Güncelleme Tarihi:
Romadaki polis tiplemesi olan Ali Neuman, şiddetle erken yaşta tanışmış; çocukluk yıllarında büyük kardeşi ve babası Zulu oldukları için, Ali’nin gözleri önünde katledilmiştir. Şiddete karşı savaşan başarılı bir polis profiline sahip olan Ali Neuman, ağır suç departmanının şefidir.
Hergün yeni bir cinayet olayı yaşanan Cape Town’da,18 yaşında genç bir kız, botanik parkında ölü bulunur. Polis şefi için genç kızın ölümü sıradan bir cinayet vakası değildir. Kurbanın varlıklı bir aileye mensup olması ve kanında bulunan ne olduğu anlaşılamayan madde nedeniyle geniş kapsamlı bir soruşturma başlatılır. Ali ve yardımcıları Dan ve Brian, Cape Town sokaklarında uyuşturucu satıcılarının peşine düşerler. Soruşturma ilerledikçe cinayetler de devam eder. Kanında aynı maddeye rastladıkları yeni kurbanlar bulurlar.
Bir cinayet vakasıyla başlayan soruşturma, uyuşturucu trafiği ve sokak çeteleri arasındaki çatışmalardan ülke genelindeki tüm siyahları yoketmek isteyen ırkçı bir guruba kadar uzanır. Uzun yıllar orduda görev yapmış, geçmişi karanlık bir albayın izini bulurlar. Orduda görevli olduğu dönemlerde kabileler arasındaki çatışmaları körükleyen ve siyahlara karşı katliamlar yapan ırkçı albay Joost Terreblanche, ağır silahlı bir ordu kadar tehlikelidir.
Romanın ilk bölümlerinde, polis şefi Ali Neuman ön planda görünüyor. Yazar, yarattığı tiplemelerin, olayı çözüp mutlu sona ulaşmalarına izin vermiyor. Romanın daha yarısına gelmeden Ali’nin yakın çalışma arkadaşı Dan öldürülüyor. Yazar, sıradan polisiye kurgunun dışına çıkıyor; gerilim dozunu yükselterek, polislerin işini zorlaştırıyor. Dan öldükten sonra cinayetlerin düğümünü, Ali’nin diğer arkadaşı Brian çözüyor. Romanın başında art karakter olarak karşımıza çıkan Brian, sayfalar ilerledikçe romanın odağındaki isim oluyor.
Güney Afrika’nın 2000’lı yıllardaki panoramasını romanın içinde okuyucuya aktaran yazar, ülkedeki suç oranının çok yüksek olduğuna dikkat çekiyor. Afrika kıtasında diğer ülkelere kıyasla gelişmiş ve büyümüş bir ülke olan Güney Afrika, roman boyunca karşımıza çıkan suç vakalarından sonra tehlike kavramıyla adeta özdeşleşiyor.
Demokrasinin Afrika kıtasındaki macerası bir hayli sarsıcıdır; Afrikanın ilk demokratik ülkesi ve aynı zamanda dünyanın en tehlikeli ülkesidir Güney Afrika. Cinayetler, silahlı saldırılar ve tecavüz suçlarıyla ilgili bazı istatistiklere romanda yer veriliyor.
Ülke içindeki etnik guruplar arasındaki çatışmaların kökenini ülke tarihinden anekdotlarla anlatan yazar, çatışmaların kaynağını Apartheid dönemindeki anti demokratik ve ırkçı uygulamalara bağlıyor. Yazarın, Güney Afrika tarihindeki ırkçı çatışmalar hakkında detaylı bilgi vermesi bir gerilim romanı için fazlasıyla siyasi görünüyor. Ancak, romandaki suç örgütünün kökleri ülkenin siyasi geçmişine kadar uzanıyor. Yazar ülke tarihinde etnik guruplar arasında uzun yıllar devam etmiş olan çatışmalar hakkında bilgi vererek romanını gerçekçi kılıyor. Şiddet sahnelerini tasvir ederken gösterdiği yeteneği, o sahneleri bütün detaylarıyla zihninizde canlandırmanızı sağlayarak sizi romandaki gerilimin içine çekiyor.
Romandaki alt metinler ve çok katmanlı kurgu, Zulu’yu basit bir polisiye-gerilim romanı olmaktan kurtarıyor