Doğu Karadeniz’de eylül ayının son haftasından itibaren kasımın ortalarına kadar devam eden sonbahar, zirvelerden başlayıp alpin çayırlardan vadi tabanına inen bir görsel şölen sunuyor. Yaylacılara artık dönün diyen çiğdemi, kokulu üzüm ‘isabella’dan yapılan ‘Laz muhallebisi’ni, kızıllaşan yapraklarla yaşlı ormanları, zorlaşan patikalarıyla Avusor Yaylası’nı ve yaylalardaki göç heyecanını yerinde görmenin tam sırası.
#Avusor YaylasıUsta şair Haydar Ergülen ‘Nar Alfabesi’nden sonra ‘Uykucu Şiirler’le bir kez daha çocuk okurlarıyla buluşuyor.Kitaptaki 37 uykucu şiirle karın, kışın, baharın, günlerin, kedilerin, köpeklerin, sayıların, kuşların, ağaçların... uykularına konuk oluyoruz bir bir.
#Şiir“Yasak bir güz gecesini yaşıyor kent. Cumbanın penceresini açtım. Bahçede çiçeklerini suluyor Giritli kadın. Saçlarını okşuyor fesleğenlerin. İmbatlar, gecenin saklı bir yerinden gelip fesleğen kokularıyla dolduruyorlar odamı. Uzakta yaşlı deniz feneri, göz ediyor karanlığın içinden, küçük kırmızı bir karanfil gibi hüzünlü, ürkek.”
#Esme Aras Röportaj“Aslına bakarsanız / Türkçe bilmez / Lüksemburg Parkı / Bu bir gerçektir / Ama Turan Erol / Anadili gibi bilir / Doğanın ve eşyanın / Gizemli dilini / Ve çok iyi çevirir / Türkçeye bu dili / İyi ressam, iyi şair / Ve bir çevirmendir o / Sözcükleri renklere / Renkleri de / Sözcüklere çevirir.”
Sonbahar İstanbul’da yüzünü göstermeye eylülün ikinci yarısından sonra başlar. Ama asıl ekimden itibaren kentin kapısını çalar. Sonbaharın izlerini görebilmek için parklara, korulara gitmek gerekir. Çünkü caddelerde ve sokaklarda artık yapraklarını uçuracak pek ağaç kalmamıştır. Sonbahar İstanbul’u sarıya boyar, canlandırır. Yeni yaşamlara kapılar açılır.