Zaferin simgesi bayrağın hikayesi

Güncelleme Tarihi:

Zaferin simgesi bayrağın hikayesi
Oluşturulma Tarihi: Eylül 09, 2013 02:08

Kurtuluş Mücadelesi'nin zaferle bittiğini sembolize eden ve İzmir Hükümet Konağı'na 9 Eylül 1922 günü asılan Türk bayrağı, Konak Meydanı'nda toplanan kalabalığın içindeki bir kadının göğsünden çıktı - Kalabalığın ısrarı nedeniyle Teğmen Ali Rıza Akıncı tarafından balkondaki Yunan bayrağı çıkarılarak asılan bayrak, özel olarak hazırlanan sancak gelene kadar 3-4 dakika asılı kaldı. İşte o bayrak Yaşar Aksoy'da.

Haberin Devamı

Büyük Taarruz sonrası önlerine düşman ordusunu katarak İzmir'e ilerleyen birlikler içinde Konak Meydanı'na ilk ulaşan takımın kumandanı Teğmen Ali Rıza Akıncı, Hükümet Konağı önünde büyük bir kalabalıkla karşılaşır. Konağın balkonunda asılı bulunan düşman bayrağını gösteren kalabalık, göndere Türk bayrağı asılmasını istemektedir. Göndere asılması planlanan bayrağı taşıyan Yüzbaşı Şerafettin henüz gelmemiştir. Kalabalığın ısrarını kıramayan Akıncı, kalabalıktan bir bayrak ister. Yunan ordusunun işgal sırasında tüm evleri basarak Türk bayraklarını yakması nedeniyle ancak kadınların evlerinde elleriyle diktikleri bayraklar vardır.

İŞTE O BAYRAK / FOTO GALERİ

Bir kadın göğsünden çıkardığı bayrağı Üsteğmen Akıncı'ya verir. Askerleriyle kapıyı kıran Akıncı, balkona çıkar ve bu küçük bayrağı asar. Bu sırada Yüzbaşı Şerafettin de yetişir ve ünlü fotoğrafta yer alan asıl bayrak asılır. Araştırmacı Yazar Yaşar Aksoy'un İzmir'in kurtuluşu ile ilgili Ali Rıza Akıncı ile yaptığı görüşme sırasında dinlediği bu anı, Türkiye için kurtuluşun ne anlama geldiğini gösteren en ilginç ayrıntılardan biri olarak tarihe geçti.

Kurtuluş Savaşı, Cumhuriyet Tarihi ve İzmir Kent Tarihi ile ilgili araştırmalarıyla tanınan Yaşar Aksoy, İzmir'in Düşman İşgalinden Kurtuluşunun 91. yıldönümü nedeniyle Çeşme'deki evinde AA muhabirine açıklamalarda bulundu.

Milli Mücadele tarihi açısından çok önemli olan İzmir'in kurtuluşunun, Anadolu halkı için direnişin, bağımsızlık mücadelesinin ve istiklal aşkının sembolü olduğunu belirten Aksoy, Mustafa Kemal Atatürk'ün de bu bilinçle "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir" sözleriyle İzmir'i hedef gösterdiğini, Kurtuluş Savaşı boyunca orduların cephesinin sürekli İzmir'e dönük olduğunu ifade etti.

İzmir'in dünyada eşine rastlanmayan bir kadere sahip olduğunu dile getiren Aksoy, "Bir düşman ordusu tarafından işgal edilince Kurtuluş Savaşı başlatan ve düşman ordusundan kurtulunca bu savaşı sona erdiren dünyada başka bir kent yok. İzmir, kurtuluşun ve umudun coğrafyasıdır. İstiklal Savaşı boyunca yakılan tüm türkülerin içinde İzmir'in kurtuluş özlemi geçer" dedi.

Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğindeki Büyük Taarruz sonrası Yunan ordusunun hızla İzmir'e kaçtığını, Orgeneral Fahrettin Altay Paşa komutasındaki 5. Süvari Kolordusu'nun 30 Ağustos'tan 9 Eylül'e kadar süren 10 günlük dönemde tüm Batı Anadolu kentlerini kurtardığını anlatan Aksoy, bu kolordu içinde ise 1, 2 ve 14'üncü süvari tümenlerinin düşmana en yakın hatlarda yer aldığını ve İzmir'e ilk giren birlikler olduğunu söyledi.

Bayrak kahramanları

Süvarilerin girdikleri İzmir semtlerinde sembol binaların üzerine Türk bayraklarını çekmeye başladığını, 9 Eylül sabahı Teğmen Besim Kunter'in Kadifekale'ye, Menemen üzerinden Karşıyaka'ya giren kuvvetler içinde bulunan Teğmen Zühtü Işıl, Üsteğmen Zekai Kavur ve milis kumandanı Bombacı Ali Çavuş'un Karşıyaka'daki belediye binası ve hükümet konağına, Üsteğmen Selahattin Selışık'ın Kordon'daki paket postanesine bayrak diktiğini anlatan Aksoy, Konak Meydanı'na ilk varan birlikler arasında yer alan Üsteğmen Zeki Doğan, Üsteğmen Fikret Yüzaklı ve Abdurrahman Özgen'in ise Sarıkışla'ya Türk bayrağını çektiğini kaydetti.

Aksoy, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ama simge yer Hükümet Konağı'dır. Hükümet Konağı'nda sabahın erken saatlerinde Yunan Bayrağı dalgalanmaktadır. Yunanlılar kapıyı kilitleyip anahtarları da yanlarına alarak kaçmışlar. Onbinlerce Müslüman, Konak Meydanı'nı doldurmuş Türk süvarilerini beklemektedir. Bir süre önce Halkapınar'da 4 şehit veren Teğmen Ali Rıza Akıncı'nın takımı, Konak'ta büyük bir kalabalıkla karşılaşır. Kalabalık ondan Yunan bayrağının indirilip Türk Bayrağı'nın göndere çekilmesini ister. Ama teğmenin üzerinde bayrak yoktur. Bayrak çekme görevi Yüzbaşı Şerafettin'e verilmiştir. Alay sancağını beline dolayan Yüzbaşı Şerafettin epey arkalarda olduğu için henüz Konak Meydanı'na varamamıştır. Ancak halkın ısrarı üzerine Teğmen Ali Rıza Akıncı, kalabalığa seslenerek bir bayrak verilmesini ister.

Bu sırada bir kadın, göğsüne sakladığı, kendi elleriyle diktiği küçük bir Türk bayrağını verir. Çünkü işgal zamanında Yunan ordusu tüm evlere girerek Türk bayraklarını toplamış ve meydanlarda yakmıştır. Türk ordusunun gelişi öncesi kadınlar, masa örtülerinden, kızlarının elbiselerinden, perdelerden söktükleri kırmızı kumaşlara beyaz patiskadan ay yıldızlar dikmiş bu bayraklar cami minarelerine, balkonlara, cumbalara asılmıştır. Teğmen, kadının verdiği bayrağı alıp Hükümet Konağı'nın kapısını kırdırıp içeriye girer. Balkona çıkar ve bu sırada Yüzbaşı Şerafettin de yetişmiştir. Ancak balkondaki göndere asılan ilk bayrak Ali Rıza Akıncı'nın bir Türk kadınından aldığı küçük bayrak olmuştur. 3-4 dakika dalgalanan bu bayrak yerini, Yüzbaşı Şerafettin, Teğmen Hamdi ve Teğmen Ali Rıza Akıncı tarafından asılan ve ünlü fotoğraftaki büyük işlemeli Türk bayrağına bırakır."

Kurtuluş Günü öncesi kadınların evlerinde diktiği Türk bayraklarından bir örneğin de kendisinde olduğunu söyleyen Aksoy, 8 Eylül günü Namazgah semtinde oturan Sırriye Hanım'ın dikiş makinesinde diktiği Türk bayrağının Kurtuluş Günü'nün yadigarı olduğunu ifade etti.

Bayrağın Sırriye Hanım'ın oğlu edebiyatçı Turgay Gönenç tarafından vasiyet olarak kendisine teslim edildiğini belirten Aksoy, bayrağı her eline aldığında üç kez öpüp alnına koyduğunu dile getirdi.

Düşmanın denize dökülmesi

9 Eylül'ün Türkler için coşkulu anılar taşıdığını düşman askerleri için ise acı olaylara sahne olduğuna dikkati çeken Aksoy, Çeşme'ye doğru çekilen Yunan ordusuna yetişemeyen bazı düşman birliklerinin açıklarda demirli İtilaf Devletleri'ne ait gemilere sığınmak amacıyla denize atladığını, "düşmanın denize dökülmesi" sözlerinin bu olaydan kaynaklandığını anlattı.

ABD, İngiliz, Fransız ve İtalyan gemilerinin bu askerleri kabul etmediğini kaydeden Aksoy, "İzmir'i Paris Konferansı'yla Yunan ordusuna hediye eden İtilaf Devletleri'ne ait donanmalar, denize atlayanları kabul etmemişler, küpeştelere uzanan elleri kılıçlarla kesmişlerdir" dedi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!