Güncelleme Tarihi:
ABD, Kanada ve Avrupa ülkelerinde yaşayan Türk akademisyenler, academicsforgezi.com adresi üzerinden bir bildiri yayınlayarak, "Biz dünyanın dört bir tarafında yaşayan, çalışan, üreten ve başarılarımızla Türkiye’yi temsil eden akademisyenler ve bilim insanları olarak Türkiye’deki kardeşlerimizin ve dostlarımızın, Taksim Gezi Parkı’nı korumayı amaçlayan barışçıl protestolarını destekliyor ve bu esnada maruz kaldıkları polis şiddetini kınıyoruz. Bazı tanımadığımız kişilerin, bizim adımıza Amerika’da yaşayan Türkiyeli akademisyenler adına, basına yapmış olduğu aksi yöndeki açıklamaları kabul etmiyoruz. İsmimizle, cismimizle yüzlerce, binlerce akademisyen kendi sesimizi duyurmak için buradayız" görüşüne yer verildi.
YURTDIŞINDAKİ AKADEMİSYENLERDEN GEZİ'YE DESTEK / FOTO GALERİ
28 Mayıs’ta başlayan Gezi Parkı Direnişi’nin, gelinen noktada Gezi Parkı’nı korumaktan öteye geçtiği, bir insan hakları, ifade özgürlüğü ve katılımcı demokrasi mücadelesine dönüştüğü vurgulanan bildiriye 1700’ye yakın Türk akademisyen imza attı. Bildirinin İngilizce metnini ise, 1500’den fazla yabancı bilim adamı imzaladı. Yurtdışında görev yapan Türk akademisyenlerin açıklamalarında, şu görüşlere yer verildi: ’Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde yüzbinlerin sokaklara akmasıyla devam eden bu mücadelede polisin tazyikli su, biber gazı, plastik mermi ve cop kullanmak suretiyle kendi vatandaşına uyguladığı, resmi açıklamayla 3 kişinin ölümüne, en az 5 bin kişinin yaralanmasına ve daha bir çoklarının gazdan olumsuz etkilenmesine yol açan aşırı şiddetin hiçbir gerekçesi veya açıklaması olamaz. Twitter ve diğer sosyal medyada yer alanlar dahil, kişilerin görüşlerini dile getirmekten dolayı gözaltına alınmaları ve fişlenmeleri kabul edilemez. Barışçıl biçimde düşüncesini dile getirmek demokratik bir ülkede her vatandaşın anayasal hakkıdır. Hatırlatmak isteriz ki bu hak Türkiye Cumhuriyeti anayasasında da yer almaktadır.
Bunlara ek olarak, Gezi Parkı Direnişi’nin yarattığı çoğulcu diyalog ortamında daha da belirginleşen, ülkemizde son yıllarda giderek artan insan hak ve özgürlükleri ihlallerini ve bu ihlallere eşlik eden korku ve dayatma kültürünü endişeyle takip ediyoruz. Kadın haklarına ve bedenine, LGBTT haklarına, yaşam tarzlarına, azınlık haklarına ve doğaya yapılan sert müdahaleler ve baskılar demokrasi ilkeleri ile örtüşmemektedir. Düşünce özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün, vicdan özgürlüğünün ve ayrımcılık yapmamak kaydıyla görüş farklılıklarının her demokratik toplumun temeli olduğunu bir kez daha yüksek sesle haykırıyoruz. Türkiye hükümeti, altında imzası bulunan uluslararası anlaşmalar ve evrensel insan hakları çerçevesinde bu haklara saygı göstermek zorundadır.
Ayrıca yaşananlar karşısında Türkiye’deki ana akım medyanın sessizliğini, tutarsızlığını ve tarafgirliğini de şiddetle kınıyoruz. Biz yurtdışında sosyal medya ve yabancı haber kanalları üzerinden olaylar hakkında ayrıntılı bilgi alabilirken, ülkemiz insanlarına Türkiye ana akım medyasının yaşananları sansürleyerek veya önemsizleştirerek aktarması bizlerde infialyaratmaktadır. Türkiye halkının, yüzbinlerce kişinin katıldığı bu olayları her yönüyle görmeye ve anlamaya ve bu tür yayınları yapabilecek bağımsız bir medyaya hakkı vardır.
Biz yurtdışında yaşayan Türkiyeli akademisyenler ve bilim insanları olarak, başbakan Tayyip Erdoğan’ın Gezi Parkı Direnişi bağlamında sürdürülen protestoları küçümseyen ve marjinalleştiren söylemini reddediyor, bunun demokratik bir halk hareketi olduğunun altını çiziyoruz. Gezi Parkı direnişçilerinin istekleri ile paralel olarak, Gezi Parkı’nın park olarak kalmasını, halen yaşanan baskı ve polis zulmünün hemen sona ermesini, gözaltındakilerin tıbbi ihtiyaçlarının karşılanmasını ve anayasal savunma haklarının güvence altına alınmasını, ayrıca hiçbir şiddete karışmadığı halde sırf barışcıl gösteri hakkını kullandığı için gözaltına alınanların derhal serbest bırakılmasını, orantısız güç kullanan ve şiddete göz yuman sorumlulardan hesap sorulmasını ve katılımcı demokrasi kültürünün hızla hayata geçirilmesini talep ediyoruz.’