Yüzlerde tek tip ifade

Güncelleme Tarihi:

Yüzlerde tek tip ifade
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 22, 1999 00:00

Haberin Devamı

Deprem bölgesinde hava umut ve umutsuzluk, isyan ve boyun eğme, korku ve sevinç kokuyor. Yüzlerde ise tek tip ifade; Acı, şaşkınlık, haksızlık ve kırgınlık hissi.

İZMİT, Gölcük, Adapazarı, Sapanca, Düzce... Deprem hattında yol izin verdiğince, yardım konvoyları izin verdiğince, yol kontrolünü sağlayan 'milisler' izin verdiğince ilerliyoruz.

Ceset, enkaz, hastalık, dram, facia, deprem gibi kelimeler, ardınızda bıraktığınız mesafelerle birlikte normalleşiyor, giderek gündelik sözcüklerimiz kadar basit bir hal alıyor. Tarif etmesi güç bir koku asılı duruyor havada. Çöp, ceset, enkaz, tuvalet, ecza kokusu birbirine karışıyor. Ama bütün bunlar o kokuyu anlatmakta yetersiz kalır. Hava aynı zamanda umut ve umutsuzluk, isyan ve boyun eğme, korku ve sevinç, ölüm ve yaşam kokuyor. Bu kokular nasıldır diye sormayın, bunu açıklayamam herhalde.

* * *

İlk gördüğünüz enkaz aklınıza kazınacak diye düşünüyorsunuz. Yanılıyorsunuz. Hepsi birden kazınıyor. Aklınızda kalan tek şey kum, demir, beton, tuğla, bir çamaşır makinesi, kırılmamış bir fincan, bir fotoğraf, bir terlik, bir battaniye, bir perde, ne bileyim bir morarmış ayaktan mürekkep kocaman tek bir fotoğraf karesi oluyor.

Adapazarı'nda Bakkallar Caddesi'ni boydan boya geçiyoruz. Bir tane, numunelik bir tane sağlam bina arıyoruz yok. Kendini bize rehber olarak atayan 23 yıllık şeker fabrikası işçisi Ali Osman anlatıyor: ‘‘Burası Adapazarı'nın lüks semtiydi. Bir tane ev kalmadı. Demek olmuyor böyle evler. Ben de kendime bir ev almıştım. Daha taşınmamıştım. Şu an oturduğum evin karşısındaydı. Deprem oldu sokağa fırladım, aldığım eve baktım yerinde yoktu. Şok geçirdim. Benim evim filan mühim değil, yeter ki devlet bu Adapazarı'nda bundan sonra üç kattan fazla ev yaptırmasın.’’

* * *

Gölcük'te Donanma Caddesi'ndeyiz. Fransız ekip enkaz altında birinin yaşadığını söylüyor. Sesler kesiliyor, nefesler tutuluyor. Yanımızdaki vatandaşa soruyoruz, ‘‘Bu bina kaç katlıydı?’’ diye. 7 katlıymış. Tek katlı gibi gözüküyor. Normalde ‘‘İnanılır şey değil’’ diyeceğimiz bu cevabı çok normal buluyoruz. Saçma bulduğumuz kendi sorumuz oluyor. Yanımıza bir kadın yaklaşıyor. Ağlamaktan yüzü şişmiş. Yüz hatları kırmızı gözlerinin arkasında birer detay. Yandaki kalıntıyı gösteriyor ve ‘‘Bu bina 8 katlıydı. Deprem beni yatağımla dışarı fırlattı, 2 çocuğumu aldı benden. 4 gündür bunun altında yavrularım. Kocam astsubay, o da gitti...’’

* * *

Döngel'e varmadan hemen önce Bahçecik'e giriyoruz. Seymen'de kahve işleten bir adam oğlunun cesedinin bulunduğunu henüz öğrenmiş. Sigara üstüne sigara yakıyor, birileriyle konuşmaya çalışıyor, olmuyor. Deprem sırasında arkadaşlarıyla arabayla gezmeye çıkmışlar. Az önce aramış bir yakını ve İzmit'te morgda gördüğünü haber vermiş oğlunu. Adamın yüzünde deprem bölgesinin tek tip ifadesi var. Acı, şaşkınlık, haksızlık, kadere isyan ve kırgınlık hissi.

* * *

Pazarcık, daha doğrusu Aşağı Pazarcık'tayız. Belediye'nin önünde gelen yardımlar toplanıyor. Aşağı Pazarcık'ta 184 kişi ölmüş. Köylüler depremin hemen ardından kolları sıvayıp, yardım gelmesini beklemeden yakınlarının ölü bedenlerini ve yaralıları çıkartmışlar enkaz altından. Sultanbeyli Belediyesi'nin yardıma koştuğunu, valinin arayıp kendilerini tebrik ettiğini söylüyorlar. Ölülerini mezarlıklarına gömmüşler. Hepsi üzgün, hepsinin aklı karışık ve yapacak bir şey kalmamış gibi boşluktalar.

* * *

Bu felaket karşısında bırakın kelimeleri, düşünceler ve duygular bile eriyor, deforme oluyor, karşılıksız kalıyor. Erzak konvoyları, yardım ekipleri, vatandaşların gösterdiği ilgi gerçekten çok güzel. Bir insanlık destanı yazılıyor diyenler haklı. Gerçekten Gölcük'te, Adapazarı'nda, Düzce'de, İzmit'te, geçtiğimiz her yerde bir destanın yazıldığına biz de şahit olduk. Ama bütün bunların kaldıramadığı, hiç kaldıramayacağı bir burukluk var insanların gözlerinde. Haddimizi aşalım ve onların yerine mesajı biz iletelim:

‘‘Körfezdeki DARGIN suya bir bak; göreceksin...’’



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!