basın dışına attıktan sonra sıra bir diğer basın imparatoru aileye gelmişti: Mosse Ailesi.

Bu ailenin dünyaca tanınmış, 1872 doğumlu liberal gazetesi Berliner Tage- Blatt, Naziler’in hedefine girdi.

Önce Genel Yayın Yönetmeni Theodor Wolff’u tasfiye ettiler. Wolff yurtdışına kaçmak zorunda kaldı. Eğer kaçmasaydı; Hitler’in provokasyon amacıyla yaktırdığı Alman Parlamentosu (Reichstag) davasının sanığı olacaktı.

Berliner Tage-Blatt’ın genel yayın yönetmenliğine, 1 Nisan 1934’te gazetenin dış haberler bürosundan Paul Scheffer getirildi.

Liberal Scheffer’in yurtdışı bağlantıları çok sağlamdı ve Hitler’in şimdilik bu bağlantılara ihtiyacı vardı.

Ve Hitler ne zaman bu dış desteğe ihtiyaç duymadı; 1939’da bu gazeteyi de kapattırdı.

Bakınız, tarihte örnekleri çoktur ve acıdır:

Gazetenin sahibi Hans Lackman-Mosse, Hitler’in iktidara gelmesi için büyük destek vermişti. Yayın kuruluşları; Berliner Morgenzeitung, Berliner Tageblatt, Berliner Volk-Zeitung, 8-Uhr Abendolatt, Annocen-Expedition, Rudolf-Mosse-Code, Hitler’in propaganda araçları gibi çalışmıştı.

Sonuçta Hitler, ihtiyacı kalmayınca Mosse Ailesi’nin de üzerini çiziverdi!

Nazi diktatörlüğü iktidarını güçlendirdikçe, gazeteler bir bir kapanır ya da el değiştirirken basın piyasası "kraldan fazla kralcı" gazetelere/gazetecilere kaldı.

Almanya’nın üçüncü büyük gazetesi Frankfurter Zeitung, genel yayın yönetmenliğine Londra muhabiri Rudolf Kircher’i; Almanya’nın tutucu gazetesi Deutsche Allgemaine Zeitung ise genel yayın yönetmenliğine yine Londra’da muhabirlik yapmış Karl Zilex’i getirdi.

Meydan artık koltuk hırsına kapılmış, bilgisi, birikimi olmayan gazetecilere kaldı.

Almanya’da basın, hem sermaye hem de yönetici/yazı işleri olarak hızla el değiştirdi.

Sonra neler olduğunu biliyorsunuz.

Mustafa Kemal, 30 Kasım 1929’da Almanya’nın "Hürriyet"i Vossische Zeitung muhabirine şu demeci verdi: "Korku üzerine bir iktidar inşa edilemez."
230 yıllık gazete, Hitler’in faşist baskısıyla kapandı

Vossische Zeitung, Almanya’nın en etkili liberal gazetelerindendi. Her görüşten köşe yazarı, gazetede düşüncelerini serbestçe açıklayabiliyordu. 1704 yılında yayın hayatına atılan Almanya’nın bu en eski gazetesi, Hitler’in iktidara gelmesiyle faşist baskılara dayanamayarak 1934’te kapanmak zorunda kaldı.

Almanya’nın ’Bekir Coşkun’u/images/100/0x0/55eb5409f018fbb8f8ba34bc

Kurt Tucholsky

KURT Tucholsky (1890-1935) devrin en önemli Alman gazetecilerinden biriydi.

Gazeteciliğe öğrencilik yıllarında başladı.

Üslubu, taşlama (hiciv) idi.

Aynı zamanda, kabare yazarı, şarkı sözü yazarı, romancı ve şairdi.

Toplumcu gerçekçiydi.

Kendisini demokrat, barışsever ve anti-militarist olarak tanımlıyordu.

Toplumu eleştirmekten de geri durmuyordu.

Özellikle Yahudilere, "Hitler’e karşı mücadele etmiyorlar" diye sitem ediyordu.

Yahudilikten çıkıp Protestan oldu.

Yazılarında "göbeğini kaşıyan adama" değil ama "kesesi kabarık zenginlere", Hitler’i destekliyorlar diye çok yüklendi.

Hitler’in yoluna kırmızı halı döşeyen işadamlarına, eski kurt politikacılara ateş püskürdü.

Hitler iktidara gelmeden önce halkı uyaran yazıları en çok o kaleme aldı.

Makalelerinde sürekli gelmekte olan tehlikeye işaret etti.

Yargı ve polis içindeki Naziler’e dikkat çekti.

Hitler’in başbakanlığının ülkeyi nereye götüreceğini hayal etmek bile istemiyordu.

Tucholsky yırtınıyordu. Gelmekte olan fırtınaya dikkat çekiyor ama kimse görmek istemiyordu.

1930’lu yılların başında, tüm uyarılarının duymazlıktan gelinmesi ve cumhuriyet, demokrasi ve insan hakları için yapmış olduğu girişimlerinin etkisiz olduğunu anlaması Tucholsky’yi derinden yaraladı.

Almanya’yı terk etti. İsveç’e yerleşti.

1933 yılında Naziler, kitabı Weltbühne’yi yasakladı. Ayrıca, Tucholsky’nin kitaplarını yaktılar ve onu vatandaşlıktan çıkardılar.

Gönüllü sürgünlük yaşadığı İsveç onun bir yerde mezarı oldu. Çenesini tuttu, "Okyanusa karşı ıslık çalınmaz" diyordu. Çok yazamadı.

Önceleri saygı duyduğu fakat daha sonra Hitler rejimini destekleyen Norveçli şair Knut Hamsun’la hesaplaşmak için sert bir yazı yazmayı planladı, ama buna yetecek enerjiyi bulamadı.

Tek yapabildiği, ölüm kampında bulunan gazeteci arkadaşı Carl von Ossietzky’ye 1935’te Nobel Barış Ödülü’nün verilmesi için çalışmak oldu..

20 Aralık 1935 tarihinde evinde çok sayıda uyku hapı aldı. Bir gün sonra komaya girmiş halde bulundu ve Götebourg’daki Sahlgrensche Hastanesi’ne götürüldü. 21 Aralık akşamı orada yaşamını yitirdi.

Yıllarca Tucholsky’nin intihar ettiği söylendi.

Son zamanlarda, Tucholsky biyografisini yazanlardan Michael Hepp, bu tezle ilgili şüphelerinin olduğunu ve dikkatsizlik sonucu ölmüş olabileceğini ileri sürdü. Hitler rejiminin öldürdüğü de söylentiler arasındadır.

Tucholsky’yi gerçekte öldüren, ülkesinde olanlara karşı bir şey yapamama umutsuzluğuydu.
Yazarın Tüm Yazıları