Hava koridorunda boşluğa düşmesin

DIŞİŞLERİ Müsteşarı Özdem Sanberk, Dışişleri Bakanı Murat Karayalçın’a öneriyor:

"Ermenistan’a, kapalı olan hava koridorunu açalım."

Yıl 1994 Aralık. Hava koridorunun açılması, uzun yıllar devletin en üst organlarında tartışılıyor. 94’te yine tartışma çıkıyor, ama o tarihte hava koridoru artık açılıyor.

Türkiye’den Ermenistan’a önemli bir jest.

Uluslararası diplomaside karşılıklılık ilkesi geçerli. Sen bir adım atarsan, karşıdaki de bir adım atacak ki, uzlaşmak mümkün olabilsin.

GECE ZİYARETİ

O sırada Ermenistan’da seçim var. Cumhurbaşkanı Ter Petrosyan. Rakibi Koçaryan onu fena sıkıştırıyor.

İki ay geçiyor. Ankara beklerken, Karayalçın’a bir haber ulaşıyor:

"Özel danışman Liberidyan (Tarsus doğumlu) sizinle görüşmek istiyor, Petrosyan’dan mesaj getirdi."

Basından ve gözlerden uzak görüşmede Liberidyan, Karayalçın’a:

"Sizden yeni bir jest bekliyoruz, seçimlerde Koçeryan kazanırsa, Türkiye ile ilişkiler yeniden sertleşir."

Karayalçın
şaşırıyor, Türkiye zaten bir adım atıyor, hálá ne jesti?

KATLİAM VE İŞGAL

Seçimleri Koçeryan kazanıyor.

Bırakın jest ve yumuşamayı, Türkiye-Ermenistan ilişkileri yeniden sertleşiyor. Ermeniler Kelbeçer ve Hocalı’da katliama girişiyor, Azerbaycan topraklarını işgal ediyor.

Oysa, arada Türkiye Ermenistan’a insani yardımda bulunuyor. Karşılık gelmeyince, koridorun açılması havada kalıyor.

PROJESİ OLMALI

Şimdi Abdullah Gül yine bir jest yaparak, bir adım atıyor ve milli maç bahanesiyle, Erivan’a gidiyor. Olumlu bir girişim.

Gerçi, bu kez karşı taraftan da, bir adım var. Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan bir Avrupa gazetesinde yazdığı yazıyla, Gül’ü maça davet ediyor. Maç üzerinden siyasal davetiye çıkartıyor.

Şu ana kadar Ermenistan, kendi tezlerinden geri adım atmış değil. Gül’ün Erivan’a gitmesiyle birlikte, şimdi Sarkisyan yükümlülükle karşı karşıya:

Karşılıklılık ilkesi. Ve bir proje. Ne demek?

Sarkisyan, Gül’ün gitmesine karşılık vermek zorunda. Somut bir adım, somut bir plan. Ziyaretin projesi olmak zorunda. Atılan adımın siyasal açıdan devamını getirecek bir paket, bir görüşmeler zinciri.

ÇANKAYA DAMGALI

Erivan’a gitmekte, Çankaya danışmanlarının etkisi büyük.

Karar öncesinde Dışişlerinden bir ekip Erivan’da gerekli temaslar sonucu geziyi olgunlaştırıyor. Karar yine de, Çankaya damgasını taşıyor. Her ne kadar, Dışişleri bu kez seyahat acentası konumundan biraz daha sıyrılıyorsa da, ağırlık Çankaya’da.

Gül’ün gitmesi, hava koridoru gibi havada kalacak ve Gül’ün övünmesiyle sınırlı kalacaksa, maç başlamadan ilk golü Türkiye yemiş olur.

Sezer-Gül, Şam-Erivan

GÜL’ün Erivan gezisinde Amerikan baskısı çok net. İki tarafa da.

Amerika uzun süredir diyalog için bastırıyor, taraflar nazlanıyor. Türk-Ermeni ilişkileri bildik bileli buzdolabında iken.

Gül’ün gezisi Ahmet Necdet Sezer’in Şam gezisini anımsatıyor. Tam ters yönden. Sezer, Şam’a gitmek için hazırlık yaparken, Amerika, "gitme" diyor, ama Sezer gidiyor. O sırada Suriye ile ilişkiler, bugünkü Ermenistan ilişkileri gibi. Sezer’in ziyaretiyle yumuşuyor. Buradaki ahlak dersi, Amerika’yı her zaman dinlemek, ülkelere kár getirmiyor.

Şimdi gezinin bahanesi futbol maçı. Başka örnekler var. Kuzey Kore-Güney Kore karate karşılaşması, ABD-Kuzey Kore pop müzik konserleri gibi.

Spor ve müzik inatçı kafaları hizaya getirmenin biçilmiş kaftanı.
Yazarın Tüm Yazıları