Hazır KSK’da kriz filan yokken

Haberin Devamı

Efendim, Karşıyakalı dostlarımın ağzı kulaklarında... KSK 1912’ye olan kalp yakınlığım sebebiyle, -Alex Fenerbahçe ile karşılıklı sözleşmeyi fesh etmiş. Şampiyonluk yaşamak için, taraftar görmesi için KSK’ye bekleriz- yollu sevimli abartıları bile tebessümle karşılıyorum; nazar değmesin! Yıllardır nasip olmamış bir sezon açılışından sonra, özellikle sosyal medyadaki alış-verişlerden, “başarıya duyulan özlem”in boyutu kolayca anlaşılabiliyor. Bazı yorumlarda ayaklar yerden kesilmiş olsa da, futbolda dün yoktur, kazanan haklıdır; taraftarın da hakkıdır doya doya tadını çıkartmak...
Sadece, hafta içinde ülkenin futbol gündemine ilişkin gelişmeleri değerlendiren kalemler, medyada “kriz yönetme” becerisi üstüne de epeyce yazıp çizdiler. “İyi yönetildi, kötü yönetildi” derken, tartışmalar ister istemez bendeki meslek hastalığının nüksetmesine sebep olacak noktaya geldi. Krizi, kriz anında yönetmeye çalışan “masa”ların, bizim evdeki yemek masasından farkı olmadığını hatırlatmak zorunda kalacağım yine. Daha da önemlisi, fark edilmeyen krizlerde de, yokmuş gibi yapılanlarda da, zamanında sorulmamış asıl soru, hep gözden kaçar. Oysa asıl her şey yolunda (özellikle beklenenin de üzerinde olumlu bir havada) giderken, birinin çıkıp şu soruyu sorması lâzımdır:
“Neden acaba her şey bu kadar yolunda gidiyor? Acaba gözden kaçırdığımız bir şeyler mi var?”
Sürdürülebilir başarı ve büyüme için doğru soru bu! Şimdi iş, soruyu kimin soracağına, bu soruyu soracak cesareti toplamaya, farkındalığa ve yüzleşmeye kalıyor...

Haberin Devamı

Ege TV’de yeni bir program: “2 Dirhem 1 Çekirdek...”
Yeni yayın dönemine günler kala, Reşat Kutucular’dan bir telefon geldi. Biraz “briçe dördüncü kişi arıyoruz tadında” bir davet aldım. “Ekranda Burcu Atatür ile birlikte 3 kişi olacağız. Yazamadıklarımızı konuşacağız, var mısın?” diye soruyordu... Benim hiç kendimi naza çekme âdetim yoktur; başladık.
Her ne kadar ve yaygın olarak, “giyim kuşamına özen göstermiş, şık kıyafetleriyle dikkat çeken insanlar” hakkında kullanılan benzetme olsa da “dirhem ve çekirdek”, aslında -hassas terazi ve tartımlar- için kullanılan eski ağırlık ölçüleri. Bir Osmanlı altını da, toplam iki dirhem ve bir çekirdek ağırlığa sahip. Programın 2 erkek, 1 kadın sunucu tarafından hazırlanması çıkış noktası ama bununla bitmiyor... Okçulukta oklar, işlevlerine göre “muharebe okları, hedef okları, uzun mesafe okları” gibi sınıflara ayrılıyor. Bu okların en hafifi de (6,814 gr) yine “2 dirhem 1 çekirdek” ağırlığında olanı. Doğada ağırlığı değişemeyen –tutarlılığı ve güvenilirliği ile bilinen- bir tohum olan keçiboynuzu çekirdeği ise (Yunanca keration, İngilizce carob, Arapçada kırıt) elmasın tartı ve satılmasında kullanılan –karat- ölçüsünün isim babası. 4 adet keçiboynuzu çekirdeği, bir dirhem ağırlığında.
Biz de “özen gösterilmiş, şık ve çağdaş bir formatta, hassas tartımlar yapan, bilimsel ve tutarlı çizgisini her zaman koruyan, ayrıca gündemi olası en hafif eleştiri oklarıyla irdeleyen...” anlamlarına gönderme yapmak üzere, programımızda “2 dirhem 1 çekirdek” ismini  kullanmalıyız diye düşündük. Cumartesi sabahları, saat 10.00’da canlı yayında ekranlardayız. Tam kahve saati, bekleriz Efendim.

Yazarın Tüm Yazıları