OluÅŸturulma Tarihi: AÄŸustos 19, 2001 00:00
Bu yazı, birilerinin, böylesine yakıcı bir krizin ortasında bile, sırf bir ideal uğruna servet sayılabilecek mebláğlar harcayıp devletin yapamadığını yapmaya çalışmalarının öyküsüdür: Zengin ve kültürlü bir grubun, dünyada eşi-benzeri olmayan antik Afrodisias kentine sahip çıkmalarının ve Afrodisias'ta devam eden kazılar için geçen hafta sonunda sessizce, kimselere duyurmadan yüzbinlerce dolar bağışlamalarının hikáyesi...Geçen hafta sonunu kırk kişilik son derece hoş bir grupla beraber Aydın taraflarında geçirdim. Hemen hepsi lisan bilen, mevki sahibi ve gayet varlıklı insanlardı. Zengindiler, hayatlarını hoş bir şekilde geçiriyorlardı ama
magazin dergilerinde resimleri çıkan, hemen her gece televole programlarında arz-ı endám eden ‘‘zenginlerden’’ deÄŸillerdi.Bir ortak özellikleri daha vardı: son derece kültürlü idiler ve kültürel faaliyetleri desteklemeye meraklıydılar. Ciddi çalışmalara maddi destek saÄŸlamaktan zevk alıyorlardı, Aydın'ın iç kesimlerinde bulunan ve arkeologların senelerden beri kazdıkları antik Afrodisias ÅŸehri, bu ortak zevklerinden biriydi. Yılda birkaç defa Afrodisias'a gidiyor, kazı ekibiyle buluÅŸuyor, ihtiyaçlarını öğrenip devletin yapamadığını yapıyor, lázım olan parayı hemen orada veriyorlardı. Bu iÅŸ için ‘‘Geyre Vakfı’’ adında bir de vakıf kurmuÅŸlardı ve davetli olarak katıldığım geziyi iÅŸte bu vakfın baÅŸkanı Sevgi Gönül organize etmiÅŸti.Afrodisias'ı o gün güneÅŸ tepemizdeyken, hararet gölgede 40 dereceyi bulduÄŸu sırada gezmeye baÅŸladık ve turumuz saatler boyu sürdü. EÅŸi-emsali olmayan antik stadyumda dolaşırken binlerce sene öncesinin tezahüratını iÅŸitmeye çalıştık, galip gelen gençlerin defne dallarından taçlarla ödüllendirilmelerini hayal ettik. Camerata Nefesli Çalgılar Grubu'nun bizler için verdiÄŸi konserde Fisagor zamanının ezgilerini dinler gibi olduk ve sıra nihayet toprak altından yeni çıkartılan eserlerin ihalesine geldi...HEYKELLER PODYUMDAAma, baÅŸka türlü bir ihaleydi bu... Koskoca bir alana düzinelerle antik heykel dizilmiÅŸti, kiminin bir ayağı yoktu, kiminin kafası gövdesinden ayrılmıştı ve tamir edilmeleri için bir servet gerekiyordu. Ä°ngiliz restoratör sırayla bir heykeli anlatıyor, sergilenebilecek hale gelmesi için kaç para gerektiÄŸini söylüyor ve gruptakilerden biri, o heykelin bütün masrafını üstleniyordu... Ortam bir mezat salonunu andırıyordu ama bu salona seyirci alınmamış, kameralar girememiÅŸti; flaÅŸlar patlamıyordu ve çok daha önemlisi, sonradan edinilmiÅŸ bir servetin getirdiÄŸi şımarıklıktan eser yoktu. Hiç kimse kimin ne harcadığının merakında deÄŸildi ve onbinlerce dolar verip bir heykelin restorasyonunu üstlenenler bu iÅŸten sadece ve sadece huzur duyuyorlardı.Afrodisias'a niçin bu kadar geniÅŸ yer verdiÄŸimi merak etmiÅŸ olabilirsiniz.Sebebi, basit: Türkiye'de henüz herÅŸeyin çökmediÄŸini, birilerinin böylesine yakıcı bir krizin ortasında bile, sırf bir ideal uÄŸruna kimselere duyurmadan servet sayılabilecek mebláğlar harcayıp devletin yapamadığını yapmaya çalışmalarını nakletmek istedim.Ama Afrodisias'ta böyle hoÅŸluklar yaÅŸanırken baÅŸkaları bu antik kentin birkaçyüz kilometre ilerisindeki UÅŸak'ta, küçük menfaatler uÄŸruna varolanı yıkmaya, yoketmeye uÄŸraşıyorlar. Ä°ÅŸin en acı tarafı, bu kiÅŸilerin arasında kültürü korumakla vazifeli müze müdürlerinin de varolması.Türkiye'deki bu garip kültür ikileminin tam bir örneÄŸini öğrenmek istiyorsanız yandaki yazıyı okuyun ve sonra acı acı düşünün!..Antik alanda kepçeli cinayetBu, dünya arkeoloji tarihine mutlaka girmesi gereken bir hadisenin, binlerce senelik bir yerleÅŸim merkezinin resmi raporlarda menfaat uÄŸruna ‘‘çöplük’’ halini alıvermesinin öyküsüdür.UÅŸak Müzesi'nin müdürü Kázım AkbıyıkoÄŸlu ile iki müze uzmanı, 1992 Nisan'ında hazırladıkları bir raporla UÅŸak'ın Fevzi Çakmak Mahallesi'ndeki bir arazinin Tunç Çağı'ndan ve Roma döneminden kalma bir yerleÅŸim merkezi olduÄŸunu söyleyerek arazinin koruma altına alınmasını istediler. Ä°zmir (2) numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu da, bu rapora dayanarak araziyi aynı yıl‘‘korunması gerekli alan’’ olarak tescil etti.KAÅžIK YERÄ°NE KEPÇEAradan beÅŸ sene geçti. Arazinin sahipleri tescilli alanda inÅŸaat yapmak istediklerini söyleyerek arazinin yeniden incelenmesini talep ettiler. Kurul, ‘‘bilimsel kazı’’ yapılmasını kararlaÅŸtırdı ve görev müze müdürü Kázım AkbıyıkoÄŸlu'na verildi.Bilimsel kazıların ne ÅŸekilde olacağı yönetmeliklerle belirlenmiÅŸti. Bu iÅŸ son derece dikkat isterdi ve bazı durumlarda kazı sadece bir çorba kaşığıyla yapılırdı.Müze müdürü bütün bu kuralları bir yana bıraktı, gitti, belediyeden koskoca bir inÅŸaat kepçesi aldı ve arkeolojik alanın altını üstüne getirdi. Etraf binlerce yıllık çanak-çömlek parçalarıyla dolmuÅŸtu.MEÄžER ÇÖPLÃœKMÜŞ!Kázım Bey daha sonra daha da garip bir iÅŸ etti: Oturup bir rapor yazdı ve dümdüz ettiÄŸi arazinin ‘‘çöplük olduÄŸunu’’ söyledi. Sanki daha önce aynı arazi için ‘‘Burası Tunç Çağı'ndan ve Roma döneminden kalma korunması gerekli bir höyüktür, içerisinden çıkan seramik parçaları müzemize kaldırılmıştır’’ diyen kendisi deÄŸil de bir baÅŸkasıymış gibi...Derken iÅŸ büyüdü, müzede görevli diÄŸer arkeologlar bu tarih kıyımını durdurmaya çalıştılar, iÅŸi savcılığa intikal ettirdiler. Savcılık ÅŸikáyeti haklı buldu ama taaa 1900'lerin başından kalma o meÅŸhur ‘‘Memurin Muhakematı Kanunu’’na takıldı ve valilikten müze müdürü için soruÅŸturma izni istendi.UÅŸak Valisi Ayhan Çevik, geçen 16 Temmuz günü verdiÄŸi kararla herkesi ÅŸaşırttı: Vali bey ‘SoruÅŸturmaya a gerek görmedim’’ diyordu. Savcı Cemal Çetin 27 Temmuz günü idare mahkemesine baÅŸvurdu ve valinin verdiÄŸi kararın iptalini talep etti.ALPAY BEY NE DÄ°YECEK?UÅŸak Müzesi'nde iÅŸte böyle iÅŸler olup biterken bir baÅŸka garabet yaÅŸandı: Kültürü korumakla görevli Kültür Bakanlığımız, alana kepçe sokan müze müdürüne tek bir söz bile etmedi ama hadiseden adaleti haberdar eden müzecileri dört bir yana sürdü. Tahribat serbest, ortaya çıkartmak ise suçtu.Bütün bunlar, UÅŸak'ta yaÅŸanan rezaletin sadece bir bölümü... Bendeniz bu iÅŸi takip etmeye, inÅŸaat histerisinin gerisinde kimlerin bulunduÄŸunu, bakanlığa hangi siyasi partinin il baÅŸkanının baskı yaptığını öğrenmeye karar verdim. Ama öncelikle, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürü Dr. Alpay Pasinli'nin bu iÅŸin üzerine gitmesini ve en azından dávalarında haklı olan personelinin arkasında niçin durmadığını izah etmesini bekliyorum. ‘‘Tayinleri müfettiÅŸ raporlarına dayanarak yaptık’’ gibisinden bürokratik gevelemelerle deÄŸil, açıkça ve dürüstçe...Refahyol döneminde kendisi de böyle haksızlıklarla karşılaÅŸmış olan dostum Alpay Pasinli, UÅŸak Müzesi'nde olup bitenleri, sürgünün ve gadre uÄŸramanın ne demek olduÄŸunu en iyi anlayabilecek konumdadır. Ben, görevini yapan meslekdaÅŸlarını cezalandırmak zorunda ‘‘bırakılan’’ Alpay Bey'in, sürgün kararlarını imzalarken çok daha baÅŸka ÅŸeyler hissetmiÅŸ ve hatırlamış olduÄŸundan eminim.Ve, iÅŸin en acı tarafı: Bu memleketin kültür varlıklarını artık müze müdürleri yoketmeye baÅŸladılarsa, söylenecek birÅŸey kalmamış demektir...3 BÄ°N YILLIK TARÄ°H: AFRODÄ°SÄ°ASAfrodit’in ÅŸehriAntik dönemde bazı ÅŸehirlere aÅŸk tanrıçası Afrodit'in ismi verilir, yani ÅŸehir ‘‘Afrodisias’’ adını alır ve böylelikle tanrıçanın korumasında olduÄŸuna inanılırdı.Bugün Aydın'da, Geyre ilçesinin sınırları içerisinde bulunan Afrodisias, bu ÅŸehirlerden biriydi. KuruluÅŸu 8 bin yıl öncesine, Bronz Çağı'na kadar gidiyordu. Eski Yunan zamanında sıradan bir ÅŸehir olan Afrodisias'ın yıldızı Romalılar devrinde parladı. Bölgedeki zengin mermer yatakları sayesinde ÅŸehrin hemen tamamı bir heykel atelyesi halini aldı ve Roma Ä°mparatorluÄŸu'nun en gözde heykel yapım merkezi oldu.Afrodisias'taki ilk kazıları 20. asrın baÅŸlarında, bir Fransız demiryolu mühendisi olan Paul Gaudin baÅŸlattı. Çalışmalar daha sonraki senelerde küçük çapta devam etti ama Afrodisias'ı dünyaya tanıtan kiÅŸi, New York Ãœniversitesi'nde arkeoloji profesörlüğü yapan bir Türk bilim adamı, Kenan Erim oldu.Prof. Erim, 1950'lerin sonunda yayınlanan bir Ä°ngiliz dergisinde birkaç kalıntının fotoÄŸraflarını görünce bütün mesaisini Afrodisias'a ayırdı ve antik kenti tam 29 yıl boyunca hiç durmadan, azalmayan bir hırsla kazdı. Kazıları finanse edebilmek için zenginlerin desteÄŸini saÄŸladı, Türkiye'de ve Amerika'da birçok vakıflar kurdurdu ve bilim çevrelerinin dikkatini Afrodisias'a çekmeyi baÅŸardı.Kenan Erim 1990'da hayata veda ettiÄŸinde, dünyanın önde gelen arkeoloji alimlerinden biri sayılıyordu ve hayallerini gerçeÄŸe çevirmeyi baÅŸarmış ve Afrodisias'ı ortaya çıkarmıştı.Antik çaÄŸlarda ÅŸehre faydası dokunan ve unutulmaz hizmetleri geçen kiÅŸilerin o ÅŸehrin merkezine gömülmesi bir gelenekti ve dostları geleneÄŸin Prof. Erim için canlandırılmasına çalıştılar. Türk hükümeti örneÄŸine az rastlanan bir kadirÅŸinaslık gösterdi ve Prof. Kenan Erim, bakanlar kurulu kararıyla hayatını vakfettiÄŸi Afrodisias'a defnedildi.Â
button