Güncelleme Tarihi:
O bizim Walesa idi
Televizyon ekranında bir altyazı geçiyor: ‘‘Şemsi Denizer öldürüldü.’’ Başımdan kaynar sular dökülüyor. Yıllar öncesine gidiyorum.
1990 yılının son günleri ve 1991'in ilk haftası... Zonguldak'ta yer yerinden oynuyor. Kara elmas diyarında, ocakların kapatılması yönünde hükümetin aldığı bir karar yüzünden kıyamet kopuyordu. Halk sokaklara dökülmüştü ve işçilerin önünde gencecik bir sendika lideri onları yoğuruyordu:
‘‘Canlarım benim... Üzmeyin kendinizi canlarım. Göreceksiniz bu ocakları kapatamayacaklar. Ocağımızı kapatanların başına kendi ocaklarını yıkarız.’’
Bu genç sendika liderinin adı Şemsi Denizer idi.
On binleri, yüz binleri takmış peşine yürüyordu. Ankara'ya yürüyordu.
İşçilerle birlikte kadınlar, çocuklar, bastona dayanarak bu zincire halka olan ihtiyarlar, öğrenciler, dışarıdan gelen sanatçılar, aydınlar... Ve bu yüz binlerin yanında gazeteciler...
Hedef Ankara idi. Önce TBMM, olmazsa Çankaya idi. Çankaya'da Özal oturuyordu:
‘‘İşçiye taviz vermeyin. Kararı uygulayın.’’
Mengen'de bu haberi alan genç sendika lideri, ‘‘Alacağız, onlar vermese de alacağız canlarım’’ diye sesleniyordu.
Ve yüzbinler E-5 karayoluna doğru bütün engellere rağmen yürüyordu.
Dönemin Başbakanı Yıldırım Akbulut, Özal'a rağmen bu büyük yürüyüşe boyun eğdi. Özal için ‘‘Çankaya'nın şişmanı, işçi düşmanı’’ sloganı ise bu yürüyüşte doğmuştu.
Bu büyük bir yürüyüştü ve yürüyüşün lideri Şemsi Denizer'i Polonya'da demirperde döneminde işçileri bir sözüyle ayaklandırabilen şimdiki Cumhurbaşkanı Leh Walesa'ya benzetiyorduk:
‘‘Yerli Walesa Ankara'ya yürüyor.’’
Zonguldak'a son gaz, bizim Süleyman Demirkan ile giderken, bu büyük yürüyüş gözümün önüne geliyordu.
Cinayeti pusu kurarak ve planlı şekilde yapan 43 yaşındaki Cengiz Balık adlı katil, elindeki silahlarla Şemsi'nin başında haykırıyormuş:
‘‘İşte Denizer'i temizledim, gelin leşini alın.’’
Kim bu Cengiz Balık?
Zonguldak'ta zımba gibi bir emniyet müdürü var.
1970'li yıllarda Ecevit'in koruma müdürü Mümtaz Karaduman. Ekiplerine sabıka kaydını çıkarmalarını söylüyor. Cengiz Balık'ta vukuatın bini bin para:
‘‘Trabzon Of doğumlu, 10 ayrı suçu var. 6036'ya muhalefet, 1987'de esrar bulundurmak, 1991'de bıçakla yaralama ve iki darp, 1992'de oto kurşunlama... Kumar oynatma, kumar oynama, sustalı bıçakla yakalanma, tabancayla adam yaralama... Ve en önemlisi 1977'de cinayet, 20 yıl ceza ve 7 yıl yattıktan sonra meşruten tahliye...’’
Basit bir ifade veriyor:
‘‘Eskiden beraber çalışırdık. Alacağım vardı ödemedi. Sözünü yerine getirmedi. Bu yüzden temizledim.’’
Bu ifadeye ne emniyet inanıyor, ne gazeteciler, ne de sendikacılar...
Türk-İş Genel Mali Sekreteri Sabri Özdeş ve İstanbul Bölge Temsilcisi Faruk Büyükkucak ile hastane önünde sohbet ediyoruz:
‘‘Bu iş 30-40 milyonluk alacak işi değil. Bunu mutlaka Şemsi'yi çekemeyenler kiralayıp tetikçi tutmuşlardır.’’
Genel Maden-İş Kongresi'nde bugün rakipsiz başkan seçilecekti Şemsi. En rahat dönemini yaşıyordu. Dolu dolu yaşamış, eğlenceyi de seven bir sendika lideriydi. Bonkördü, ama Zonguldak'ta arası bozuk olanların sayısı da çoktu. Hem Zonguldakspor'dan, hem de kömür olayından çok sayıda işadamıyla arası açılmıştı.
Altından ne çıkar bilinmi yor. Bilinen gerçek o ki, yerli Walesa öldü.