Güncelleme Tarihi:
- Özgüven kişinin en önemli becerilerinde biri. Kendimiz ve yeteneklerimiz hakkında pozitif ve gerçekçi bir anlayışa sahip olduğumuz anlamına geliyor.
- Eksikliği, hayata 1-0 yenik başlamanıza neden. İş hayatınızda, arkadaşlar arasında, hatta özel hayatınızda kontrollü bir özgüven mutluluğun anahtarı.
Nasıl Gelişir?
Aşağılık, umutsuzluk gibi duygular, genellikle evde, okulda veya işte yaşadığımız kimi olumsuz yaşam deneyimlerinden sonra ortaya çıkar. Kendiniz hakkında olumsuz düşünmeye başlarsınız. Kendini ve yeteneklerinizi eleştirir, üzerinizde baskı hisseder, olayların sonuçlarını olduğundan kötü görmeye başlarsınız.
Bunu Yapın:
- Kendiniz hakkında olumlu düşünün.
Gerçekçi olan ve beklentilerinizi karşılayan hedefler belirleyin. Makul seviyede hedefler belirleyin ki, böylece başardığınız şeyler, başta ulaşmayı düşündüğünüz hedeflere yakın olsun. Bu durum, özgüveninizi ve kendinizle ilgili memnuniyetinizi destekler.
- Bir şey başardığınızda kendinizle gurur duyun ve kendinizi ödüllendirin.
Kötü veya üzücü bir şey olduğunda, olumsuz düşüncelerinizin farkına varın. Tamamen duygularınızla hareket etmek yerine, içinde bulunduğunuz durum hakkında mantıklı olarak düşünün.
- Zayıf taraflarınız yerine, güçlü taraflarınıza ağırlık verin. Belirli konularda, diğerlerine göre daha becerikli ve iddialı olduğunuzun ve hayatınızın her alanında mükemmel olmanın imkansız bir şey olduğunun farkına varın.
- Yaptığınız ve başardığınız şeyleri sadece şansa bağlamayın. Bunun yerine, kişisel başarılarınız için kendinizle de gurur duyun.
- Fikirlerinizi savunun. Diğer bir ifadeyle, başkalarının haklarını ihlal etmeden, kendi duygularınızı, düşüncelerinizi, inançlarınızı, ihtiyaçlarınızı, dürüst ve net bir şekilde ifade etmeyi öğrenin.
- Haklarınıza sahip çıkmayı öğrenin ve sizin için makul olmayan isteklere “hayır” deyin. Fikirlerinizi açık ifade edebilme konusunda alacağınız bir eğitim, özgüveninizin gelişmesinde size çok yardımcı olabilir.
- Yaşamınızda önemli olduğuna inandığınız sorunların bir listesini çıkartın. Daha sonra bunları iyileştirmenin veya değiştirmenin yollarını yazın. Bütün sorunlarınız tabii ki kolay ve hızlı bir şekilde çözülemez ama hemen harekete geçebileceğiniz bazı alanlar da olacaktır.
ÜÇ ADIMDA YENİDEN KAZANIN
Risk Alın
- Rutin hayatınızı seviyor olabilirsiniz ama bu durum zamanla sizde özgüven eksikliği yaratabilir ve alışkanlıklarınızın dışına çıkmaya korkabilirsiniz.
- Risk almak size her zaman cesaret verip yeni durum ve olaylara karşı ayakta durabilme yetisi kazandırır. Özgüveni hayatınızın her anında hissedersiniz.
Doğru Nefes Alın:
Nefes almayı bilmek hayatınızda odaklanma sorununa çözüm olacaktır. Sıkıntılı olduğunuz, sinirli olduğunuz anlarda bulunduğunuz yerden uzaklaşıp derin nefes almak sizi daha ayakları yere basan bir insan haline getirecektir. Günde birkaç kez bu yöntemi uyguladığınızda bakış açınızın da değiştiğini göreceksiniz.
‘Hayır’ Deyin:
Hayır demek, kendinizi ifade etmek demek. Sevdiğiniz, beğenmediğiniz, istemediğiniz bir konu, durum ya da olay karşısında “hayır” diyebiliyorsanız işte hayatınız o zaman kolaylaşacaktır. Derdiniz kimseyi incitmemek ama fikrinizi de belirtmekse hayır derken, neden hayır dediğinizi kendi cümlelerinizle açıklayabilirsiniz.
AYŞE ARMAN
Efe, bana aşık değilmiş anne
Ama boş ver… Efe yok, Batu ve Burak var!!!”
Geçenlerde, “Anne, kızlar erkeklere çıkma teklif edebilir mi?” başlıklı bir yazı yazmıştım. Kızımla ilişkimi anlatmıştım. Sizden de kendi çocuklarınızla yaşadığınız benzer farkındalık ve özgüven hikayeleri istemiştim.
Sağ olun, var olun harika hikayeler göndermişsiniz.
Çok hoşuma gitti.
Bugün bir kısmını yayınlıyorum.
Okurken gördüm ki, sadece biz çocuklarımıza değil, çocuklarımız da bize özgüveni öğretebiliyor… Yaşasın! İyi ki varlar…
Kızımın hiç unutamadığım
İLK AŞK ANISI
Benim kızımın hiç unutamadığım bir ilk aşk anısı var.
Anaokuluna gidiyordu. Yaş 4. Bir gün onu okuldan aldım. Bıcır bıcır erkek arkadaşlarından birinin ondan telefon numarasını istediğini, onun da verdiğini, kendisinin de onun telefon numarasını aldığını anlattı. Ama görmenizi isterdim. Gözleri parlıyordu. “Akşam arayacağım!” demiş arkadaşı. Eve ulaştık, inanmazsınız telefonu kontrol etti, çalışıyor mu diye baktı, çalıştığını görünce rahatladı. İşimizi gücümüzü bıraktık, telefon bekliyoruz.
Her akşam en geç 9:30'da uyuması lazım. İsmi Yalın olan çocuk aramadı diye perişan oldu ve dedi ki, “Ben artık yatacağım ama yatmadan Yalın’ı arayacağım ve niye aramamış diye soracağım!”
Bu özgüveni şaşırttı beni. Ama kendi kendine kuruntu yapmasındansa arayıp sorması, bana da mantık geldi, “Peki kızım” dedim.
Yalın’ı aradık, babası çıktı telefona. Ay bir sevindiler! Meğer küçük Yalın, numarayı alırken yanlış yazmış. Bir sürü kere aramışlar, perişan olmuş çocuk, “Numarayı nasıl yanlış aldım?” diye kendisine çok kızmış. Babasına, “Ben söz verdim, arayamıyorum, o zaman bekleyelim o arasın!” demiş. Fakat dayanamayıp az evvel, uyuya kalmış.
Bizimki, çocuğun neden aramadığını öğrenip, mazereti yeterli bulunca pek bir keyifle uykuya daldı.
Uyurken yüzündeki o büyülü gülümsemesini hiç unutmuyorum.
Aşk, hangi yaşta olursa olsun çok güzel!
-Şahane! Hikayenize bayıldım! En çok da, “Söz verdiği halde beni neden aramamış, cevabını öğrenelim bakalım” demesi beni koparttı. Özgüven budur. Demek ki çocuğu iyi tanımış ki, bir aksilik olduğunu hissetmiş. Evet haklısınız, aşk her yaşta çok güzel!!!!
Şu hayatta bana öğrettiği şeyler için
kızım Dafne’ye minnettarım!
Hızla geçen senelerde hatırladığım, kalbime en çok dokunan hikaye şu: Bir şirket ortağıydım, deliler gibi çalışmam gerekiyordu. Ve kızım Dafne 6 yaşındaydı. Ama evet, her akşam onu uyuturken tıpkı sizin Alya’yla yaptığınız gibi, o gün yaşadıklarımız üzerine konuşuyorduk.
Bütün o keşmekeş ve hayat koşuşturması içinde Dafne benim vahamdı!
Bir gün stresten, iş gerginliğinden, alnımın tam ortasında, kocaman bir çıban çıktı. Ve ben o haftaki toplantılarıma hiç bir fondotenin kapatamadığı bu çıbanla katılmak durumumda kaldım.
Anladınız, feci derece mutsuzdum!
Dafne hissetti.
Yatakta birbirimize sarılırken, “N’oldu anne? Neyin var?” diye sordu.
Ben de, “Alnımın ortasındakine bak. Ne feci değil mi? Bu hafta bir sürü önemli toplantım var ve ben bu haldeyim. Kendimi çok çirkin hissediyorum” dedim.
Defne ise, “Aaa, şimdi gördüm!” dedi ve ekledi: “Sakın üzülme! Sana bakıp, sadece o çıbanı görenleri boş ver. Ama eminim sana bakıp, tıpkı benim gibi, kalbindeki rengarenk çiçekleri, yemyeşil ağaçları, mutluluk içinde zıplayan, özgür hayvanları görenler de olacaktır. İşte o insanlar önemli…”
Yemin ederim 6 yaşında bir çocuk, tam bu kelimelerle olmasa da bu manaya gelecek cümleler söyledi.
Ben de gözlerimden süzülen yaşlarla, ona teşekkürler ettim, onu ne kadar sevdiğimi anlattım.
Birbirimize sarıldık ve uyuduk.
Çalıştığım şirkette tüm arkadaşlarım her gün bir Dafne anekdotu paylaşımı isterlerdi. Şu anda 16 yaşına gelmekte olan kızımın, bana bu hayatta hatırlattığı ve öğrettiklerine her zaman minnettarım. Farkındalıklarının bastırılarak değil, genişletilip cesaretlendirilerek büyütülen bir gençliğe kalpten sevgi ve saygı duyuyorum. Dokundukça sevginin çoğaldığı, hepimizin bir ve tüm ve bütün olduğumuzun bilincinde onlar... (A.)
-Oooo gerçekten müthişmiş! Hele kalbinizdeki rengarenk çiçekleri, yemyeşil ağaçları, mutluluk içinde zıplayan, özgür hayvanları görmesi daha da müthiş! Çocukların hayal güçleri ve yaratıcılıklar inanılmaz. Bir insanın çocuğundan böyle şeyler duyması hakikaten hayatta hiçbir engele takılmadan yürümesini sağlayabilir. Sadece biz çocuklarımıza değil, çocuklarımız da bize özgüveni öğretebiliyor…
Bu yaşımda kızımın özgüvenine sahip değilim!
Cumartesi günkü yazınızı okurken, karşımda kendi kızım varmış gibi hissettim. Alya’dan bir yaş küçük Parla adında, sizinki gibi sevgi dolu ve çok açık sözlü bir kızım var.
Bu özelliği bazen çok zor durumda bırakabiliyor beni.
Ama ben bu yaşımda, hala o özgüvene sahip olamadığım için, hoşuma da gidiyor.
Bu sene ilk kez aşık oldu.
Herkesin ilkokul aşkı vardır. Bir gün bana, “Anne, ben Efe’ye aşığım ama o bana değil” dedi. Ben de, “Nereden biliyorsun?” dedim. Çünkü ona gidip söyledim, “Sana aşığım. Sen de bana aşık mısın?” dedim. O da bana, “Hayır, seni arkadaş gibi seviyorum!” dedi.
Kızıma, “Boş ver takma Parla!” dedim.
O da, “Takmıyorum zaten” dedi, “Efe yok ama Batu’yla, Burak var!” (İpek Su.)
-Bravo Parla’ya! Efe yok ama Batu’yla, Burak var formülüne bayıldım. Napalmım hayat böyle. Gerçekçi olmak lazım, bir de pratik! Bence Parla’nın yaşadıklarını ve duygularını açıkça ifade edebilmesi şahane… Böyle bir özgüveni olduğu sürece hayatta asla yıkılmaz!
12 yaşındaki kızım İngiltere’ye yaz okuluna gitmek istediğini söyleyince…
Kızım Almina yaz okuluna gitmek istediğini söylediğinde 12 yaşındaydı.
“İngiltere’de harika bir yaz okulu buldum!” dedi.
Şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım.
“Neee?” dedim, “İngiltere mi?”
İlk defa tek başına bir yere gidecekti, hem de İngiltere’ye, öyle mi? Böyle bir şeyi nasıl kabul edebilirdim! Kızım henüz 12’ydi. Çok küçüktü. İzin veremezdim. Annem ve babamla konuşmaya karar verdim. Beni biraz olsun rahatlatacaklarını beklerken, onlar daha fazla tepki gösterdi. Ciddi ciddi itiraz ettiler. Küçücük kız, tek başına İngiltere’ye mi gider miymiş! Olacak şey miymiş!
Almina’ya çok açık davrandım.
“Böyle bir deneyim yaşamanı istiyorum ama tedirginim…” dedim.
O da gözlerini, gözlerime dikti ve “ Sen bana her zaman istemediğim hiçbir şeyi yapmamamı, ama doğru olduğundan emin olduğum hiçbir şeyin de peşini bırakmamamı söyledin” dedi, “Madem bu tecrübeyi yaşamamı istiyorsun o zaman izin ver gideyim…”
Haklıydı.
Ona hep böyle söylemiştim.
Yapacak bir şey yoktu.
Annemi, babamı karşıma alma pahasına, işlemleri başlattım. Bizimki inanılmaz mutluydu. Hava alanına vardığımızda, heyecanı gözlerinden okunuyordu. Ama o da benim tedirginliğimi, hatta paniğimi hissediyordu…
“Lütfen anne, rahat ol, ben çok eğleneceğim!” dedi. Gümrükten geçtikten sonra, bana zafer işareti yaptı, gülümsedi ve yürüdü gitti.
O kaybolunca, “Acaba annemi, babamı dinleseydim de göndermeseydim” diye düşünmedim değil ama gitmişti işte…
Uçaktan indiğinde haberleştik, sonrasında kampüse varıncaya kadar 2 saat kadar ona ulaşamadım.
Deliye döndüm!
Aklıma bin bir türlü kötü senaryo geldi.
İki saatin sonunda, telefonu açıldığında, en şefkatli haliyle, beni yatıştırmaya çalıştı, “Annecim, yolda bazı yerlerde telefon çekmedi. Lütfen sakin ol. Geldim, odama yerleşiyorum. Her şey yolunda!” dedi.
“Hiç korkmadın mı, tedirgin olmadın mı? Bilmediğin bir yerdesin!” dedim hayretler içinde.
“Ben okuma yazma biliyorum anne” dedi, “Bulamasaydım sorardım. Sen beni merak etme. N’olur iyi ol!”
O an, o yaşlardaki kendi halimi hatırladım. Annemin kaş–göz işaretinden ne dediğini anlardım. Anlamak zorunda kalırdım. Tek başıma bir yere gitmek mi? O işte bir hayaldi...
Ve kızımla inanılmaz gurur duydum, kendisine olan güveni beni daha da mutlu etti.
Almina şu an 16 yaşında ve yurt dışındaki üniversiteleri araştırıyor. Tüm detayları toparladıktan sonra benimle paylaşacakmış.
Harika bir genç nesil yetişiyor.
Biraz da kendimize pay çıkartmak istiyorum sanırım biz yeni nesil anneler de, ayakları yere sıkı basan, özgüvenli kızlar yetiştiriyoruz. Çok da iyi ediyoruz. (Çiğdem)
-Yehhuuuuuuuuuuu! Süpersiniz… Siz de, kızınız Almina da… Bravo ona! Kesinlikle bizden ilerideler, olsunlar da… Almina’ya üniversite hayatında başarılar. Eminim istediği okula ve bölüm girecektir. Çünkü annesi ona istemediği hiçbir şeyi yapmaması öğretmiş. Yaşasın annesine! Ben de Alya’a hep diyorum ki, “Tutku duymadığın bir işi yapma, tutku duymadığı bir adamın elini bile tutma…
Oğlum Mete, kızınız Alya’yı beğendi…
12 yaşındaki oğlum Instagram’dan Alya'nın fotoğrafını görüp çok beğendi ve onunla tanışmak istediğini belirten bir mail attı size. Her gün mailini kontrol edip "Bugün de cevap gelmemiş" diyor. Ben onun bu özgüvenine hayran kaldım. Mailini okuyup ona kısa bir cevap verirseniz müthiş olur. İsmi Mete Arda Çelik...
-Sevgili Mete, ben Alya. Annem senin mailini gösterdi. Çok hoşuma gitti. Ben de sana mail attım, aldın mı? Ben 9’um ama 12 yaşında arkadaşlarım var. Seninle de arkadaş olmak isterim. Ben futbol oynamayı seviyorum ve bisiklete binmeyi. Ve dans etmeyi. Bir de tabii bilgisayar seviyorum. Wi-Fi olan her yerde mutluyum! Tekrar You Tube’a girebiliyoruz, şimdi daha da mutluyum. İstersen bir gün bize gelirsin, oynarız. Sevgiler.
Benimki hiç soru sormuyor…
Benim oğlan Alya’nın tam tersi. 6 buçuk yaşında. Ne yazık ki hiç soru sormaz. “Sorar da ya aptal durumuna düşürsem?” diye çok düşünür. Bunu aşması için çok çabaladım ama başarılı olamadım. Çok sıkıntılı bir durum bizimki. Sınavlarında bile “Ya yanlış yaparsam” diye doğrusunu bile de cevaplamadan geçiyor… (Sevgi K.)
-Bunu aşmak elinizde! Yanlış yapmanın bir hak olduğunu, hepimizin yanlış yapma hakkımızın olduğunu anlatabilir ve onu ikna edebilirseniz, bence o da rahatlar. Siz yaptığınız yanlışları anlatın. Annesinin mükemmel olmadığını kavrasın. Ben Alya’ya hem akıllıca yaptığım işleri hem de salakça davrandığım yanlışlarımı anlatıyorum ki, o da doğru davranış biçimini süzebilsin. Ben yeri geldiğinde, “Bilmiyorum” da diyorum. “Hiç kimse her şeyi bilmez, anneler de bilmez” diyorum…
İlk kez sizi kıskandım…
Ben 38 yaşında 18 aylık bir kız annesiyim. Okumadığım yazınız hiç olmadı. Gazeteden okuyamadıysam, arşivlerden takip ettim. Bazen kızdım, bazen ayakta alkışladım ama ilk defa geçen gün kızınızla ilgili yazdığını yazıyı kıskandım. Hayatta sağlıktan sonra tek istediğim sizin kızınızla kurduğunuz ilişkiyi kendi kızımla kurabilmek. Lütfen bunun sırlarını paylaşırsanız çok sevinirim. (Arzu)
-Arzu ne tatlısın. Sır mır yok. Şeffaf telefon gibi yaşıyoruz. Her şeyimiz açık, gizlimiz saklımız yok. Senin ve kızın arasında olduğu gibi sonsuz bir sevgi var. Alya’yla birlikte büyüyorum ben. Kalbimin sesini dinliyorum ve onu nasıl yetiştirmek istiyorsam öyle yetiştiriyorum. Ama tabii ki yalnız değilim, harika bir sevgilim var. Bir sür insanın aksine, ben evli olmaya, aile olmaya bayılıyorum. Ve heyecan verici buluyorum. Beni çok zenginleştirdi annelik. Hafif deli bir anneyim. Ama “mış” gibi yapmıyorum, kendimi başka bir şeymişim gibi göstermeye çalışmıyorum. Neysem o. Çünkü kızıma da öğretmek istediğim bu. Bizim evin kuralı: Kalbinde ne varsa dilinde olmalı, küsmek yok, kızgınlık yok, öfkeyi sürdürmek yok, neyse derdin halledelim ve hayata sevgi içinde devam edelim…
AYNA AYNA…
VAR MI BENDEN GÜZELİ
Güzelliğinize dair yıllarca dinlediğiniz kalıp ve eleştirileri bir yana bırakın. Dünyadaki tüm kadınları kendi güzellikleri konusunda farkındalığa davet eden Dove, mutluluğun ve mutlu etmenin sırrının da bundan geçtiğini vurguluyor.
Güzellik... Kadınlar için yüzyıllardır süren en zorlu uğraş... Güzelleşme çabası asırlardır kadınların gündemindeki yerini korurken, hem kişisel hem de toplumsal bir zorlamaya dönüşmesi kaçınılmaz bir hâl alıyor. Aslında kadınları güzelleşmekten çok bu baskıların yorduğunu söylemek mümkün...
Kadınların hemen hemen hepsi, genç kızlıklarının ilk yıllarından itibaren belli güzellik kalıplarına uygun olmak için yoğun bir çaba harcıyor. Bununla birlikte, kadınların kendi güzelliklerini algılayışları da başkaları tarafından beğenilme duygusuyla tamamlanıyor. En büyük yanılgı, değerli olmaları için güzel olmaları gerektiğine olan derin inançları...
Ne yazık ki bununla da bitmiyor. Birçok kadın için ulaşılması zor ve hatta sağlıksız olan güzellik standartları hâlâ ön planda... Kadınların güzellikleriyle ilgili hayatları boyunca karşı karşıya kaldıkları eleştirileri bir düşünün:
“Şişmansın, zayıfsın, göğüslerin küçük (ya da büyük), kalçan geniş, bacakların çarpık, gözlerin küçük, saçların seyrek, burnunda çıkıntı var, yüzünde çiller var...” Bu liste böyle uzayıp giderken, tüm bu nitelemeler kadınların bedenleriyle ilgili düşünmelerine ve onu sanki bir sorunmuş gibi algılamalarına neden oluyor.
100 KADINDAN SADECE 4’Ü GÜZEL OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYOR
Dove’un 20 ülkede, toplam 6 bin 400 kadın üzerinde yaptığı araştırma da aslında tüm bunları gözler önüne serer nitelikte...
Öyle ki bu araştırmaya göre, dünyadaki kadınların yalnızca yüzde 4’ü kendini güzel hissediyor. Türkiye’de durum bundan biraz daha iyi;
Türk kadınların yüzde 13’ü kendilerini tam anlamıyla “güzel” olarak tanımlıyor. Öte yandan kadınların yüzde 38’i güzel olmak için kendilerini baskı altında hissettiklerini itiraf ediyor. Araştırmanın ortaya koyduğu bulgular bunlarla sınırlı değil. Örneğin araştırmaya göre kadınlar güzelliğin anahtarını mutlulukta görüyor. Türkiye’deki kadınlar güzelliğin sadece fiziksel olmadığını, iç güzellikle birlikte bütünsel bir olgu olduğuna inanıyor. Kadınların yüzde 77’si ise gerçekten mutlu ve hayatlarından tatmin olduklarında kendilerini daha güzel hissettikleri konusunda hemfikir.
MUTLULUĞUN SIRRI KENDİNİ BEĞENMEKTE
Tüm dünyada kadınların bu ortak endişesi karşısında Dove, son derece önemli projeler yürütmeyi sürdürüyor. Bunlardan “Dove Özgüven
Projesi”nde hedef, geleceğin kadınları olarak ailesine ve topluma yön verecek genç kızları, kendilerine güvenme, görünüşleriyle mutlu olma konusunda eğitmek... 2004 yılından bu yana devam eden proje kapsamında bugüne kadar 11 milyon genç kıza ulaşılmış. Dove’un hedefi, 2015 yılının sonuna kadar 15 milyon genç kıza ulaşmak... Neden mi? Çünkü Dove, dünyadaki tüm kadınlarda, kendi güzellikleri konusunda farkındalık yaratmayı hedefliyor. Çünkü kadınlar görünümleri konusunda kendilerine güvendikleri takdirde, kişisel ilişkileri gelişiyor ve
hayata daha iyimser bakmayı başarıyor.
Kendilerini güzel hissettiklerinde mutluluk ve özgüven yayan kadınlar, böylece kendi yaşamlarını olduğu gibi yetiştirdikleri kız çocuklarının hayatını da dönüştürebiliyor. Güzellik kavramının herkesin içinde hissettiği duyguyla şekillendiğini savunan Dove, bugüne kadar yaptığı çalışmalarda da kadınlara hep aynı mesajı verdi: “Kendini güzel hissetmek senin elinde...”
Her kadının kendi güzelliğiyle gurur duymasını ve güzellik kavramını içinden geldiği gibi tanımlamasını amaçlayan Dove’un en önemli hedefi, kadınlara sahip oldukları potansiyeli hatırlatmak...
Gerçek Güzellik Çizimleri Kadınların kendilerini nasıl gördükleri ile başkalarının onları nasıl gördüğü arasındaki fark, robot ressam tarafından çizilen eskizler üzerinden çarpıcı bir şekilde ortaya konuldu. Kadınlar düşündüklerinden çok daha güzel ancak ne yazık ki bunun farkında değiller.
Dove: Bant Projesi Psikolog Dr. Ann Kearney-Cooke rehberliğinde, güzellik üzerine bir deney yapıldı. “Dove: Bant Projesi” olarak adlandırılan çalışmayla kadınlara, içlerindeki güzelliği ve özgüvenlerini keşfetmelerine yönelik bir deneyim yaşatıldı. Bu proje için katılımcılardan iki hafta boyunca özel olarak üretilmiş ve kendilerini daha güzel hissetmelerine yardımcı olacak bir “güzellik bandı” takmalarını ve hissettiklerini kaydetmelerini istiyor. Araştırma sonucunda kadınlar güzellik bandının kendilerini daha iyi, güzel ve sosyal hissetmelerini sağladığını belirtiyor. Çalışmanın sonunda ise “güzellik bandının” sıradan bir bant olduğu ve aslında kadınların sadece güzel olduklarına inanmalarının, kendilerini güzel hissetmeleri için yeterli olacağı gerçeği ortaya çıkıyor.
RAKAMLARLA GÜZELLİK
- Kadınların kendi güzelliğinden tatmin olma ortalamasında en geride kalan ülke İngiltere.
- Türkiye’deki kadınlar güzelliğin sadece fiziksel değil iç güzellikle birlikte bütünsel bir olgu olduğunu söylüyor. Türkiye’deki kadınların yüzde 77’si gerçekten mutlu ve hayatlarından tatmin olduklarında kendilerini daha güzel hissediyor.
- Kadınların kendilerini güzel hissetmesindeki en önemli faktörleri ilişkileri oluşturuyor:
- Yakın bir arkadaş grubunun olması (yüzde 80)
- İyi bir ilişki ya da evliliğinin olması (yüzde 80)
- Karşı cins tarafından duyulan ilgi-aşk (yüzde 79)
- Türk kadınlarının yüzde 76’sı, güzelliğin doğuştan gelen bir unsur olmadığına, sonradan da güzelliğin elde edilebileceğine inanıyor.
- Türkiye’deki kadınların yüzde 73’ü, günlük kişisel bakım için en fazla 20 dakika ayırıyor. Yine ülkemizdeki kadınların yüzde 62’si, kendi güzellik Potansiyellerini ancak doğru ürünlerle ve doğru kişisel bakımı yaptıklarında açığa çıkarabileceklerini düşünüyor.
GÜZEL HİSSETMEK ELİNİZDE
Yaşam Koçu Hande Akın, herkesi mutlu ve özgüvenli olmaya çağırıyor: “Güzellik dediğiniz, ruhunuzdan çevrenize yansıyandır. Kişinin kendini olduğu gibi sevmesi, özellikle içindeki küçük kızla buluşmasıdır.”
Mart ayında “Kadın Olmak” adlı bir kitap çıkardınız. Kitapta kadınların bilinçaltı inançlarla kendilerini sabote ettiklerinden bahsediyorsunuz.
Nedir bu inançlar?
- Öncelikle bilinçaltını biraz anlatmak isterim. Bilinçaltımız bizi korumakla görevlidir. Her şeye bir tehdit ya da tehlike var mı diye yaklaşır. Bu görevi gereği de kişi ilişkilerini sabote edebilir. Örneğin kişide erkeklerin güvenilmez olduğu inancı varsa, bir şekilde bu inanç doğrultusunda kendini korumaya çalışacaktır. En temel bilinçaltı inançlarımız sadece kadınlarda değil, erkeklerde de var olan değersizlik ve yetersizlik. Kadın, bir şekilde “kadın olmanın değersiz olduğu” inancını almışsa sürekli kendini yetersiz ve değersiz hissettiği durumları yaşar. Ya etrafı suçlar ya da içine kapanır.
- Kadınların başka ne gibi bilinçaltı inançlar var?
- Kültürümüzün etkisiyle kadının bilinçaltına kaydettiği cinselliğin ayıp, günah, kötü bir şey olduğu inancı var mesela. Bu durum, insanın en temel ihtiyaçlarından cinselliğin yaşanması durumunda kadına suçluluk, utanç duygularını verir. Kadınlar için önemli bir inanç da yeterince
güzel olmadığıdır. Bu inanç da bedeniyle ilgili sürekli değişim yaratma davranışına güdüler.
- Özgüveni yüksek kadınlar yetişmesinde annelere nasıl bir rol düşüyor?
- Çocuk, gördüklerini, işittiklerini kopyalayarak öğrenir. Bu sebeple öncelikle annelerin kendilerini ne kadar sevdiklerini, kendilerine ne
kadar değer verdiklerini göstermeleri çok önemli. Kadın olmanın güzel olduğunu hissederek bu enerjiyi yansıtmaları gerek. Ayrıca özellikle 0-7 yaş arasında çocuklar hiçbir şey için “Yapamazsın” diye kısıtlanmamalı. Yasaklar koyulmamalı. Hemcinsleriyle kıyaslanmamalı. Karşı cinsle iletişim kurmasında bir yanlışlık olmadığı anlatılmalı. Bir kız çocuğunun erkeklerle iletişimini kısıtlarsanız, yetişkin bir kadın olduğunda sağlıklı ilişkiler yaşamasına engel olursunuz
HAYAT AMACIM MUTLULUK
- Bir yaşam koçu olarak amacınız nedir?
- Hayat amacım öncelikle mutlu olmak. Keyifle ve neşeyle insanlara destek olmak, daha mutlu olmaları için kişisel dönüşümlerini sağlamak, böylece gelişmek ve geliştirmek!
Birbirimize destek vererek geliştiğimize, hepimizin birbirinden ilham aldığına inanıyorum.
ANIN TADINI ÇIKARIN
- Türkiye’de kadınların beden algılarını nasıl görüyorsunuz?
- Pompalanan bir “model beden yapısı” ve 90-60-90 kodlaması var. Bu güçlü hipnoz etkisiyle model bedene sahip olunmadığında kadın kendini çirkin algılayabiliyor. Bu hipnozlardan uyanmak lazım.
- Kadınların ruhsal ve bedensel özgüven sorunları, onların iş hayatını ve özel nasıl etkiliyor?
- Hayallerinin ulaşılmaz olduğunu zannediyorlar. Özgüven eksikliğinden dolayı tam potansiyellerini gerçekleştirmekten
Kendilerini alıkoyuyorlar. Bu sebeple; istedikleri gibi terfi alamayan, hak ettiği maaşı kazanamayan, sosyal ortamlarda sessiz kalan, ilişkilerinde hep alttan alan ve kendinden veren davranış biçimlerini sergiliyorlar. Bir diğer uç ise kendince kusur saydığı fiziksel görünümünü kapamak için aşırı derecede yapılan davranışlar geliştirmek.
Örneğin; aşırı spor yapmak, herkesin bilmediği her şeyi bilip öğrenmeye çalışmak ya da işkolik olmak...
- Kadınlar, kendilerine daha çok güvenmeleri için hayatlarında öncelikli olarak neleri değiştirmeli?
- Öncelikle “Kendimi olduğum gibi seviyorum ve kabul ediyorum, ben değerliyim”
kavramını içselleştirmeleri çok önemli. Beğenmedikleri özellikleri yerine, beğendikleri özelliklerine odaklanabilirler.
Hep aynı şeyleri yapmak yerine değişim için kendilerine izin vererek farklı şeyleri deneyimleyebilirler. Bilinçaltı,alışkanlıklara tutunur. Alışkanlıkları kırmak, önyargıları yıkmak kişiyi güçlendirir. Kişi güçlendikçe de kendine güveni sağlamlaşır. Kadın kendine güvenip inanırsa yaşamında değiştiremeyeceği hiçbir şey yoktur. Somut olarak neler yapabilirler? Bir şekilde çalışarak,üreterek iş hayatında
kendilerini var edebilirler. Sosyal ortamlarda bulunabilirler. Ruhlarını besleyecek bir hobi edinebilirler. Hiç olmazsa kişisel gelişimleri için kitap okuyabilirler. Bedenlerine daha fazla özen gösterip kişisel bakımları için pek çok şey yapabilirler.
- Hayatını daha mutlu ve özgüvenle yaşamak isteyen kadınlara ne gibi önerilerde bulunabilirsiniz?
- Mutluluğu koşullara bağlamadan, anın tadını çıkarın.
Duygularınızı içinize atmayın. Kadın olmanın gücünü ve güzelliğini tüm hücrelerinizde hissetmek için güne başlarken ayna egzersizi yapın. Aynada gözlerinizin içine bakarak “Ben muhteşem bir kadınım. Kadın olmayı seviyorum. Ben 21. yüzyıl kadınıyım. Kadın bedeninde olmak güzel ve keyifli” deyin. O an içinizden gelen tüm pozitif cümleleri hissederek, inanarak söylemeniz enerjinizi artırır, frekansınızı yükseltir. Doğada daha çok zaman geçirin. Bedeninize iyi gelecek sporları yaşamınızın bir parçası yapın. Bedeninize şefkatle daha fazla dokunun. Kremlerle bedeninize masaj yapın ve yaptırın. “Asla yapmam” dediğiniz şeyleri yaparak kısırdöngüyü kırın. Örneğin “Asla bikini giymem” diyorsanız giyin. Ve hiçbir şey olmadığını görün. Bilinçaltınız bikini giydiğinizde de bir tehlike olmadığını görsün. Utanma ve kendini beğenmeme duygularınızın üzerine gidin.
- Kısa bir süre önce internette yayınlanmaya başlayan Dove: Bant Projesi’nde Dove ile ufak bir çalışma gerçekleştirdiğinizi duyduk. Bu proje ile Dove, kadınların güzel hissetmek için yalnızca içlerinden gelen sese kulak vermeleri gerektiğini söylüyor ve güzel hissetmenin bütün kadınların elinde olduğunu düşünüyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Muhteşem bir projeydi. Kesinlikle aynı fikirdeyim. Duygular, hisler hücrelerin hafızasına kaydolur. Hücrelerinizde hissettiğiniz duygular, hisler de bedeninizi şekillendirir. Kendinizle ilgili ne kadar çok sevgi, şefkat duygusu içerisindeyseniz kendinizi o kadar çok güzel hissedersiniz. Yaydığınız enerjinin etkisiyle ışığınız daha da parlar. Güzel hissetmek elinizdedir. Ve güzellik dediğiniz, ruhunuzdan
çevrenize yansıyandır. Kişinin kendini olduğu gibi sevmesi, özellikle içindeki küçük kızla buluşmasıdır. Kaç yaşında olursanız olun o küçük kızın elinden tutun ve onu koşulsuz sevgiyle sarıp sarmalayın. Onun çok değerli, çok güzel, çok akıllı olduğunu, onu çok sevdiğinizi söyleyin. Sonrasında yaşamınız sonsuz olasılıkların mucizevi güzelliğiile çok daha mutlu ve huzurlu olacaktır.
SEVGiYi ANNEDEN, GÜVENi BABADAN ALIRIZ
- Sizce kadınlar en çok hangi konularda kendilerine güven sorunu yaşıyorlar?
- Erkeklerle olan ilişkilerinde, bedenlerinde ve çalışma hayatlarında... Kendilerini olduklarından daha aşağıda görüyorlar ve güven sorunu yaşıyorlar. Herkesin iki temel ihtiyacı vardır: Sevgi ve güven... Sevgiyi şefkatle daha çok anneden alırız, güveni ise daha çok babadan... Alamadığımız ya da alamadığımızı zannettiğimiz zamanlar nedeniyle kendine güven sorunu hem kadında hem erkekte yaşanıyor.
İlandır.