Güncelleme Tarihi:
Tarkan’ın, Pınar Dilek ile sözlendiğini duyuruyordu.
Fakat aynı gün sabah erken saatlerden itibaren Hürriyet internette “Tarkan evlendi” haberi yayına girdi. Ertesi gün Hürriyet’te yer alan haber ise “Sürpriz nikâh” başlığını taşıyordu. Bunun üzerine okurlardan Muharrem Akduman, “Hangisi doğru?” diye sordu. Öyle ya, Tarkan sözlendi mi, evlendi mi?
Meğer Tarkan’ın basın danışmanı gazetecilere Tarkan’ın “sözlendiği” bilgisini vermiş. Hürriyet dahil bütün gazeteler de o nedenle “sözlendi” diye yazmış haberleri. Ertesi gün nikâh töreni fotoğrafları servis edilince anlaşılmış evlendikleri.
Ancak bu bilgiler Hürriyet’in ikinci haberinde yoktu. 3 Mayıs’ta çıkan “evlendi” haberi, sanki bir gün önce “sözlendi” diye bir haber yayınlanmamış gibi yazılmış, ilk habere atıf bile yapılmamıştı.
Oysa bir gün önceki haberin doğru olmadığı anlatılmalı, bu yanlışın nedeni konusunda okura bilgi verilmeliydi. İki haberi birden okuyan okuru şaşkına çevirmemek için gerekliydi bu.
***
“Adı bile belliydi” haberi, 3 Mayıs’ta yayınlanmıştı. Gaziantep’teki bombalı saldırının istihbaratının önceden alındığı ve saldırganın adının da aralarında bulunduğu muhtemel şüphelilerin listesinin beş gün önce Gaziantep Emniyeti’ne iletildiği aktarılıyordu.
Bu haberle ilgili olarak Gaziantep Valiliği bir açıklama yaptı. Açıklamada, haberdeki “yetkililere şüpheli ismi de bildirildi’ ifadesinin gerçeği yansıtmadığı” belirtildi.
Valiliğin bu açıklaması, Hürriyet’te 4 Mayıs’ta “Bombacı açıklaması” başlığıyla yayınlandı. AA mahrecini taşıyan haberin ilk cümlesi, “... Haberin gerçeği yansıtmadığını bildirdi” şeklindeydi. Halbuki Valilik, haberin tümünü yalanlamamış, sadece “şüphelinin adının bildirilmesi” kısmına itiraz etmişti.
Bu durumda haber, “Adı bile belliydi” haberinin tümünün yalanlandığı gibi bir üslupla yazılmamalıydı. Valiliğin haberin diğer unsurlarıyla ilgili hiçbir ifade kullanmadığı, böylece saldırı olacağı istihbaratının Gaziantep Emniyeti’ne beş gün önceden bildirildiği unsurunu doğruladığı vurgulanmalıydı.
***
“ABD’li öğrenciye İstanbul’da tecavüz” 3 Mayıs’ta üçüncü sayfada yayınlandı. Haberin girişinde genç kızın “otostop yaptığı” bilgisi veriliyordu. Hemen altındaki paragrafta da “D.D.S. cumartesi gecesi arkadaşlarıyla Mecidiyeköy’deki bir gece kulübünde eğlendi. Genç kız çıkışta evine dönmek için otostop yaptı” deniyordu.
“Otostop” sözcüğü böyle vurgulanınca haber, “gecenin bir yarısında eğlenceden dönerken otostop yapan Amerikalı genç kıza tecavüz” öyküsüne dönüyordu. Böylece şiddete maruz kalan genç kız, tedbirsiz davranmış ve tecavüze zemin hazırlamış gibi görünüyordu.
Üstelik otostop yaptığı bilgisi de kesin değildi. Nitekim bir gün sonra ortaya çıkan görüntü ve ifadelerde genç kızın otostop yapmadığı, arkadaşının evinden çıktıktan sonra yolda yürürken saldırganların genç kızı kendi araçlarına binmesi için ikna ettikleri anlaşıldı.
Bu da gösteriyor ki, saldırı ve şiddet haberlerini yazarken sadece fail ifadesine dayanmamalı ve kalıplaşmış söylemlerden uzak durmalıyız. Daha da önemlisi, –özellikle de kadın- mağdurlar hakkında suçlayacak ifadeler kullanmamalıyız.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin “Toplumsal cinsiyet eşitlikçi haber kılavuzu”ndaki “Bu tür haberlere konu olan kadınların kıyafetleri, davranışları, alışkanlıkları, zevkleri vb. suça zemin oluşturan sebepler gibi gösterilmemeli ve önyargı oluşturabilecek ifadelerden kaçınılmalı” tavsiyesi kulağımıza küpe olmalı.
ŞİDDET ANKETİ
ANKARA Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde bir grup kız öğrencinin, tacizci olduğu iddiasıyla bir erkek öğrenciye saldırmaları hemen tüm medyada haber olmuştu. Hürriyet internette bu haber yayınlanırken bir de anket düzenlenmişti.
O erkek öğrencinin avukatı olan F. Seda Kaya, Hürriyet’te 29 Mart’ta internette yayınlanan “DTCF karıştı, taciz iddiasıyla dayak” haberine tekzip göndermiş. “Yanlı beyanlara itibar edilerek yapılan asılsız haberlerde müvekkil aleyhine olumsuz algı oluşmuştur” diyor.
Ancak habere baktım, suçlamaların iddia olduğu özellikle belirtilmiş; erkek öğrencinin de ne adı yazılmış ne de görüntülerde yüzü görünüyor. Sadece isminin ilk harfleri verilmiş. Ama avukatın tekzip metninde erkek öğrencinin açık adı var yani metin aynen yayınlansa kimliği tümden deşifre olacak!
Fakat avukatın da vurguladığı gibi böyle bir haberle ilgili anket yapmak son derece sakıncalı. Gerekçesi ne olursa olsun ortada bir şiddet var, kız öğrencilerin davranışını haklı bulup bulmadıklarını okura soramayız. Bereket okurların yüzde 44.2’si “Tepki haklı ama şiddet uygulamaları yanlış” şıkkını işaretlemiş. Ama ya çoğunluk şiddeti “haklı” görseydi? O zaman biz de gazeteci olarak şiddeti desteklemiş olmayacak mıydık?
OKURDAN KISA KISA
METİN Susan: Hürriyet Cumartesi ekinde yer alan “Sahnede şenlik var” yazısındaki Selami Şahin ve İrem Derici röportajlarındaki sorularla cevaplar birbirinden ayırt edilemiyor. (30 Nisan)
Birgül Ergev: Galiba “Haddini bilmeyenler Kutü’l Amare’yi inkâr edemezler” başlığında anlam kayması olmuş. Cumhurbaşkanı “Haddini bilmeyenler bu zaferi inkâr etti” anlamında konuşmuş. “Haddini bilen” ya da “inkâr eder” olabilirdi. Tabii en doğrusu konuşanın kalıbını kullanmak. (1 Mayıs/ 27. sayfa)
Kaan Tatar: Neden inatla “Kilis’e roket düştü” diye haber yayınlıyorsunuz? Kilis’e bilinçli olarak roket atılıyor, başka bir yere giderken kazayla Kilis’e düşmüyor. (1 Mayıs/internet)
Sadık Zeki: 3 Mayıs tarihli gazetenin arka kapağındaki “Dünya kadar 3 gezegen” haberinde geçen “Güneş’in 10 katı küçüklüğündeki” ölçüsünü anlayamadım. Üstelik bu ölçü (!) aralıklarla kullanılıyor. Acaba “Güneş’in 10’da biri büyüklüğünde” mi denilmek isteniyor? Yoksa bilmediğim bir ölçü mü var?Baran Yılmaz: Hani intihar haberlerini kullanmayacaktınız? İnternette “Gayrettepe’deki ünlü otelde feci ölüm” başlıklı bir haber var. İntihar eden kişi ünlü değil. Üstelik intihar nedeni benzer durumdakilere de olumsuz örnek oluşturabilecek üzücü bir olay. (3 Mayıs)
A. Feridun Gündoğdu: 20 Nisan’da manşetinizdeki çelişkiye dikkat çekmek isterim. Cumhurbaşkanı, “PKK’yı yendik” diyor. Sağ alt köşede ise “İki şehit” haberi var. Nasıl yendikse?
NOT: Manşet, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerini aktarıyordu; onun görüşüydü. Şehit haberi de Güneydoğu’daki gelişmeyi içeriyordu.
Ayşe Doğuş: Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu’nun görüşmesi, bizim okuduğumuz gazetede yarın diye yazıyor. Görüşme bugündü. Erken öğrenemediniz herhalde. (4 Mayıs)
NOT: Cumhurbaşkanlığı, program değişikliğini o gece 00.45’te açıklayınca ilk baskılarda “yarın” diye kalmış. “Bugün” düzeltmesi son baskılarda yapılabilmiş.Erdinç Baştopçu: Hemen her haberi internette “Dünya bunu konuşuyor”, “Sonunda bu da oldu” gibi başlıklarla sunuyorsunuz. “Gmail kullananlara çok önemli uyarı” başlığına tıklıyorsunuz, bu hesabın özelliklerini anlatan haber çıkıyor.