Güncelleme Tarihi:
Batı'nın en hızlı tabancası!
Oğuz dı Kid, atı Silver'i Roki Mavntıns'ın sarp geçitlerinde sürerken ‘‘Yiğitler silkinip ata binende'' koçaklamasını söylüyordu. Üstelik, diğer enayi kovboylar gibi gitar değil, bağlama çalıyordu. Çünkü gitar, eşşek kadar bir sazdı ve at üstünde taşıması zordu. Bağlama ise heybeye rahatça sığıyordu.
‘‘Haydi Silver, biraz dişini sık. Killırs Tavn'a varmamıza az kaldı. Kasabaya varınca sana bir kova viski ısmarlayacağım.''
Silver, geri zekalı bir attı. Hala Türkçe öğrenememişti. Sadece viski sözcüğünü anlayıp keyifle kişnedi. Ama çok güzel şaha kalkardı. Bu yüzden sırtındaki kovboy çok fiyakalı görünürdü. Aslında Lon Rencır'ın yani Maskeli Süvari'nin atıydı. Maskeli Süvari, Oğuz dı Kid'le bilek güreşi yapmak enayiliğinde bulunmuş ve Silver'i kaybetmişti.
Oğuz dı Kid, kasabasının ucunda göründüğü anda sokaklar derhal boşaldı. Herkes, evine koşturup kapıları kilitledi ve perdelerini indirdi. Oğuz dı Kid, atından inip boş sokakta ağır fakat ürkütücü adımlarla salona doğru yürüdü. Salonun karşısına gelince durdu. Bacaklarını gerip ellerini tabancalarının hizasına sarkıttı ve içeriye seslendi.
‘‘Heey Bili dı Kid!.. Seni Teksas Rencırları adına tutukluyorum. Ellerini kaldır ve dışarı çık!''
(Bili dı Kid, Amerika'nın en zalim katili ve soyguncusuydu. Tam 22 can almıştı ve artık sonu gelmişti. Tarihler Pet Gerit adlı bir şerif tarafından vurulduğunu yazarlar. Ama gerçek, anlattığımız gibidir.)
Salonun içinde, Bili'nin baş tetikçisi Zühtü dı Hors, yani Beygir Zühtü:
‘‘Bırak şu herifi deleyim. Kimse benden hızlı silah çekemez!'' dedi. Bili dı Kid, bütün kötü adamların filmlerde yaptığı gibi hıyarca güldü.
‘‘Hahhaa haayt! Biz beş kişiyiz egoist herif. Önce vuran parayı alır. Geç kalanlar biner dolar ütülür.''
Oğuz dı Kid, tek eliyle sardığı sigarasını ağzına götürürken karşısına dikilen Bili dı Kid ve üç adamına, ‘‘Hepinizi tutukluyorum. Konuşmama hakkına sahipsiniz. Avukatınız yoksa, devlet size avukat tutacaktır'' dedi. Bili dı Kid, yine bir ‘‘Hahhaa hayt!'' koyverip 44 kalibrelik Remington tabancasını hızla çekti. Adamları da alışkın ellerle silahlarına asıldılar. Oğuz, dört el ateş etti. Sonra, 45'lik Kolt'unu parmağında çevirip kılıfına yerleştirdi ve tırnağıyla çıtlatıp alevlendirdiği bir kibritle de ağzındaki sigarayı yaktı. Yerde dört ceset vardı. Kendi de bir miktar yaralanmıştı. Ama üç, dört kurşunun lafını etmeye değmezdi.
‘‘Beşinci herif nerede acaba?..''
Zühtü dı Hors:
‘‘Buradayım!'' diye gürledi.
‘‘Ben Vahşi Batı'nın en hızlısıyım. Tam 45 leşim var. Teke tek karşılaşıp seni kevgire çevireceğim!'' dedi ve silahını şimşek gibi çekti. Çekti, ama ateş edemedi. Çünkü, tetik yuvasındaki parmağına yediği bir kurşunla tabancasını düşürmüştü. Oğuz dı Kid, ‘‘Senin gibi bir sütçü beygirini tepelemek için kurşun harcamaya değmez. Yumruklarım sana yeter!'' dedi ve ünlü ürkütücü boksör adımlarıyla avına sokuldu. Zühtü dı Hors Oğuz dı Kid'i yere yatırıp, çok fena dövdü.
PARİS'TE BİR TÜRK KORSANI!
Oğuz Reis, çektirmesiyle bir Paris gecesinin karanlığında Sen Nehri üzerinde kayar gibi ilerliyordu. Versay Sarayı'nda, ateşli bir aşk gecesi için kendisini bekleyen Madam dö Pompadur'u düşününce beyaz porselen dişleri ay ışığında pırıldadı.
Oğuz Reis, Barbaros Hayrettin Paşa'nın en gözükara kaptanlarındandı. Küçük çektirmesiyle, Venedik kalyonlarının korkulu rüyasıydı. Preveze Savaşı'nda 4 kalyon ve 8 kadırgayı batırmış, Andrea Dorya'yı da 20 mil kovalamıştı. Çektirisini jet skiler bile tutamazdı. Ama dümendeki Beygir Zühtü hıyarının yüzünden küffarın baş kaptanını elinden kaçırmıştı. Beygir Zühtü'ye döndü.
‘‘Tekneyi alesta tut... Ben döner dönmez fora yelken uçmalıyız!'' dedi ve Versay Sarayı'nın önünde karaya atladı. Karanlıklar içinden çıkan Dartanyan:
‘‘Hoşgeldin abi!'' diye hemen boynuna sarıldı. Üç silahşörlerin dördü de kendisine ‘‘abi'' derlerdi.
‘‘Atos, Portos ve Aramis neredeler?''
‘‘Onlar, saraya rahat giresin diye bahçedeki nöbetçilerle meşgul oluyorlar abi.''
‘‘Pekiyi, artık siz gidebilirsiniz. İşin bundan sonraki kısmını tek başıma halletmem gerek!'' Dartanyan,
‘‘Emrin olur abi!'' diye ayrıldı. Oğuz Reis, sarayın bahçesine gölge gibi süzüldü. Madam dö Pompadur, balkon penceresini her zamanki gibi açık bırakmıştı. Reis, bir kedi çevikliğiyle sarmaşıklara tırmanıp balkona atladı.
‘‘Ohh, mon amur Kapitan!.. Gelmeseydin hasretimden ölürdüm!''
‘‘Biz Türkler, söz verdik mi geliriz!''
‘‘Beni bu saray hayatından çekip kurtar. Senin geminde sonsuza dek yaşayalım!''
‘‘Biz denizde kelle koltukta yaşarız. Gemiye karı olmak icap etmez madam!''
‘‘Al beni silvuple Kapitan!''
Alışverişin pazarlık kısmında oda kapısında bir ciyaklama duyuldu. Fransa Kralı 14.Lui'nin Pompadur'a gece ziyareti yapacağı tutmuştu.
‘‘İhaneet!.. Hem de bir Türk korsanıyla!.. Nöbetçiler yetişiin!..''
Oğuz Reis, yanındaki çifte su verilmiş palazına uzandı. Sol eline de kıvrık Horasan hançerini aldı. Fırlayıp odadan çıkarken Kral'ın haşmetli göbeğine bir dirsek attı. Ciyaklama derhal kesildi. Reis, üstüne saldıran saray askerlerine girişti. Havada ıslık çalan palanın her dönüşünde bir sıra küffar, burunsuz veya kulaksız olarak yere devriliyordu. Oğuz Reis, yerdeki heriflerin alınlarına palasının sivri ucuyla ‘‘O'' harfi çiziyordu. (Reis'in bu buluşu, asırlar sonra Zoro tarafından taklit edilecekti. Yalnız Zoro, ‘‘Z'' harfi yapıyordu. ‘‘Z'' yapmak ‘‘O'' çizmekten tabii daha kolaydı. Ama işin en kolayına kaçan Fantom, yani Kızıl Maske'ydi. O, yüzüğüne bir kurukafa klişesi yaptırmış, onun bunun suratına bir matbaacı gibi iz çıkartıyordu.)
Oğuz Reis, vuruşa vuruşa teknesini bağladığı Sen Nehri kıyısına kadar geldi.
‘‘Heey Beygir Zühtüü... Palamarı çöz, yelkenler fora!..'' diye haykırdı. Ama Zühtü'den yanıt gelmedi. Çünkü herif, çoktan çekip gitmişti. Artık kaçırdığı çektirmenin kaptanı o olacaktı.
Oğuz Reis, peşindeki yüzlerce küffar askerine baktı. Palasını dişlerinin arasına sıkıştırıp Sen Nehri'nin buz gibi sularına atladı. Ama ne yazık ki yüzme bilmiyordu.
ŞAMPİYONLUK GOLÜ!..
Santfor Oğuz, tek başına Alman savunmasının içine daldı. Yüz bin seyirci ayağa fırlamıştı. Dünya Futbol Şampiyonası finalinin son dakikasıydı. Eğer, bu atak golle sonuçlanırsa Türkiye Dünya Şampiyonu olacaktı. Ama maç, uzatmaya giderse Almanlar mutlaka kazanırdı. Çünkü 11 Türk delikanlısı canavar gibi Alman takımıyla tam 90 dakika dişe diş oynamış ve tükenmişti.
Oğuz, üstüne gelen Braytner'i çalımladı. Ardından Foks'a bir bacakarası yaptı. Son adam İmparator Bekenbaver, kolay çalım yemezdi. Yapılacak tek şey ondan hızlı olmaktı. Bekenbaver'in soluna kaçar gibi yaptı. Adam, sola hamle edince topu sağından atıp fişek gibi bir deparla solundan sıyrıldı. Kaleci Mayer, kalesinden çıkıp üstüne koşarken Oğuz topu şandelledi. Top, düdük sesiyle birlikte Mayer'in üstünden Alman kalesine girdi.
Fakat, Mısır'lı hakem top havadayken maçı bitirdiğini söyleyip golü saymadı. Hakemin adı Zühtü el Beygir'di.
KASPAROV'UN HAMLESİ!
Kasparov, iyice bunalmıştı. Bu ihtiyar Türk satranç oyuncusu, onu iyice sıkıştırmıştı. Dünya Şampiyonu, kurtuluş hamlesini bir türlü bulamıyordu. Ensesinden akan terler gömleğinin yakasından içeri sızıyor, kuyruk sokumuna kadar iniyordu. Umudunu yitirdiği için karşılaşmayı terk etmeye karar verdi. Fakat, gözleri bir an ön sıradaki bir seyirciye takıldı. Kafasında bir şimşek çaktı. Hep, vezirini fil açmazından kurtarmayı düşündüğü için A4 karesindeki atını unutmuştu. Atı, hemen feda edip vezirin önünü açtı ve 6 hamle sonra da oyunu kazandı.
Oğuz, Kasparov'u centilmence kutlayıp adamın demin baktığı tarafa döndü. Kasparov'un AT HAMLESİNİ bulmasına neden olan seyirci koltuğundaki herifi gördü. Adam, herkesin tanıdığı ünlü bir Fransız satranççıydı ve adı Zühtü lö Şöval'di. (Şöval, Fransızca at demektir ve de Kasparov, maalesef Fransızca biliyordu.)
ADALET İSTİYORUM!..
Duruşma salonunda ayağa kalkıp öfkeyle haykırdım. ‘‘Sayın yargıcım... Ben bu adamdan şikayetçiyim. Tam altmış yıldır, bütün hayallerimi mahvediyor!.. İzinsiz içine giriyor ve hayalimin en heyecanlı yerinin içine ediyor. Herifin korkusundan artık hayal kuramaz oldum. Bu, hayal tecavüzünün önlenmesini ve suçlunun cezalandırılmasını yüksek mahkemenizden talep ediyorum!''
42. Ağır Ceza Mahkemesi yargıcı kararını açıkladı. ‘‘Şikayetçi olan İsmail oğlu Oğuz'un, yasak olduğunu bile bile teammüden HAYAL KURMAKTA ISRAR ETTİĞİ için ceza kanununun ilgili maddesi gereğince, 10 yıl 12 ay 365 gün ağır hapsine karar verilmiştir!..''
Yargıç Beygir Zühtü, bana doğru ayıp bir el işareti yaptı ve duruşma salonunu terk etti.