Güncelleme Tarihi:
Anoreksiya'ya yakalana kişiler sürekli tartılırlar, bölgesel ölçümlerini alırlar, aynada kendilerini seyreder ve kritize ederler.
Bir zayıflama çılgınlığı tüm dünyada başını aldı gidiyor. İnsanların daha ince, daha zayıf, daha güzel ve daha çekici görünme arzuları onları telafi edilemez olumsuz sonuçlara da götürebilmektedir. Bu konuda sektörün eksikliklerinin olmasının yanı sıra insanların sağlıklı şekilde zayıflama, bunun psikolojik desteğini sağlamak yerine ani kilo vermenin çabasına bilinçsizce girilmektedir.
Psikolojik destek almadan yapılan zayıflama çalışmalarında her zaman yeniden kilo alma riski olduğu gibi başka sorunlara da sebebiyet verebilmektedirler. Beynin yeme davranışları konusunda çalışma yapılmadığı zaman zayıflama çalışmaları her zaman eksik kalmakta, sadece belirli bir döneme yönelik olarak diyet uygulaması söz konusu olmaktadır. 'Yeme Bozuklukları' kitabı yazarı Memory Center Nöropsikiyatri Merkezi Uzman Ergen Psikologu Hande Sinirlioğlu Ertaş ergenlerin müracaatlarında ciddi artışlar olduğuna dikkat çekti. Giderek psikolojik desteğin öneminin fark edildiğini söyleyen Ertaş aldıkları soruların yoğunluğunun da bu konuları içerdiği bilgisini verdi.
Ve Tanrı Kadını yarattı!
Psikolog Hande Sinirlioğlu Ertaş anoreksiyanın nasıl başladığı, literatüre ne şekilde girdiği anlattı:
Uzman Ergen Psikologu Hande Sinirlioğlu Ertaş |
"1957 yılında "Ve Tanrı kadını Yarattı" isimli sinema filmi Bridget Bardott'u dünyaya tanıtıyordu. Bu filmde Tanrı'nın yarattığı kadın karşımıza incecik vücut hatları ve bikinisi ile çıkıyordu. 1960'lı yılların başında Brian Hyland'ın söylediği "Itsy Bitsy Teenie Weenie Yellow Polka Dot Bikini" şarkısı Amerikan gençliğinin dilinden düşmemiş ve bu şarkıda vurgulanan bikini gençliğin gözdesi olmuştur. 1970lerde artık bikinin ve incecik vücutların hakimiyeti dünyanın her tarafına yayılmakta, genç kızlar zayıflama uğruna katlandıkları diyetlere sağlığa zarar verici farklı yöntemler de eklemektedirler.
70'lerdeki bu akımlar sonrasında çok uzun yıllar öncesine dayanan yeme bozukluklarında gözle görülür bir artış yaşanmış, bu artış 1980'de basımı yapılan DSMIII'e "Yeme Bozuklulukları" adlı ayrı bir kategorinin girmesine yol açmıştır. Yeme bozuklularının ayrı bir kategori olarak karşımıza çıkması son 20 senede klinisyenlerin de dikkatini bu noktaya çekmektedir."
SÜREKLİ YEMEKLE İLGİLENİRLER
Ertaş Anoreksiya Nervosa'yı "Bireyin beden imgesindeki bozulmaya bağlı olarak kendini şişman algılaması, yemek yemeyi reddetmesi ve bu nedenle aşırı kilo kaybına uğraması" şeklinde tanımladı. Anoreksiya'nın sözlük anlamının iştah kaybı olduğunu söyleyen Ertaş Nervosa'nın ise emosyonel sebeplere işaret etmekte olduğunu belirtti. Ertaş sözlerine şöyle devam etti:
"Hastalık isminin kendisi ile zıtlık taşıyor. Tam tersi, kendileri yememelerine rağmen iştahları açıktır ve süreli olarak yemekle ilgilenirler. Bu kişilerin yemek tarifleri okuma ve ailelerine özenle yemek hazırlama gibi özellikleri vardır. Bu hastaların yemek yemeyi ısrarla reddetmesi sonucu gelişen kilo kaybı yaşamı tehdit edecek düzeye ulaşabilir ve bu konuda dikkatli ve duyarlı olunması gerekir. Bu hastalığın ruhsal bozukluklar içinde ölümle sonuçlanabilecek nadir bozukluklardan birisidir."
KİLO ALMAKTAN AŞIRI KORKARŞAR
Anoreksiya Nervosa tanısı alan kişinin öncelikle normal ölçülerde kiloyu devam ettirmeyi reddettiğini belirten Ertaş, bu kişilerin kilosu, yaşı ve boyuna göre normal sayılan ağırlığın % 85'inin altında olduklarına işaret etti. Yine bu kişilerin kiloları beklenenin altında bir vücut ağırlığına sahiptir ama kilo almaktan aşırı korkarlar ve bu korkuları kilo kaybına rağmen devam eder.
ADETE DİKKAT
Anoreksik hastalarla uzun zamandır çalışan klinisyen Hande Sinirlioğlu Ertaş, anoreksiya hastalarında en az 3 ardışık menstruel siklusun olmaması beklenmektedir diyor. Dikkat edilmesi gereken son kriterin ise anoreksiya hastalarının vücut ağırlıklarını veya biçimini algılamalarında bozulmanın olması olduğunu ifade eden Ertaş, aşırı sıska oldukları durumlarda dahi anoreksiya hastaları kilolu olduklarında ısrar ederler diyor. Ertaşa göre bu hastalar vücutlarının belirli bölgeleri ile ilgili sürekli şikayet ederler. Bunlar karınları, bacakları, kalçalarının kalın olduğu yakınmalardır.
Ertaş'ın tespitlerine göre bu hastalar vücut ölçülerini kontrol etmek üzere sürekli tartılırlar, bölgesel ölçümlerini alırlar veya aynada kendilerini seyreder ve kritize ederler. Bu bireylerin benlik algısı tamamen zayıflıklarını korumaları ile doğru orantılıdır.
ERGENLİK DÖNEMİ VE DİYET SONRASI
Hande Ertaş; anoreksiyanın genellikle ilk veya orta ergenlik döneminde, çoğunlukla da bir diyet epizodunu takiben ve yoğun bir stres sonrası, anne-baba ayrılıkları vs. gibi durumlarda ortaya çıktığını gözlediklerini belirtiyor. Başlangıç yaşının ortalama 17 olduğuna dikkat çeken Ertaş, 40 yaşından sonra anoreksiya'nın görülmediği kabul edilmektedir diyor.
MAJÖR DEPRESYON GÖRÜLÜR
Ertaş bir başka önemli konuya da şu şekilde temas ediyor: "Anoreksiya Nervosa tanısı almış hastaların aile üyelerinde majör depresyon sıklığının genel nüfusa oranla daha yüksek olduğu bilinmektedir. Bazı bulgular hastaların ailelerinde yakın fakat sorunlu ilişkilerin söz konusu olduğunu göstermektedir. Anoreksiya'nın ortaya çıkışındaki en önemli etkenin toplumun görünüşe önem vermesidir. Hastalığın ortaya çıktığı ergenlik dönemde bireyin çevrenin bakış açısına ve nasıl göründüğüne aşırı önem verir. Ergenlerde var olana bağımsız olma ve sosyalleşme çabaları ile aileden uzaklaşma kimilerinde beden ile aşırı ilgilenmeye yol açmaktadır. Ergen bir yandan kendini rahatsız eden düşünceler yerine kilosu ile uğraşmayı seçiyor, diğer yandan da bedenin ailesine ait, onların kontrolünde olduğu duygusuna karşı kimlik oluşturma ve birey olma sürecinde bedenini bir araç olarak kullanma çabası içine girmektedir."
Ertaş son olarak anoreksiya nervosa hastalarının % 50'sinin aynı zamanda bir başka yeme bozukluğu olan bulimia nervoza özellikleri gösterdiğine dikkat çekiyor.