Ziraatçiler önünde Baykal-Erdoğan gerginliği

Güncelleme Tarihi:

Ziraatçiler önünde Baykal-Erdoğan gerginliği
Oluşturulma Tarihi: Nisan 30, 2006 15:09

'Türkiye-AB Entegrasyonunda Tarım' konulu konferans Başbakan Erdoğan ile CHP lideri Baykal'ın atışmasına sahne oldu.

Haberin Devamı

Erdoğan ve Baykal, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in himayelerinde Türkiye Ziraat Odaları Birliği tarafından Grand Cevahir Oteli'nde düzenlenen “Türkiye-AB Entegrasyonunda Tarım” konulu uluslararası konferansa katıldı.

 

CHP lideri, IMF'nin önerileri ve Dünya Bankası'nın talep ettiklerinin Türkiye'de tarımı ileri götürmediğini, tam aksine ciddi bir çöküşe neden olduğunu söyledi. "Tarım artık karın doyurmuyor" diyen Baykal, çiftçi ve köylünün yoksullaştığını belirtti.

 

Baykal, tarım kesimine verilen sözlerin tutulmadığını, köylünün gözden çıkarıldığını savundu. CHP lideri ayrıca rakamlar vererek hükümetin tarım politikalarını eleştirdi.

Haberin Devamı

 

Başbakan Erdoğan ise, Baykal'ın bahsettiği rakamların 'çirkin, uçuk' olduğunu ve gerçekle uzaktan yakından alakası olmadığını söyledi.

 

Erdoğan Baykal'a, "her zaman bir haslete sahipsiniz, bundan artık sıyrılın, olmuyor" diye seslendi. Erdoğan, Türkiye'nin Avrupa Birliği sürecinde en çok zorlanacağı başlığın da tarım olacağını belirtti.

 

BAYKAL: AB, TARIMI DESTEKLEME FONLARINI VERMEYECEK

 

Başbakan Erdoğan'dan önce konuşan Deniz Baykal, genişleme sürecinde tarımsal niteliği ağır basan ülkelerin ciddi sorunlarla karşı karşıya kaldığını, Avrupa'nın ortak tarım politikasına çekilebilmeleri için mali kaynakların seferber edildiğini belirterek, 17 Aralık 2004'te kararlaştırılan müzakere ve bütünleşme süreci içinde Türkiye'ye AB'nin temel bazı olanaklarının süresiz olarak tanınmayacağının kabul ettirildiğini anlattı.
  
Türkiye'ye süresiz olarak serbest dolaşım hakkının tanınmayacağının ifade edildiğini söyleyen Baykal, “Bunun ötesinde AB'ye üye olurken ve olduktan sonra Türkiye'ye AB'nin ortak tarım politikasının destekleme fonlarının sürekli olarak verilmeyeceği, gene 17 Aralık 2004'te kabul ettirilmiştir. Yani mali fonlar, tarımsal fonlar Türkiye için söz konusu olmayacaktır” diye konuştu. AB'ye üye olurken Türkiye'nin durumunun diğer ülkelerle aynı olmadığını vurgulayan Baykal, “Bize, 'kendi işini kendin çöz, senin verimliliğin yok' diyorlar. AB ülkeleri şu anda artan üretimi sabit tutmak ya da düşürmek için sosyal desteklerde ortak bir tarım politikası götürüyorlar” dedi.
  
“FONLARIN VERİLMESİNİ TALEP ETMEK DURUMUNDAYIZ”
  
Böyle bir toplantının yapılmasını cesurca bulduğunu, bunun Türkiye adına bir meydan okuma olması gerektiğini belirten Baykal, konuşmasını şöyle sürdürdü:
  
“Biz, eğer bu toplantıda AB yetkililerine 'Bizim tarımımız iyi, üretimimiz gayet güzel, sosyal sorunumuz yok, bu işleri çözüyoruz, merak etmeyin' dersek, bindiğimiz dalı keseriz. Bu çok temel bir yanlış olur. Türkiye tarımının gerçek sorunlarını ayrıntılı bir şekilde anlatmak ve bize vermeyi uygun görmedikleri fonların verilmesini talep etmek durumundayız.”
  
Baykal, tarımda önemli bir atıl istihdam bulunduğunu kaydederek, ülkenin işlenebilir alanlarının 3'te 1'inin kamusal yatırım eksikliği, iç ticaret hadlerinin tarım aleyhine gelişmiş olması ve göç gibi nedenlerle üretim dışına çıktığını, kaderine terk edildiğini söyledi.
  
Son 3 yılda tarımsal ürün ihracatının 19 milyar 970 milyon dolar, ithalatının ise 17 milyar 720 milyon dolar olduğunu, Türkiye gibi tarımsal potansiyeli yüksek bir ülke için bunun yeterli sayılamayacağını ifade eden Baykal, son dönemde tarımsal ithalatın çok tehlikeli bir şekilde artış gösterdiğini, yüzde 58 oranında artış bulunduğunu dile getirdi.
  
"IMF VE DÜNYA BANKASI ÖNERİLERİ TARIMI İLERLETMEDİ"

 

Haberin Devamı

Türkiye'nin tarımda IMF ile imzalanan stand-by anlaşması çerçevesinde hareket ettiğini ve Dünya Bankası'nın tarım reformu projesini uyguladığını bildiren Baykal, şunları kaydetti:
  
“Ne IMF'nin önerileri, ne Dünya Bankası'nın proje adı altında bizden talep ettikleri Türkiye'de tarımı bir karış ileri götürmemiş, tam aksine tarımın tüm alanlarda ve sosyal alanda ciddi bir çöküş yaşamasına neden olmuştur. Köylü ve çiftçimiz her geçen yıl daha da yoksullaşmıştır.
  
Devletin resmi rakamlarına göre aç köylü sayısı 600 binlere, yoksul köylü sayısı da 10 milyonun üzerine çıkmıştır.
  
2004'e göre 2006'da 1 milyon 207 bin tarımda çalışan sayısı azalmıştır. Yani tarım artık karın doyurmuyor, insanlar tarımsal alandan kaçıyor. Bu durum, uygulanan politikaların doğal bir sonucu. Çünkü çiftçi ne üretse zarar ediyor.”
  
Buğday üretimindeki düşüş ve pamuktaki maliyet artışına dikkat çeken Baykal, “Mısır üretimi artıyor ancak bu artış, diğer alanlardaki çöküş dolayısıyla 'Acaba mısırdan yüzümüz güler mi?' diye gerçekleşen bir artıştır. Siz şimdi önümüzdeki yıl mısır üretimindeki rakamlara bakın” dedi.
  
TARIMSAL ÜRÜN FİYATLARINDAKİ DÜŞÜŞ
  
Deniz Baykal, Ege tütünü ve yaş çayda enflasyon oranında bir artış söz konusu olduğunu, diğer bütün tarım ürünlerinde ise fiyat düşüşü bulunduğunu belirterek, “Türk köylüsü de ülkenin kriz içinde bulunduğu yıllara göre bugün satın alma gücünü yüzde 40 yitirmiş, büyük ölçüde yoksullaşmıştır” dedi.
  
Ekmekteki alım gücünün fazla azalmamasının tamamen buğday fiyatlarının sürekli düşürülmesinden kaynaklandığını, uygulanan yanlış politikalar sonucu özellikle yağlı tohum ve pamuk üretiminde artış sağlanamadığını, ülkenin dışa bağlı duruma geldiğini belirten Baykal, Ziraat Bankası kredisi faizlerinin yüzde 8-15 arasına düşürüldüğünün  doğru olmadığını, bu kredi faizinin özel krediler için uygulandığını, faiz oranının yüzde kaç olduğu değil, enflasyon oranının üzerinde bulunup bulunmamasının önemli olduğunu söyledi.
  
Şeker pancarı üreticisinin perişan halde olduğunu, kaldırılacağı vaat edilen kotaların kaldırılmadığını ve ağır bir biçimde uygulandığını anlatan Baykal, şeker sanayi kapasite kullanımının yüzde 40'a düştüğünü, ülkeye kaçak şeker girişinin önlenemediğini, nişasta bazlı şeker üreten işletmelerin yasadışı üretim artışına gittiğini, kimyasal tatlandırıcıların şeker üretimine rakip olduğunu anlattı.
  
Baykal, “Tarım kesimine verilen sözler tutulmamıştır. Bütçe rakamlarına baktığımız zaman köylümüz ve çiftçimiz gözden çıkarılmıştır. 2006 bütçesi 3 katrilyon kadar bir tarımsal destek öngörmekte. Bu kadar kısıtlı bütçeyle tarımın desteklenmesi mümkün değildir” diye konuştu.

 

Haberin Devamı

"AB SÜRECİ 3.5 YIL ÖNCE BAŞLAMADI"

 

Deniz Baykal'dan sonra söz alan Başbakan Erdoğan, AB'ye üyelik konusunda yoğun bir gayret gösterdiklerini dile getirerek, “Şurada bir şeyi, bir kere başından tespit etmemiz lazım. Tabii muhalefet konuşuyor, biz de dinliyoruz, dinleyeceğiz. Konuşmak hakkıdır, bizim de dinlemek görevimizdir” dedi. AB sürecinin 1963 yılında başladığını, 3, 3,5 yıl önce başlamadığını vurgulayan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

 

“Ta 1963'de başlayan bu yasal süreç içerisinde muhalefet birçok kez iktidar olmuştur ve AB ile ilgili acaba bu süreç içerisinde ne yapmışlar bunlar? Birçok kez koalisyon ortaklıkları içerisinde yer aldınız, reddedebilirdi, reddetseydiler. 1963'deki yasal sürecin içerisinde bizzat kendileri vardı. Övündükleri kendileri vardı. Kabul etmeseydiler. AB Türkiye'ye 'ne olur aramıza katılın' diye bir gayretin içerisinde değil. Zaten böyle bir gayret olsaydı çoktan Türkiye AB'nin içinde olurdu. Yani lütfen burada kendimizi aldatmayalım. Hamaset yapmanın da anlamı yok. Ben bütün çiftçi kardeşlerime şunu söylüyorum. Başımızı iki elimizin arasına alalım iyi düşünelim. Bakın şu anda Türkiye'nin ihracatının yüzde 64,4'ü AB üyesi ülkeleredir. Bunu bir kenara koyamazsınız. Olayı sadece 'aldığımız, alacağımız yardımlar' olarak değerlendiremezsiniz. Böyle bir entegrasyonun içerisinde neler var? Bunu iyi düşünmemiz lazım. Bunu sadece tarım olarak da değerlendiremezsiniz.”
  
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin AB'ye üyeliğinin medeniyetler arası ittifak, özgürlükler, ekonominin geniş çerçevesi içerisinde ele alınması ve düşünülmesi gerektiğini vurguladı.
  
ERDOĞAN'DAN BAYKAL'A: HAMASET KOLAY
  
Erdoğan, isim vermeden kendisinden önce konuşan Deniz Baykal'ın konuşmasını ima ederek, şöyle dedi:
  
“Ama böyle sığ bakarsanız, işte o zaman bugünkü hamaseti okursunuz. Bunları iyi düşünmeniz lazım. Yoksa hamaset kolay. Şu anda sayın muhalefet lideri bu ülkede 1978-1979 yıllarında enerji bakanıydı. Çiftçi kardeşim, günlerce kuyruklarda mazot beklemiyor muydunuz? Mazot bekliyordunuz. O elektrik kesintilerini falan unutmayın. Elektriklerin kesintili olduğu günleri unutmayın ama bakın nereden nerelere geldik. Şu anda Türkiye'nin böyle bir sorunu, derdi var mı? Bunları aştık. Bütün bunları çözerken bir gerçek var ortada, nedir o gerçek? Artık Türkiye ayaklarının üzerinde duruyor.”
  
ÇİTÇİLERDEN ERDOĞAN'A TEPKİ

 

Haberin Devamı

Başbakan Erdoğan, çiftçilere “Bakınız iktidarımızdan önce bu ülkede mazot desteği var mıydı? Yoktu. Bizim dönemimizde mazot desteği başlamıştır. Bizden önce gübre desteği var mıydı? Yoktu” demesi üzerine salonda bulunan çiftçilerden bazıları sözlü olarak tepki gösterdi. Bu çiftçilerin “Vardı, vardı” sözleri üzerine Erdoğan, “Hayır bizim dönemimizde başlamıştır” dedi.
  
TÜRKİYE'NİN AB'YE ÜYELİĞİ
  
Erdoğan, şimdi kendilerinin AB yolculuğunu, ısrarlarını ve çabalarını yeterince idrak edemeyenlerin yanlış değerlendirmelerinin bulunduğunu ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
  
“Bunun geçici bir heves olduğunu iddia edenler oldu, heyecanımızın azaldığını, sürecin yavaşladığını söyleyenler oldu. Bir kez daha vurgulamak isterim ki AB ile tam üyelik bize dışarıdan dayatılan bir hedef değildir. AB'ye tam üyelik Türkiye Cumhuriyeti'nin kendi iradi tercihidir. Türkiye Cumhuriyeti bunu istediği için AB'ye girme mücadelesini sürdürüyor. Bu hedef cumhuriyetin kuruluş felsefesinin tabii bir uzantısıdır. Türkiye'nin evrensel siyasi ve iktisadi standartları yakalama iradesinden kaynaklanan bir tercihidir. AB hedefi milletimizin hak ettiği özgürlük ve refah ikliminin tesisine yöneliktir. Bundan dolayıdır ki hükümetimiz bu hedefin arkasında kararlılıkla durmaktadır. Duracaktır.”

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!