Hekimlerin duyurusu ve genleri bozulan toplum

DÜN bizim gazetede yayınladıkları ilanla hekimler kamuoyuna seslendiler.

‘Tıp camiası, son zamanlarda tıp mensuplarına yönelik, giderek artan saldırıların tedirginliği içindedir’ dediler.

‘Türk halkının, olağan ve olağan dışı her türlü koşulda çalışmaya devam eden hekimlerimize desteğinin süreceğine inancımız tamdır’ sözleriyle destek istediler.

‘İnsanlık dışı davranışların sürmesi halinde hekimlik hizmetlerinin verilemeyeceği noktasına gelinebileceğini kamuoyuna üzülerek duyurmayı görev biliyoruz’
uyarısında bulundular.

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi ve İstanbul Tıp Fakültesi‘nin imzasını taşıyan bu çağrıyı, Prof. Dr. Göksel Kalaycı’nın katledilmesinin infiali olarak değerlendirenler çıkabilir. Aman yanılmayın. Bu çok ama çok ciddi bir uyarı.

Bir ülkenin doktorları, ‘tehdit altındayız, mesleğimizi yapamama noktasına geliyoruz’ demişlerse orada akan sular durmalı.

Tehdit, korkutma, şiddet. En yakınımdaki hekim dostlarımdan son zamanlarda bu şikayeti çok sık duyuyordum ama, işin bu kadar ciddi olduğunu kavrayamıyordum doğrusu.

Tehdit, şantaj ve şiddetin normalleştirildiği ‘güç’ odaklı sistem üzerimize çöküyor.

Nasıl çözeceğiz? İstiare uykuları, rüyalara giren şeyhlerin buyurularıyla mı?

Prof. Kalaycı’nın ölümüyle ilgili olarak İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mesut Parlak’ın dün Milliyet Gazetesi’nde yayınlanan sözlerini okuyunca irkildim.

‘Her gün hekimler saldırılarla karşılaşıyor. Toplum çıldırdı. Bu toplumun DNA’sı bozuldu herhalde’ diyor Prof. Parlak.

Profesörün sözleri çok vahim ama, teşhisi doğru.

Çılgın Türkler’in yerini, çıldıran Türkler alıyor.

Hepimiz farkında değil miyiz?

* * *

NE
yapacağız? Önce bu şiddet meselesi ile yüzleşeceğiz.

Buna karşı toplumsal bilincimizi geliştirmek için açılan kampanyaları önemseyip, bir seferberlik başlatacağız.

Geçen hafta Aile İçi Şiddete Hayır Dünyadan Örnekler Konferansı’na katılan İngiltere, Ceza Adaleti ve Suçlu Yönlendirmeden sorumlu Devlet Bakanı Baroness Scotland Of Ashtal’ın da dediği gibi, ‘Aile içi şiddet, çocukların gelişimini, eğitimini ve sağlığını derinden etkiliyor.’ İngiltere, aile içi şiddetin önüne geçmek için büyük kampanyalar yürütüyor. Hukuki çözümü, sosyal önlemlerle birleştirip şiddetin kökünü kazımayı öncelikli sosyal işler programına almış. Şiddete uğrayanın da şiddet uygulayanın da ilgi göreceği özel teknikler geliştiriyor.

Sağlıksız bireyler, bir de sağlıksız bir sistem içinde kendi hallerine terk edilince toplumun genleri bozuluyor.

* * *

İNGİLTERE
bir örnek. Şiddetin önüne geçmek için alınacak çok örnek, yapılacak çok iş var. Yeter ki böyle bir şeye ihtiyaç olduğu kabul edilsin ve bu işin arkasına siyasi irade konsun.

Şikayetlerin ciddiye alınması bile bir adım. İlk adım.

Bugün hekimler haykırıyor. Bağışıklık sisteminin çökmekte olduğunu söylüyorlar.

Dün başkaları haykırdı, yarın diğerleri sırada.

Bu çağrıları ciddiye alıp uyarılara yanıt verilecek mi? Hükümet, bu ülkede türban dışında başka sorunların da olduğun ve çok acil çözüm beklediğini aklına getirecek mi?

Yanıtlamak içinde pek fazla zaman da kalmadı galiba.
Yazarın Tüm Yazıları