Güncelleme Tarihi:
Dünya gündeminin nabzı Planet'te atıyor
Bundan bir asır önce 20’nci yüzyılın kaderini belirleyecek süper güçlerin kim olacağını tahmin etmek mümkündü. Ama bugün “Güneş Batmayan İmparatorluk” ikinci vaktini yaşıyor. Öte yandan başta ABD, Japonya ve Almanya olmak üzere yeni küresel güçler ağırlıklarını her durumda hissettiriyor. Önümüzdeki yüzyılın nasıl şekilleneceği ise yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı.
Bundan iki hafta kadar önce Çin’in Japonya’yı solladığı ve dünyanın en büyük ikinci ekonomisi koltuğuna oturduğu resmen açıklandı. Bu durum Batı’da Çin’in ABD’yi zamanından önce yakalayabileceği kaygılarına neden oldu. Ancak duruma Asya’nın gözünden bakarsak Çin’in asıl rakibinin Hindistan olduğunu görmek güç değil.
Kıtanın 1800’lü yıllarda dünya ekonomisinin yarısına kaynaklık eden bu iki devi Japonya ya da Almanya gibi birer ulus devlet değiller. Hatta yüzölçümü ve nüfus açısından değerlendirildiğinde her ikisinin de kendi başlarına birer kıta olduğunu söylemek mümkün.
Işıltılı büyüme oranlarına karşılık Hindistan da Çin de fakir ülkeler. Nüfusu bu kadar büyük olan ülkelerin kendi çelişkileri adlına ezilmeleri de mümkün. Kısa vadede Çin ve Japonya arasında bir sürtüşme de daha olası görünüyor. Yine de önümüzdeki onyıllarda Çin ve Hindistan’ın arasındaki çekişmenin belirleyici olacağını söylemek mümkün. 20’nci yüzyılın hatalarının tekrarlanıp tekrarlanmayacağını ise zaman gösterecek.
Çinli liderler Batı’nın ülkenin yükselişiyle ilgili heyecanını bir komplo olarak görüyor ve dünya liderliğini kesinlikle reddediyor. Hindistan ise 50 yıl kadar önce Çin yüzünden yaşadığı utancı hala unutabilmiş değil. Bu utancın yarattığı huzursuzluk Çin’i Hindistan tarafına itiyor.
Pekin yetkilileri Hindistan’ın sorunlu ve dengesiz demokrasisini küçük görüyor. Ancak Çinlilerin Hindistanlıları ciddi bir uzun vadeli rakip olarak görmesinin zamanı geldi.
1990’lı yıllarda Hindistan ve Çin’in kişi başı düşen gelir rakamları birbirinin neredeyse aynısıydı. Çin çok hızlı bir gelişme göstererek arayı bir hayli açtı ancak Hindistan uzun vadede daha fazla umut vaat ediyor. Çin’in işgücü nüfusu kısa sürede daralmaya başlayacak ancak Hindistan tam tersi bir nüfus patlamasıyla ucuz işgücünün tadını çıkarmaya hazırlanıyor.
Dahası ülkenin siyasi yapısının bir demokrasi olması da önemli bir avantaj. Hindistan’ın ordusu ise ABD ve Çin’in arkasından en büyük üçüncü ordu. Ayrıca Hindistan’ın Batı’ya bir tehdit olarak görülmemesi de Çin’e karşı bir avantaj.
Hindistan’la Çin arasındaki savaşın yeniden alevlenme ihtimali şimdilik sadece Çin basınındaki milliyetçileri ve Hindistan’ın düşünce kuruluşlarındaki emekli generalleri endişelendiriyor. İyimserler iki ülke arasında önümüzdeki yıl 60 milyar dolara ulaşması beklenen ticareti öne çıkarmayı terch ediyor. Ancak 20’nci yüzyıl uluslararası kamuoyuna tahmin edilebilir çıkar çatışmalarının tahmin edilebilir savaşlara dönüşebileceğini gösterdi.
Çin’de daha fazla refah ve daha fazla demokrasinin baskın çıkıp sorunların kendi kendine çözülmesini beklemek çok akıllıca değil. İki şey yapılması gerekiyor: Birincisi sınır sorununun çözündeki ağır ilerleme süreci yeniden başlatılmalı. İkincisi de Asya’da kurumların yapısının güçlendirilmesi sağlanmalı.
Elbette bir de iki ülkenin uluslararası sisteme uymak için çaba sarf etmeleri gerekiyor. Kendi aralarındaki anlaşmazlığı çözmek bunun ilk adımı olabilir.
http://www.facebook.com/#!/HurriyetPlanet
http://twitter.com/HurriyetPlanet
Bu makale Economist'te "Contest of the century" başlığıyla yayımlanmıştır.