Güncelleme Tarihi:
Teradata CEO’su Mike Koehler, katıldığımız yuvarlak masa toplantısında Türkiye’den olduğumu öğrendiğinde yüzünde keyifli bir gülümsemeyle, “Sizi yakında kimse tutamayacak” deyince ben de şirketin Türkiye’deki gelecek planlarının peşine düştüm.
Dünyanın en büyük veri ambarı sağlayıcısı olan Teradata’nın bu konudaki en yetkili iki ağzı Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Bölgesi İş Geliştirmeden Sorumlu Başkan Yardımcısı Mikael Bisgaard-Bohr ve Türkiye Genel Müdürü Gamze Aydın’la konuştum.
Bisgaard-Bohr’un ifadesiyle Aydın’la aralarında bir iş bölümü var: Onlar için pazara girilen her ülke bir gemi gibi. Bisgaard-Bohr gemiyi inşa ediyor, tersaneden çıkarıp denize sürüyor ve arkasından ittirip çekiliyor ve dümeni Aydın’ın (ve diğer ülke müdürlerinin) ellerine teslim ediyor.
Peki gemiler neye göre inşa ediliyor Teradata’nın tersanelerinde? Bisgaard-Bohr, yaptığımız sohbette Teradata’nın üç şekilde büyüdüğünü söyledi: Yeni coğrafyalar, yeni sektörler ve yeni teknolojiler.
“TÜRKİYE’Yİ CİDDİYE ALMADIK”
Coğrafya açısından bakıldığında, Avrupa, Ortadoğu ve Afrika bölgesinde de ışıldayan iki ülke var: Birincisi, 150 milyonluk nüfusuyla Batı Avrupa’daki ülkelerin neredeyse tamamına eşit Rusya; ikincisi, genç, teknolojiye meraklı toplumuyla Türkiye. Zira Teradata için ne kadar çok insan, o kadar çok cep telefonu, bankacılık işlemi, sigorta yani veri demek.
Ancak Bisgaard-Bohr’a göre Türkiye son dört-beş yılda çok değişti, potansiyeli büyüdü. İstanbul’da, Ankara’da herkesin elinde bir cep telefonu gördüğünü belirten Bisgaard-Bohr, “En doğuya kadar gitmedim ama oralarda da herkesin telefonu olduğunu duyuyorum. Büyük şehre göçenler aileleriyle konuşmak için telefon alıyor. Orta sınıf büyüdükçe aynı şey bankacılıkta, sigortacılıkta da olacak” diye konuştu.
BİR NUMARA TELEKOMÜNİKASYON, GELECEKTE KAMU
Bu süreçte Türkiye’nin Avrupa Birliği’yle ilişkilerinin de yakınlaşacağını ifade den Bisgaard-Bohr, “Şu an AB, Türkiye konusunda ne yapacağından emin değil. Ama bundan 10 yıl sonra geriye dönüp baktığımızda ‘Bunu neden tartışmışız ki?’ diyeceğiz. 10 yıl sonra ekonominiz Fransa, Almanya ve İngiltere’yle aynı noktaya gelecek. ‘Türkiye’yi istemiyoruz çünkü onlar Müslüman’ diyenler yine olacaktır ama ekonomik olarak Türkiye’yi AB’ye entegre etmemek mümkün olmayacak” dedi.
Peki yıldızı parlayan Türkiye’nin yıldızı parlayan sektörleri neler? Bisgaard-Bohr’a göre başta telekomünikasyon, finans ve perakende gibi geleneksel sektörler, ardından da kamu, enerji ve imalat. Bu konuda Teradata Türkiye Genel Müdürü Aydın da Bisgaard-Bohr’la hemfikir: “Kamuda şimdiden iyiyiz ve bu katlanarak gidecek. Bunun dışında gözümüz imalat ile finansta.”
Bu arada şu notu düşmem gerek: Aydın, uluslararası Teradata ailesinin büyük bir gururla bahsettiği bir isim. Zira, şirketin faaliyet gösterdiği 70 ülke içinde tek kadın ülke müdürü o. Dolayısıyla en üst düzey yöneticiler dahil herkes şirket içinde kendisinden takdirle bahsediyor.
Dahası sadece sekiz ay önce bu göreve gelmesine rağmen, sekiz kişilik Teradata Türkiye ekibini bu kısa sürede 25 kişiye çıkarmış, bu yıl sonuna kadar hedefleri 30 kişi. Aydın, büyüme hamlesinde de CEO dahil bütün Teradata’nın koşulsuz desteğini aldığını söyledi.
“Tek kadın olmak nasıl bir duygu?” diye sorduğumda, Aydın, “Kendi adıma gurur verici bir şey ama bence bu çok da övüneceğimiz bir şey değil. Diğer ülkelerin tepe yöneticilerinin kadın olmaması asıl eksiklik” dedi. Kendi ekibinde de kadın-erkek dengesini kurmaya çalıştığını, hatta bu konuda ekipteki erkeklerden özellikle talep geldiğini anlattı. Bununla birlikte Türkiye’de özellikle IT sektöründe kadın tepe yöneticilerinin sayısının Avrupa standartlarının çok üzerinde olduğunu da hatırlattı.
İLGİ BÜYÜK
O sırada, bir İsviçre gazetesi için çalışan Alman bir meslektaşımın da Aydın’la görüşmek istediğini öğrendik. Meğer bizim yuvarlak masa toplantısında CEO Koehler’le yaptığımız Türkiye sohbeti dikkatini çekmiş o gazetecinin. Koehler’in, “Türkiye çok büyüyecek, bunu Gamze’ye söylemelisin” sözleri üzerine Aydın’la Teradata Türkiye üzerine konuşmaya karar vermiş.
Akşam yemeği için bir araya geldiğimizde o röportajın nasıl gittiğini sordum. Aydın, “Türkiye ekonomisinden girdik, Avrupa Birliği’nden çıktık” dedi.
Görünen o ki laf hep bir şekilde oraya geliyor. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları belki hala vize muafiyeti alamıyor, ama herkes Türkiye’nin ekonomisiyle AB’nin bir parçası olmasını istiyor.
seturan@hurriyet.com.tr
http://twitter.com/sevinturan