Güncelleme Tarihi:
Sığınmacı Uygur Türkleri yeni evlerinin kapılarını ilk defa Hürriyet’e açarak Doğu Türkistan’dan İstanbul’a kaçış hikâyelerini anlattı. Ama yüzlerini göstermeden ve adlarını saklayarak. Çünkü, tanınmaları halinde Çin yönetiminin geride kalan akrabalarına zarar vermesinden korkuyorlar. İşte binlerce kilometrelik kaçışın ve o insanların öyküsü:
1 MAHALLE 2 DEV BAYRAK
Kayseri’nin Melikgazi ilçesinde, Maliye Bakanlığı’na ait Şeker Mahallesi’nde eski ve bakımsız görünen lojmanların arasında dev 2 bayrak dalgalanıyor. Biri kırmızı beyaz Türk bayrağı, diğeriyse mavi beyaz (Gök bayrak) Doğu Türkistan bayrağı. Burası, Kayseri’nin 2’nci Uygur Türkü mahallesi... Kayseri, ilk defa 1950’lerde Çin’den kaçarak Türkiye’ye sığınan Uygur Türkleri’ne ev sahipliği yapmıştı. Bu yıl başında yürürlüğe giren ve Doğu Türkistan’daki insanların ibadetlerini anayasal suç kapsamına sokan düzenleme nedeniyle son birkaç ayda Uygur Türkleri yeniden yoğun dalgalar halinde göçe başladı. Uygur Türkleri’nin göç etmek istedikleri ülkelerin başında da Türkiye geliyor. Dünya Uygur Kongresi Başkan Yardımcısı ve Doğu Türkistanlılar Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği Genel Başkanı Seyit Tümtürk, geçen ay Çin’den kaçarken Tayland’da yakalanıp tutulan 367 kişi olduğunu, yakalanmadan Türkiye’ye ulaşabilenlerin bir kısmının devlet yardımıyla Türkiye’ye getirildiğini ve yaklaşık 1 ay önce Kayseri’ye yerleştirildiğini açıklamıştı. Biz de Kayseri’ye gelen Uygur Türkleri’nin kapısını çaldık.
İŞ YOK, NAMAZ YASAK
Lojmanların yeni sakinleri bizimle konuşmayı kabul ediyor ama Çin yönetiminin, geride kalan akrabalarını gözaltına almasından çekindikleri için isimlerini ve yüzlerini saklı tutmak istiyorlar. 90 ailenin barındığı binalar bakımsız görünüyor ama evlerin içi iyi dekore edilmiş. 3 odalı bir evin geniş salonunda birkaç ay önce geldiği için Türkçe konuşabilen biri bize yeni gelen arkadaşlarını tanıtıyor. Çoğu kasap ya da aşçı. Aksu, Kaşgar gibi farklı farklı şehirlerden geliyorlar. Bir kısmı ailesiyle gelmiş. Diğerleriyse gelecek akrabalarının yolunu gözlüyor. Çin’den neden ayrıldıkları sorusunu, “Doğu Türkistan’da sıkıntımız çoktu. Dükkanlarımızda kendi imalatlarımızı, helal gıdalarımızı satmamıza izin vermiyorlardı. İş imkanımız yok. Namaz kılmak yasak. Örtülü kadınların zorla başını açıyorlar. Polis sürekli ‘Sen devleti bölmek istiyorsun!’ diye bizi gözetim altında tutuyor. Çocuklarımıza örf ve adetlerimizi öğretemiyoruz” diye cevaplıyorlar.
Onlar kaçamadı
GEÇEN yıl mart ayında Çin’den kaçıp Malezya’ya gitmeye çalışırken Tayland’ın güneyinde yakalanan 360 Uygur Türkü halen ülkenin güneyindeki göçmen cezaevinde gözaltında tutuluyor. Dünya Uygur Kongresi Başkan Yardımcısı ve Doğu Türkistanlılar Derneği Genel Başkanı Seyit Tümtürk, tutuklu Uygur Türklerini geçen ay ziyaret etmiş ve Çin’e iade edilmesi halinde bir çoğunun idam, bir çoğunun da müebbet hapse mahkûm edileceğini söylemişti. Tümtürk, Çin’den kaçan Uygur Türkleri için ilk girişimi Türkiye’nin yaptığını belirterek, “Çin yönetiminin Tayland hükümeti üzerindeki ağır baskısı ve bu konudaki hassasiyeti, kardeşlerimizin Türkiye’ye getirilişini maalesef engelliyor. 100’ün üzerinde kadın ve çocuklardan oluşan 360 mülteci kardeşlerimiz, halen Bangkok ve Hatyai bölgelerindeki cezaevinde tutuluyor. Tayland hükümetinden kardeşlerimizi serbest bırakarak, Türkiye’ye göndermelerini bekliyor ve istiyoruz. Türkiye’nin bu yönde çabaları var” demişti.