Kanada’nın en büyük şehirlerinden biri olan Toronto’dayız. Burada 100 binden fazla Türk yaşıyormuş. Türkiye’den bakınca dünyanın bir ucu… Gökdelenler, geniş sokaklar, mağazalar, yollar ve alabildiğine yeşil bir şehir. Havalimanında kendimi Birleşmiş Milletler kampına düşmüş gibi hissediyorum. Bu his, Kanada’da kaldığım bir hafta boyunca sürdü. Çünkü burada dünyanın dört bir köşesinden insan diline, dinine, ırkına bakılmaksızın bir araya gelmiş, sevgi ve saygı ilişkisine dayalı bir düzen kurmuş. Ancak ülkeye giriş en az vize almak kadar zor. Bu durumun temel sebebi bitmeyen göçmen akınıymış. Oysa “Ben bir gazeteciyim, kolay olması gerekirdi” diye düşünüyorum ama Kanada hükümeti “Bana mısın?” demiyor. Olsun… Elimde valizlerle havaalanının kapısına çıkıyorum, gözlerim muhteşem Türkçesi ve tüm zarafetiyle, Ankara Kitaplığı’nın başkanı Özen Vekiloğlu’nu arıyor… Sonra candan selamlaması ve içten sarılışıyla kucaklaşıyoruz. Beni oracıkta tatlı mı tatlı biriyle tanıştırıyor. Selime Hanım’la...
#Ömür Kurt