Zorunlu tedavi

Güncelleme Tarihi:

Zorunlu tedavi
Oluşturulma Tarihi: Şubat 03, 2005 00:00

KENDİ esenliğini başkalarının huzursuzluğunda arayan bir devlet olabilir mi?Kendi mutluluğunu başkalarının bedbahtlığında keşfeden bir ülke bulunabilir mi?Kendi neşesini başkalarının acısında kutlayan bir millet düşünülebilir mi?Evet, olabilir, bulunabilir, düşünülebilir ve işte o da ‘B-İ-Z’iz !* * *KİMSE inkára kalkışmasın ve dobra itiraf etsin ki, ‘nev-i şahsına münhasır’ Türkiye hanidir ve hanidir, bilhassa da son onbeş yıldır yukarıdaki hasta ruhiyatla yaşıyor.Örnek istiyorsanız da işte mitralyöz gibi sıralıyorum:‘Duvar’ yıkıldı ve komünizm mi çöktü, insanlık buna düğün bayram ederken bizim ‘ricál’ anında, ‘eyvah, ‘stratejik önem’imiz ayvayı yiyecek’ diye saçını başını yoldu. ‘Oslo Süreci’ devreye girdi ve Ortadoğu’da barış umudu mu doğdu, bizim ‘erkán’ derhal, ‘yandık tutuştuk, bölgesel etkinliğimiz azalacak’ yaslarına gömüldü. Ukrayna seçimlerini Avrupa yandaşı demokrasi güçleri mi kazandı, aklıevvellerimiz hemen, ‘aman, Kiev de AB’ye başvurunca Ankara üyeliği yatacak’ nanesini yumurtladı.İşte, aynı marazi, travmatik ve ‘delirium’ tezahürlü cinnet şimdi de nüksediyor.* * *ŞU işe bakın, Irak’taki oylamaya herkes sevinirken biz tam tersine, iki gözü iki çeşme ağlıyoruz. Tehdide pabuç bırakmayan komşu halkın sandığa gitmesi karşısında panikliyoruz. Neymiş, Şiiler ve Kürtler Sünni Araplara oranla daha fazla seferber olduklarından, o Kürtlerin Bağdat’taki ‘ağırlığı’ artacakmış. Böyle bir gelişme bölünme rizikosu taşıyormuş. Dolayısıyla, aslında hem ‘laik’ (!) Saddam’ın, hem de ‘İslami’ (!) tedhişçilerin esas ‘adam devşirme’ deposu olan o Sünni Araplara yeni yönetimde ‘itibar edilmeliymiş’.Her halükárda da, Ankara, ‘kırmızı çizgisi’nin aşılmasına müsaade etmeyecekmiş.* * *İLKİN şunu söyleyeyim, Kuzey Irak konusunda ayaklarımızı yere basalım.Havada uçmanın álemi yok ve kendi düşen ağlamaz, TBMM 1 Mart ‘tezkere’sini reddettiği günden itibaren Ankara’nın bölgedeki ‘manevra marjı’ asgariye inmiştir. Hele hele, katılımın yüksekliği ABD için ‘zafer’ oluşturmuşken; üstelik bunun Yaşlı Kıta’da yarattığı ciddi etki dünkü ‘Le Monde’u ‘Irak Seçimleri Avrupa’yı Amerika’ya Yakınlaştırdı’ manşetini atmak raddesine vardırmışken, o ‘marj’ artık daha çok sınırlıdır.Bilelim ki, ‘kırmızı çizgiler’i sırf Türkiye’nin işaretlediğini sanıp, ‘W’ rumuzlu Bush’un en fosforlu ve en kalın kalemle sınırladığı kendi ‘kırmızı çizgiler’inin aşılmasına ‘he’ diyeceğini düşünmek maceraperestliğin ve eblehliğin daniskasına tekabül eder.* * *ZATEN, bu defa da dünkü ‘Herald Tribune’ün yeni Dışişleri Bakanı Condi Rice’ın Ankara ziyaretine atfen attığı ‘Kilit Sınav’ manşetini irdelersek, Kuzey Irak’taki kilidi ABD’nin tuttuğu ve yalnız istediği kimselere ve istediği oranda açacağı su götürmüyor.Kaldı ki, Bağdadi seçimlerin rahatlığıyla önceki gün Chirac ve Schröder’i telefonla öpen Bush Enişte’nin ikinci başkanlık dönemini ‘Atlantik yakınlaşması’na ayıracağı aşağı yukarı anlaşılmışken, Türkiye şimdi ‘tezkere’ günlerindeki kadar bile ‘geniş’ davranamaz. Üstelik, aynı Türkiye, asla böyle bir müdahaleye cevaz vermeyecek olan aynı AB’yle müzakereye oturmaya hazırlanırken, Irak’a yönelik bir serüven diplomatik felákete yol açar. Bir çuval incir ne kelime, havada bulut sen bunu unut, Brüksel defteri tümden kapanır.Dolayısıyla, bilinçaltı kökeni kendine güvensizliğin ‘bölünme’ paranoyasına uzanan ve esenliği başkalarının huzursuzluğunda; mutluluğu başkalarının bedbahtlığında; neşeyi de başkalarının acısında arayan şu dehşet ve korkunç ruhi travmayı mutlaka yenmek zorundayız. N’olur, n’olur, genel insanlığın sevindiği şeylere sevinmeyi artık biz de öğrenelim!
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!