Halktan korkmanın bedelini hep halk öder

MISIR’da yaşanmakta olanları izliyor musunuz? Tahrir Meydanı’nda yine kıyametler kopuyor. Bir yıl önce Hüsnü Mübarek’i devirmek için meydana dolan kalabalıklar, şimdi Mübarek’in yerine halk oyuyla seçilerek gelen Mursi’yi protesto ediyor.

Haberin Devamı

Mursi’ye bağlı polis ve asker, Mübarek zamanında yapılmayanı, Mübarek’in bile cesaret edemediğini yapıyor, göstericilere müdahale ediyor, onlara biber gazı sıkıyor. Bu yazının yazıldığı saate kadar meydanda 5 gösterici ölmüştü.

Mısır’da bu noktaya nasıl gelindiği önemli. Çünkü aynı Mursi düne kadar ciddi bir desteğe sahipti; en azından muhalefeti sokakta değildi. Ama bugün sokakta.

Başlıca sebep, Mursi’ye ve onun şahsında Mısırlıların ‘Tahrir devrimi’ dediği devrime direnen eski rejim koruyucularının Mursi üzerinde bir nevi vesayet uygulamaya kalkmalarına Mursi’nin cevap verme biçimi.

Mursi haklı mıydı haksız mıydı tartışması yersiz. Mursi haklıydı bence ama verdiği cevapla haksız konuma girdi; çünkü bir süre için kendi ‘iyi kalpli’ diktatörlüğüyle ülkesini demokrasiye ulaştırmak istedi.

Oysa yapması gereken doğrudan halka gitmekti. O ise bir süre ülkesine ve ulusuna ‘veli-vasi’ olup durumu uygun hale getirince gitmeyi tercih etti.

Vesayet, ister askerden ister siyasetçiden, ister partiden, ister bürokrasiden gelsin sonuç değişmez: Vesayet dediğimiz şey, esasen halktan korkmak, halkı olduğu gibi kabullenmek yerine ona biçim vermeye çalışmaktır.

Türkiye bu anlamda vesayetten çıkmış falan değil, vasilerin isimleri ve belki anlayışları değişmiş durumda sadece.

Mısır ise tam vesayetten çıkma ümitlerine sahip olmuşken yeniden bir ‘iyi kalpli diktatör’ tecrübesi yaşamak istemedi. Belki sütten ağızlar yandığı için yoğurt bile üflenerek yeniyor, ondandır.

Mısır’ın bu anlamda karışması, iç istikrarsızlığa sürüklenmesi Türkiye’nin öncelikle dış politikasını etkiler. Daha düne kadar Mısır-Türkiye ekseninden söz ederken bugün bu ülkede işlerin kötüye gitmesi, bu onurlu milletin kendini yönetemez hale gelmesi ‘Yeni Ortadoğu’ beklentilerini de bozar.

Ama bizim dış politikamızdan daha önemlisi, Mısırlılar’ın hali ve durumu.

Ciddi bir ekonomik çöküntü içinde olan ve kısa sürede de düze çıkabilir gibi gözükmeyen bu büyük ülkenin demokrasiden uzaklaşması çok ciddi bir tehlike.

O yüzden, Ankara eğer elinde bir ikna etme gücü varsa bunu Mursi’yi kendi halkından korkmaması için ikna etmekte kullanmalı.

Mısır, şubat ayını beklemeden derhal seçime gitmeli ve derhal yeni Anayasasını yazıp demokrasi yolunda yürümeye başlamalı.

Haberin Devamı

Bu dünyadan Dave Brubeck diye biri geçti

Haberin Devamı

YİĞİTER Uluğ hatırlatmasa aklıma gelmeyecekti. Yıllar önce Dave Brubeck İstanbul’da bir konser vermişti. Konser sonrası yoğun alkışlara karşılık selam vermek üzere piyanosunun başından ayağa kalktı, ceketinin önünü ilikledi. Yiğiter, geçen gün ‘Oysa önünü iliklemesi gereken o değil bizlerdik’ diye yazdı.

Haklıydı.

Caz severler bilecek, Dave Brubeck sadece son 55 yıldır herkesin dilinde olan Take Five’ı besteleyen adam değildi; caz müziğini kökünden etkileyip değiştiren biriydi. Geçen gün tam da 92. yaşgününden önce ve kardiyoloğuyla randevusuna gitmeye hazırlanırken kalp krizi geçirip öldü.

Oysa aynı Brubeck bundan 12 yıl önce, 80. doğum gününü İstanbul’da, İş Sanat’ta verdiği bir konserle kutlamıştı. Yani, son gününe kadar müzik yapıyordu, konser veriyordu büyük piyanist.

Türk tirmi’ diyebileceğimiz 9/8’lik aksak ritmle bir bestesi var üstadın, Blue Rondo a la Turk adını taşıyor. Söylentiye göre 50’li yıllarda bir İstanbul seyahatinde bestelemiş.

Bu dünyaya büyük izler bırakan biriydi; kendisi artık yok ama izi duruyor: Stüdyo ve konser kayıtları, besteleri hep bizimle olacak.

Yazarın Tüm Yazıları