Güncelleme Tarihi:
Hürriyet’te bu iddialara ilişkin haber çıkmaması okurların dikkatini çekti. Okurlarımızdan Esra Karlı, Tuna Okçu ve Dinçer Irmak, “Türkiye bu iddiayla çalkalanıyor, Hürriyet’te tek satır yok” diye yakındılar. Hatta Irmak, kızmıştı gazetesine:
“Gerek yazılı gerekse görsel basın Burger King’e temin edilen 12 tona yakın etin ölümcül virüs taşıdığı haberleriyle çalkalanırken yıllardır sadık bir okuyucusu olduğum Hürriyet Gazetesi’nde haber çıkmamasını yadırgadım. Geleceğimizin teminatı çocuklarımızın sağlığını ilgilendiren böylesi önemli bir konuya duyarsız kalması düşündürücü! Türk basınının amiral gemisinde 10 gündür bu konuda en ufak bir haber yok. Acayip değil mi?”
Medyada çıkan haberlerden özetlersem, skandal, TT Gıda adlı firmanın Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na başvurması üzerine ortaya çıkmıştı. Bu firma, kendisinden et alan Fasdat Gıda’nın, “Etiniz hastalıklı çıktı” diye parasını ödemediğini iddia ediyordu. Burger-King’in et tedarikçisi durumundaki Fasdat Gıda da, “Hastalıklı çıkan 12 ton eti Zeybek Katı Atık Tesisleri ve Karacabey’deki köpek çiftliğinde imha ettik” yanıtı veriyordu. Bakanlık, Fasdat Gıda’nın etlerin imha edildiğini belirttiği köpek çiftliğinde o kadar eti tüketecek köpek bulunmadığını saptamıştı. Hastalıklı etlerin imha edilmeyip piyasaya sürüldüğü yolunda kuvvetli şüpheler bulunuyordu. Burger King de konunun kendilerinin dışında olduğu, iddiaların tedarikçi firmaları ilgilendirdiği, o firmadan et alımını kestikleri açıklaması yaptı. Ardından Bakan Mehdi Eker de sorunu kendilerinin ortaya çıkardığını ve savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını açıkladı.
Ortada bu kadar iddia, bilgi ve açıklama olmasına rağmen Hürriyet’te haber çıkmaması tartışmaya açık bir durum yaratıyordu. Okurların yakınmalarını Ekonomi Servisi Müdürü Vahap Munyar’a ilettim. Munyar, Bakan Eker’in açıklamasını ve okur uyarılarını da dikkate alarak, konuyu ekonomi sayfalarına taşımaya karar verdi. Bunun sonucu olarak 26 Eylül Pazar günü Hürriyet’te, “Tarım Bakanlığı, hastalıklı hamburgeri yakın takibe aldı okul kantinlerinde denetim arttı” haberi yayınlandı ekonomi sayfalarında. Böylece okur uyarıları sonuç vermiş oldu.
Okur Temsilcisi olarak okur uyarılarının son derece yerinde olduğunu vurgulamalıyım. 12 ton hastalıklı etin piyasaya sürülüp sürülmemesi insan sağlığını yakından ilgilendiren bir konu. Olayda suçlananın kimliğine değil, iddiaların niteliğine bakmak durumundayız. Ortada raporlar, belgeli suçlamalar, resmi açıklamalar varken bunu görmezden gelemeyiz. Sağlıklı gıda tüketmek kadar sağlıklı haber almak da insanların hakkı.
Ayrıca artık bir gazetenin vermediği haberler, en az verdiği haberler kadar dikkat çekiyor. İletişim bombardımanı altındaki medya tüketicileri, tek kaynağa bağlı değil, biz medya profesyonellerinin vermediklerini başka kaynaklardan da öğrenebiliyor.
O fotoğraflar aklandı
HÜRRİYET okurları, “İftar vakti Allah’a emanet” manşetini hatırlayacaktır. Başbakanlık’taki koruma polisleri, iftar vakti görev yerlerini terk etmiş, Hürriyet muhabiri Hasan Tüfekçi de o anı kare kare fotoğraflamıştı. 3 Ekim 2007’deki bu manşetin ardından güvenlik açığının sergilenmesi nedeniyle teşekkür etmek yerine Başbakanlık’tan peş peşe yalanlamalar gelmişti. Bununla da kalmamış, Tüfekçi’nin Başbakanlık’taki akreditasyonu iptal edilmişti.
Geçen hafta konuyla ilgili yeni bir gelişme oldu. Tüfekçi’nin, haberi yalanlayan o açıklamaları yazan dönemin Başbakanlık Sözcüsü Akif Beki aleyhine açtığı dava sonuçlandı. Ankara 8. Asliye Hukuk Mahkemesi, Akif Beki’yi 7 bin 500 lira tazminat ödemeye mahkum etti. Kısacası, yargı Hürriyet’in manşetinin ve tabii o fotoğrafların gerçek olduğuna hükmetti!
Kıbrıs’ta iş yapan Türkiyeliler mi?
Savaş Özbey’in, Hürriyet Cumartesi’de 11 Eylül tarihinde çıkan “Çapkın kontrollerine Kıbrıs ehliyeti formülü” başlıklı yazısında, Türkiye’de ehliyetlerine el konulanların Kıbrıs’tan yeni ehliyet çıkardıkları anlatılıyordu. Bu yazıda, “Kıbrıs’ta iş yapan Türkiyeliler” ifadesinin kullanılması, okurumuz Şükrü Şahin’in dikkatini çekti. Şahin, “Acaba Alman gazeteleri Almanyalılar, Fransız gazeteleri Fransalılar ve İngiliz gazeteleri Britanyalılar ifadesini mi kullanıyor? Haberi yazan veya Editör, ‘Türkler’ ifadesinden hoşlanmayabilir. Ancak herkes yaptığı işe uygun davranmak durumundadır. Kasıt olmadığını ummak istiyorum” görüşünü dile getirdi.
Okura “dikkati ve hassasiyeti” için teşekkür eden Savaş Özbey, eleştiriye şu yanıtı verdi: “Doğrudur, Türkiye’nin etnik sıkıntılarının çözümünde, Türk sözcüğü yerine Türkiyeli sözcüğünün kullanılmasını önerenler var. Benim kişisel olarak yersiz bulduğum bir öneri, ama yazımın konusu bu değildi. ‘Kıbrıs’ta iş yapan Türkiyeliler’ ifadesini kullanmamın nedeni, Kıbrıs’ta Kıbrıs Türkleri’nin bulunması. Eğer yazıda ‘Kıbrıs’ta iş yapan Türkler’ deseydim, bu aynı zamanda Kıbrıslı Türk işadamları anlamına da gelebilirdi. Yazıda ‘Türkiyeli’den kasıt, söz konusu Türk’ün Kıbrıs değil de Türkiye Türk’ü olduğunu belli etmek içindi.”
Sanırım açık. “Türkiyeli” sözcüğünün kullanılması siyasi, sosyolojik bir tercihten kaynaklanmıyor. Sadece ayrımın rahat yapılabilmesi için kullanılmış. Buradan siyasi propaganda gibi yorumlar çıkarmak, zorlama değerlendirmeler. Kaldı ki, Hürriyet’in Türk yerine Türkiyelilerin kullanılması konusunda genel bir tavrı olmadığı da ortada. Başbakan Erdoğan da geçtiğimiz günlerde genel yayın yönetmenleri ile yaptığı toplantıda bu konuya değindi. “Türkiyeliyim dedim beni yargıladılar. Şimdi Genelkurmay Başkanı aynısını söylüyor. Nereden nereye?” dedi. Artık Bu ülkenin başbakanı da “Türkiyeli” denmesine uzak durmuyor.
Ayrıca yeri gelmişken belirteyim; ulus adıyla devlet adının karıştırıldığı örneklere de sık rastlanıyor. Örneğin Hürriyet’in 17 Eylül’deki bir haberinde, “Türk-İran İş Konseyi” ifadesi kullanılmıştı. Oysa İran devletin adı, Türk ise ulus adı. İki tarafın da aynı biçimde ifade edilerek, Türkiye-İran İş Konseyi yazılması daha doğru olurdu. Tabii bu haberde “Türk-İran İş Konseyi” diye yazılmasının temel nedeni, DEİK’in tercihinin bu yönde olması.
Kayyum değil kayyım
SP’deki yargı sürecine ilişkin haberlerin, kararı veren hâkimi kızdırdığını ve “Kayyum değil çağrı heyeti atadım” dediğini aktarmıştım. Değerli hukukçu Prof. Dr. Aydın Aybay da mahkeme kararı için “Bu heyet kayyım heyeti değildir; yapacağı iş genel kurulu toplamaktan ibarettir” dedi. Aybay, “SP’ye kayyum atandığı” haberlerinin yanlış olduğunun altını çizmiş oldu.
Aybay, geçen haftaki yazıda benim de diğer gazetelerde olduğu gibi sözcüğü “Kayyum” olarak yazmamı eleştirdi. Aybay, bu konuda Türk Dil Kurumu değil Türk Hukuk Sözlüğü’ne bakılmasının doğru olacağını vurguladı ve uyardı: “Bu sözlük hukukla ilgili konularda en doğru ve sağlam kaynaktır. Sözlükteki ilgili madde de kayyımdır; kayyum değildir.”
Eksik bilgi için özür
27 Eylül’de yayınlanan “Özal’a otopsiyi ailesi istemedi” başlıklı haberde emekli Binbaşı Prof. Mustafa Sarsılmaz’ın, “Özal’ın zehirlendiği” iddialarına ilişkin görüşleri aktarılıyordu. Haberi yazan Sefa Kaplan, bir okurumuzun Prof. Dr. Sarsılmaz’ın branşının haberde yazılmadığı uyarısı üzerine “Sarsılmaz’ın halen Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı Başkanı ve anatomi uzmanı olduğu” bilgisini verdi. Kaplan, eksik bilgi için okurlardan özür diledi.